– “Ey Allah’ın Resulü, ne diyeceğim?”
– “Allah’ı yücelt, Resulünü ilan et, namaza teşvik et, Allah’ı yücelt. Hepsi bu. Ve yeterli de. Şimdi kalk ve oradan, yüksekten onları çağır”
O ilk sefer, diyecek tek bir söz olmadan geriye baktım. Peygamber yanında Ebû Bekir ve Ömer olduğu halde üçüncü sütunun yanında durmaktaydı. Peygamber elini bana doğru beni yükseltir bir imle, hem bana cesaret veren, hem de başlamamı belirtir bir edayla kaldırdı.
– “Allah’ı yücelt, Resulünü ilan et, namaza teşvik et, Allah’ı yücelt” demişti. Sıralama böyle olacaktı.
Döndüm ve düşündüm. Sonra başımı sesimin derinliği içre geriye bıraktım.
Allâh’u ekber
Allâh’u ekber
Allâh’u ekber
Allâh’u ekber
Eşhedü enlâ ilâhe illallah
Eşhedü enlâ ilâhe illallah
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah
Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah
Hayye ale’s-salâh
Hayye ale’s-salâh
Hayye ale’l-felâh
Hayye ale’l-felâh
Allâh’u ekber
Allâh’u ekber
Lâ ilâhe illallah
‘Çağrı’ ve ‘Çöl Aslanı’ filmlerinin senaristi H.A.L. Craig, İslam’ın ilk müezzini Bilal-i Habeşi’nin hayatını anlattığı “Ben Bilal” kitabında ilk ezanın okunma anını da yukarıdaki diyaloglar ile aktarıyor. Aslında hakkında çok fazla bilgiye sahip olmadığımız Hz. Bilal’in, hayatına dair bir kurgu anlatı bu kitap. Daha bir köleyken ve henüz üç kişi müşerref olmuşken İslam’ı seçen ve çok ağır işkencelere rağmen dininden geri dönmeyen Bilal için bir şeref madalyasıydı günde 5 vakit ve yeryüzünde bir an bile susmayacak ezanı ilk okuyan olmak.
Ezan 1400 yıldır hiç susmadı ama çok kere de susturulmak istendi. Türkiye’deki Arapça ezan okuma yasağının aynı zamanda zulüm olduğunu hatırlatmak gerekiyor örneğin. 1932’de kanunlaştırılan yasak ile Arapça ezan okuyanlar ve kamet getirenler minarelerden indirilip hapse atılıyordu. 18 yıl süren ezan zulmünü 1950’de iktidara gelir gelmez sonlandıran Adnan Menderes’in şeref madalyası da darbeciler tarafından idam edilmesi oldu.
Ve İsrail… Tarihin tüm dönemlerinde ırkçı uygulamaları ve İslam’ın kutsallarına yönelik saldırılarına bir yenisini daha ekleyen İsrail, ezanı yasaklamak istiyor.
İslam’ın ilk kıblesi Mescid-i Aksa’da ve mukaddes şehir Kudüs’te camilerin ezan sesleri ve kilise çanları arasında yüzyıllardır yaşayan Filistinlilerin örfünü ve haklarını çiğnemek için harekete geçen İsrail’in gerekçesi ise gürültü kirliliği!
İsrail polisi ilk defa 2006’da Akka şehrinde ezanı yasaklamaya çalıştı. Gelen tepkiler sonucu geri adım atarak en azından ezan sesinin kısılması için uğraştı.
2011 yılında Knessette (İsrail meclisi) ezanın yasaklanması konusunu tartıştı. Ancak bu konuda hükümet üyeleri birlik sağlayamamıştı.
Fakat İsraillilerin ezan düşmanlığı hiç bitmedi ve artık çok ağır hakaretlere başladı.
14 Şubat 2014’de, Evimiz İsrail Partisi’ne mensup Hayfa Belediyesi başkan yardımcısı yaptığı açıklamada ezan sesini “yaban domuzu” sesine benzetti ve şehirdeki mescitlerde ezan sesinin yasaklanmasını istedi.
2015’te ise İsrail Kültür Bakanı Miri Regev, ezan sesini “Muhammed’in köpeklerinin ulumaları” olarak tanımladı.
Yaptıkları haberlerin konusu ne olursa olsun İsrail’in yararlarını önceleyen dünya medyasının “Fanatik Yahudiler” diye bir sınıflandırması var, duymuşsunuzdur. Müslüman toplumlardaki İsrail karşıtlığını düşürmek için kullanılan bu tanım, İsrail’i ülke olarak ırkçılık ve İslam düşmanlığından arındırmak için üretilmişti oysa. Ezan için “yaban domuzu sesi” ve “Muhammed’in köpeklerinin ulumaları” tanımını yapanlar ise, Fanatik Yahudiler değil İsrail devletinin bizzat kendisiydi. Kudurmuşçasına ezana saldıran İsrail son hamlesini ise geçtiğimiz günlerde yaptı. Hem de bizzat Başbakan Netanyahu tarafından.
Geçen 10 yıllık süreçte ezan yasağının uygulanamadığı İsrail’in karşısında en büyük engel içeriden ve dışarıdan gelen tepkilerin yoğunluğu oldu.
Fakat İsrail yeni bir hamle yaptı ve bu sefer parlamento üyelerine ortak karar aldırdı. Bu durum hem Filistinliler hem de tüm Müslümanlar açısından ciddi tehdit oluşturuyor.
Yahudi Evi Partisi Milletvekili Moti Yogeb, işgal altındaki Kudüs ve sahil şehirlerinde okunan ezanların yasaklanması talebini şu gerekçeye dayandırdı: “İsrail vatandaşlarını rahatsız ediyor ve çevre kirliliğine sebebiyet veriyor.”
İsrail parlamentosunun oylamaya sunulmak üzere sunduğu yasa teklifinde “Celil, Naqb, Kudüs, Tel Aviv, Yafa ve diğer şehirlerdeki yüzbinlerce İsrail vatandaşı, erken saatlerde başlamak suretiyle gün içinde defalarca mikrofonlardan yükselen ezan sesinin çıkardığı şiddetli gürültüden alışılmadık şekilde sıkıntı duyuyorlar” ibareleri yer alıyor. (Benzer şikâyetlerin özellikle 28 Şubat sürecinde ülkemizde de dillendirildiğini hatırlatmakta fayda var.)
Mikrofonlardan yükselen ezanı yasaklamaya yönelik İsrail Yasama Komitesinden geçen kanun taslağı İsrail polisine müezzin hakkında soruşturma yapma ve para cezası ödetme hakkı veriyor.
Kudüs uzmanı gazeteci Mahmut Ebu’l-Ata konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu bilgileri verdi: “Geçmişte iki kere daha ezanın yasaklanması için kanun tasarısı hazırlandı. Ancak geçmişteki yasa tasarısı ile şimdiki arasındaki fark, sonuncusu İsrail koalisyon hükümetinin tamamının muvafakatini aldı ve yasama komitesi tarafından onaylandı. Netanyahu, hükümet başkanı olarak kararı desteklediğini ilan etti. Bu nedenle karar hükümetin resmi eğilimini gösteriyor.”
İsrail Başbakanı Netanyahu da yaptığı açıklamada, ezanın “gürültü yaparak insanları rahatsız ettiği” gerekçesiyle yasaklanması gerektiğini ve yasayı desteklediğini duyurdu.
En naif ifadelerle anlatacak olursak; tüm dünyadaki Müslümanların duygularını inciten ve ibadet özürlüğünü apaçık ihlal eden İsrail’in bu yasak girişimine karşı yapılan hamleler ise haber niteliği kazanmaktan ileriye gitmedi.
İsrail hükümetinin ezan yasağını protesto etmek için Nasırah şehrindeki Kiliselerde ezan okundu mesela.
“Minareler Susmayacak” sloganıyla Nablus kentinde üç dinden Samiriler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar bir araya gelerek ezanlar okudular.
Gazze’deki Vakıflar ve Din İşleri Bakanı Vekili Hasan es-Sayfi, işgalci İsrail’e fırsat bu fırsat deyip Filistinliler için çok önemli bir teklifte bulundu: “Ezan, İslami sembollerden biridir. Namazla ilgilidir. Ezandan rahatsız olan topraklarımızdan gidebilir.”
En anlamlı protestoyu ise Knesset’teki Ortak Arap Listesi Milletvekili Ebu Arar, konuşması sırasında kürsüden akşam ezanını okuyarak yaptı.
Ve İsrail tabii ki ne ezan okunan topraklardan gidecek ne de bu kararından vazgeçecek. Çünkü bu yasa özellikle İslam dünyasından yeterli tepki gelmediği için önümüzdeki hafta İsrail meclisinde oylanacak. Filistin kamuoyu aylardır ezanlarının kısılması girişimini tartışıyor fakat İslam dünyasından henüz kayda değer bir tepki gelmiş değil. İslam İşbirliği Teşkilatı, kendisine BM’den biçilen “rol” ile sadece kınama mesajları yayınlıyor.
İlginçtir Türkiye kamuoyunda da yeterince yer bulmuyor Filistin halkına reva görülen ezan yasağı zulmü. Kendi tarihimizden İslam’a bulaşmış “kara lekeye” rağmen böylesine suskunluk ancak yüzümüzü yere düşürüyor.
İsrail her şeye rağmen ezan yasağını içinde bulunduğumuz hafta oylayacağını açıkladı. Ne olacağını bilmiyoruz fakat tüm dünya bu süreçte İsrail’i yakan esrarengiz ateşi konuşuyor. Geçtiğimiz Salı günü Kudüs dahil 13 ayrı noktada çıkan yangınlar ülkeyi ateş topuna çevirdi resmen. Öyle ki İsrail, Filistin hükümetinden bile yardım istedi. Yangınların nasıl çıktığı bilinmiyor ve bir eylem olduğu iddiasını da İsrailliler bile dillendiremiyor. Ezanı yasaklamaya hazırlanan İsrail’i saran alevlere üç uçakla müdahale eden Türkiye aynı zamanda, yasa çıkarsa İslam dünyasının ciğerini yakacak ateşi de söndürüyordur umarız…