İmza kampanyalarına bulaşan İstihbarat ve Para

İmza atanlar, bölgeleri, kimlikleri, ilgi duydukları, itiraz ettikleri konular bir yerde depolanıyor, işleniyor, politika üreticilerine gidiyor, istihbarat örgütlerine, şirketlere büyük bedellerle veya bedelsiz satılıyor. Modaya, siyasete, ülkelerin tercihlerine, o ülkedeki siyasetçilere baskı unsuru, topluma yön verici, kaşıyıcı meselelere kaynaklık ediyorlar.

Eskiden imza kampanyaları sokaklarda, noterlerde elden ele dolaşan kâğıtlarla yapılırdı. Tarihi ise asırlar evveline kadar gitmekteydi.

Son birkaç asırda imza kampanyası düzenlenmeyen konu neredeyse kalmadı. Fitneci Soros’un faaliyetlerini engellemekten bir mahkûmun affedilmesine, bir ilçenin il yapılmasından maden aramalarının durdurulmasına, başörtüsü yasağından konukzedelere, hayvan haklarından çevre felaketine uzanan sayısız imza kampanyası yapıldı dünya çapında…

Büyük emekler, alın teri…

Muhtemelen pek çoğu beton duvarları, canavarlaşan yapıları, vicdanını yitirmiş insanları harekete geçirmeye yetmedi.

Bu imza kampanyalarının hepsi haklı nedenlere dayanmasa da, muhtemelen kahir ekseriyeti meşru taleplerdi.

‘BAŞIMA BİR ŞEY GELİR’ KORKUSU

Yine geçmişte pek çok kişi ‘başıma bir şey gelir’ korkusuyla imza atmadan imtina etmiş, kimisi de korka korka imzalamıştı. Korkmakta da haksız değillerdi. Ceberut dönemlerdeki örneklerde, bir imza kampanyasına katıldığı için günlerini nezarethanelerde geçirmiş, fişlenip bir güzel ıslatıldıktan sonra zor bela paçayı kurtarmış insanlar vardı etrafta.

Ayrıca polis veya asker devletlerinde bir talepte bulunmak kimin haddine! Devlet dilerse verir, dilemezse vermez. Verirse de vardır bir bildiği, vermezse de… Vatandaş dediğin, yerinde uslu uslu oturan kişidir; aksi başkaldırı, isyan, devlete kafa tutmaktır!

Şükür ki, bugünler çok geride kaldı, en azından Türkiye’de! Gidin aynını Mısır’da, Suudi Arabistan’da yapın da görelim!

PARAYA TAHVİLLİ DİJİTALLEŞEN KAMPANYALAR

Aslına bakarsanız günümüze kadar pek de işe yaradığı görülmeyen imza kampanyaları dijitalleşme ile yepyeni bir şekle büründü. Herkesin bildiği ve muhtemelen ilk müracaat ettiği dijital imza kampanyası mecrası da change.org adlı site.

Sağcısı solcusu, dindarı laiki, şucusu bucusu sanal dünyada kampanya başlatıyor. Elbette tek site burası değil ve bundan pek çok var.

Artık imza atmak ve kampanyayı yaymak da çok kolay!

Peki, bunun bir mahsuru var mı, yok mu? İstihbarat örgütleri, modacılar, derin siyasî oluşumlar bu işlerin neresinde? Ayrıca bu siteler babalarının hayrına mı hizmet veriyorlar?

Günümüz kapitalist dünyasında kimse babasının hayrına bir site açmaz. Mutlaka iktisadî, siyasî, dinî ya da başkaca bir amacı vardır. Aksi eşyanın tabiatına aykırı!

İşte bu anket ve imza kampanyası siteleri de karmaşık ve karışık bir amaca hizmet için varlar. Hem büyük paralar kazanıyorlar, hem de devletler, şirketler ve istihbarat örgütleri ile iç içeler.

Fikir sizden, konu sizden, imza sizden… Alt yapı ve çıktısı change.org gibi bir siteden, ama iş burada bitmiyor.

İmza atanlar, bölgeleri, kimlikleri, ilgi duydukları, itiraz ettikleri konular bir yerde depolanıyor, işleniyor, politika üreticilerine gidiyor, istihbarat örgütlerine, şirketlere büyük bedellerle veya bedelsiz satılıyor. Modaya, siyasete, ülkelerin tercihlerine, o ülkedeki siyasetçilere baskı unsuru, topluma yön verici, kaşıyıcı meselelere kaynaklık ediyorlar.

Şükür ki, bugüne kadar bu tür sitelerin hiçbirinde imza atmadık, hiçbirinde kampanya başlatmadık. Başlatıp imzaya davet edenleri de ikaz edip, yanlış yaptıklarını söyledik. ‘Taraftarlarınızın fişlenmesine aracılıktan başka işe yaramadığını görmelisiniz’ ikazında bulunduk. Haksız olmadığımız ortada.

CHANGE.ORG KAPATILSIN ÇAĞRISI!

Barbaros Sarıcı isimli kişi Change.org’a yazdığı eleştirisinde “Toplumsal vicdanın mum yakıp dilek tutar gibi change.org ve benzeri oluşumların başlatmış olduğu kampanyalar, gün geçtikçe önemi daha da artan toplumsal hareketler önünde liberal bir virüs olarak durmakta. Küçük burjuva ‘duyarlılığı’nı beslemekten öteye gitmeyen bu ve benzeri oluşumlar, toplumsal eylemi bir market rafındaki mal ile aynı kefeye koymakta ve eylemi tükettirmekte. Gerçekten bir kuşu kurtarmak, bir ormanın yok edilmesini engellemek istiyorsanız gidin doğayı yok eden patronların, sermayenin ve devletin önünde dikilin. Unutmayın ki, vicdan sızıntısı değil doğrudan eylem bizleri kurtaracak” diyor.

‘Odun herif’ takma adını kullanan kişi şunları yazmış: “Change.Org sitesi insanların eyleme geçmelerinin önüne geçiyor. Change.Org sitesi saçma sapan imza kampanyalarıyla insanların gazını alarak kitlelerin harekete geçme kabiliyetlerini öldürüyor. Site’nin kapatılması insanlığın yararına olacaktır.”

Nazif Sezer ise şöyle eleştiriyor: “Change.org insanları pasifize ediyor, tıpkı benim şuan sokağa çıkıp ‘Change.org kapatılsın’ diye bağırmak yerine, Change.org üzerinden imza atıp vicdanımı rahatlatmam gibi.”

Sitenin kapatılmasını isteyen kampanyasının başlatıcısı Murat Ömür Tuncer diyor ki: “Pek çok toplumsal hareketin mimarı olarak gösterilen, daha da kötüsü hukukî bir yaptırımı olduğu sanılarak toplanan sanal imzaların esasen hiçbir işe yaramadığı gerçeği milyonlarca insanı aldatmaktadır.

İnternetin çok mühim fakat sanal bir mecra olduğu unutulmamalıdır. Buradaki kampanyalara destek verenler elbette iyi niyetlidir. Fakat bu iyi niyetin A4 kâğıda yazılı, düzgün dilekçelerle yansıması kamuoyunun yararınadır. Daha etkilidir…”

BU SİTELER BUNCA GELİRİ NEREDEN ELDE EDİYOR?

Arka planda dönen katakulliyi çözmüş olanlar soruyorlar, madem change.org sitesi kâr amacı gütmeyen bir kampanya şirketi, bunca büyük geliri nereden elde etti?

Bir imza kampanyası sitesinden elde ettiği şahsi verileri dünyaya satan ve bundan da on milyonlarca dolar kazanan kişinin adı ne biliyor musunuz? Ben Rattray! Evet, arama yaptığınızda bu ismi duyacaksınız ama isim takma! Gerçek adı ise Benjamin yani bildiğiniz Yahudi!

Şimdi dünyanın pek çok yerinde benzer siteler türedi ve güçlü olanlar benzer yapı veya kişilere ait. Nedense bu işlerde bir biz yokuz, varsak da bizimkiler, başkalarının koruğunu tercih eder.