Hong Kong vampirleri!

Küresel finans çeteleri oburlukta kara delikler ile yarışır. Asla doymazlar. Emerler de emerler. Hong Kong’da olduğu gibi… İşte ‘otonom finans merkezi’ gibi fiyakalı bir laf ile cilalanmış ama Çin’in baskısı, İngiliz sömürge düzeni ve kapitalist sistemin ezici dişlileri arasında sıkışmış bir şehrin hazin fotoğrafı.

Hayat tarzı ve aşırı pahalılığı ile İsviçre’nin sanki Asya’daki bir kopyası olan Hong Kong ile ilgili haberleri ayıklamak her zaman zordur.
Zira, İngiltere bu “uzatmalı sevgilisini”, yaklaşık 150 yıllık bir “kolonyal sömürünün” ardından Çin’e geri vermiştir 1997 yılında. Ama nasıl bir geri veriş ise, 2047 yılına kadar Hong Kong “otonom-özerk” bölge olarak kalmaya devam edecektir.Otonomluk, özerklik gibi kavramların bizim coğrafyamız üzerinden nasıl bir etnisite terörüne açılan koridorlardan olduğunu iyi biliyoruz, bu yüzden Hong Kong ile batı medyasında çıkan “protesto” haberlerine ihtiyatla yaklaşmak gerek.
Dünyanın en çok gökdelenine sahip olan bu ufacık asya şehrine 8 milyon insan sığdırmayı başarmışlar.
Hong Kong’a “alfa şehri” diyorlar artık, yani “küresel nizam için önem arz eden” demek.
Bu “alfa şehri” tanımını biraz kurcalamak gerek.
Küresel ekonomik bir ağa doğrudan ekonomisi ile etki eden şehir demek.
Dubai, Astana da bu tarz ünvanlar peşinde koşturuyor.
Anakaralardan, imparatorluklardan, ulus-devletlerden bağımzsız olarak yani “otonom” olarak yönetilen bir şehir, hele hele “ticaret” yolları açısından önemli bir jeopolitik konumdaysa, küresel emperyal çetelerin her zaman göz bebeği olmuştur.
Tıpkı Orta-çağda, kent-devletlerin palazlanıp imparatorluklardan kurtulmak istemesi gibi.
Elbette “finans merkezi” olmak isteyen bir şehre, küresel finans baronları kancayı takacaktır.
Hatırlayalım, Osmanlı’nın başşehri, şehr-i konstantiniye’nin tam ortasında “finans merkezi” gibi duran Galata’nın her zaman benzer bir akibeti olmuştur.
Aynı çetrefil konu, tıpkı Hong Kong’da olduğu gibi Tayvan için de geçerlidir.

‘ÇİN CUMHURİYETİ’ BİLDİĞİNİZ ÇİN DEĞİL

Tayvan için bugün batı medyası ilginç bir şekilde “Çin Cumhuriyeti” tabirini kullanır. Bildiğimiz “Çin” içinse “Çin Halk Cumhuriyeti” tabiri uygun görülür.
Tayvan da bugün Hong Kong gibi özellikle teknoloji alanında “küresel sistemin” domino taşlarından biridir.
Yine, aynen Hong Kong gibi 18. yüzyıldan beri “İngiliz koloni-severlerin” bu bölgedeki önemli üslerinden biri olmuştur.
İngiltere bu derin flörtü ile 50 sene daha oynamak istemiş.
Hong Kong’u çoğu insan “ayrı bir devlet” zannetmeye devam ediyor, bu kavram karmaşası Tayvan meselesi nedeniyle doruğa çıkıyor.
Ufacık bir devlet olan B.A.E’nin içinde, hem Dubai, hem de Abu Dabi örneği gibi birden çok “devletçik” olması gibi.

LONDRA’NIN GÖBEĞİNDE: CITY OF LONDON

Bu devlet içinde devletçiklerin en ilginci Londra’nın göbeğinde 2 kilometre karelik “City of London” diye, ayrı bir devletin olmasıdır. Bu “devlet” aslında İngiltere’nin finans merkezidir, “ayrı bir ülkedir!”
Elbette “City of London”’ın bu “özerk-otonom” durumundan kimse bahsetmez.
O bölgelerde yüzbinler sokaklara dökülmez, ne hikmetse hiç “etnik sorun, insan hakları ihlalleri” yaşanmaz.
İngiltere 1997’de Hong Kong’u Çin’e geri vermiş ama asıl yönetim olarak bu “şehir”, 2047’de Çin’e geçiyor. Yani tabiri caizse, İngiltere bu derin flörtü ile 50 sene daha oynaşmak istemiş.
Bu yüzden daha çok “protesto” haberleri ve yüzbinlerin sokaklara döküldüğü fotoğraflar görürüz.
Elbette Çin devletinin ceberrut ve vahşi politikaları da bütün bu küresel finans çetelerinin türlü dolambaçlı oyunlarına çanak tutuyor.
Hong Kong ile ilgili son günlerde gördüğümüz protesto resimleri Çin açısından tam bir diplomatik skandal. “Muhaliflerin geri alınması için Hong Kong hükümetine baskı yaparak kanun çıkartmak” gibi bir mesele, Çin’in bütün bu konuyu eline yüzüne gözüne bulaştırması demek.

‘İSTANBUL, ANKARA’DAN YÖNETİLEMEZ’ ÇIKIŞLARI…

Otonomluk, özerklik işte böyle girdaplı konular.
Küresel finans sistemi sizi yutmak için, ‘sizi paranın sahipleri yönetsin’ diye böyle kaotik durumlar ortaya çıkarıyor.
Ve asıl üzücü olan da, kulağa hoş gelen bu fiyakalı tabiri kullanmak için can atıyor oluşumuz.
Belediye seçimleri için ülkemiz gündeminin kızıştığı şu günlerde İstanbul için “Dünyanın finans merkezi olacak, ne güzel” diye temenniler etmeden önce biraz düşünelim.
Önce böyle “finans merkezi” diye alıştıra alıştıra verilen gazları, “İstanbul, Ankara’dan yönetilemez” çıkışları ile birlikte okuyalım.
Tıpkı Çin’in dibindeki Hong Kong’un İngiltere’den yönetilmesinin istenmesi gibi…
Bir başka “ufak devlet” olan Tayvan’ın resmi adının, kimse kullanmak istemese de “Çin Cumhuriyeti” yapılması gibi. (Unutmadan Çin’den önce Tayvan, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesiydi.)
Birleşik Arap Emirliği yerine herkesin “Dubai” demesi gibi.
Kaçınılmaz olarak Malezya ve Endonezya arasında “sıkıştırılmış” bir başka ufak devletçik olan Singapur geliyor akla, ne tesadüf ki o da İngiltere’nin kolonyal gözdelerinden ve orası da finans merkezi!

‘DİYARBAKIR DOĞUNUN PARİSİ OLSUN’ ÇIKIŞLARI

Bütün bu isimlerin yanında bilinçaltımızdan birden “Diyarbakır doğunun Parisi olsun” çıkışları geliyor.
İyi niyetli gibi gözüken müreffehlik, bağımsızlık söylemlerinin aslında hangi küresel çetelere hizmet ettiğini görmek açısından önemli resimler bunlar, daha yeni basınımızda çıkan “Hong Kong’da yüzbinler Çin’e karşı sokakta” resimleri…
Fotoğraflar ilginç olunca gazetelerimiz elbette “galeriler” döşeyecek, bu tarz protestoların alt-metinleri veya girift yapıları ile ilgilenmeden.

DANS EDERKEN SAĞI SOLU DEVİRMEK

Hong Kong’un akibeti meçhul.
2047’ye kadar daha çok var.
Çin, diplomatik dans konusundan Rusya’ya özenip dans ederken sağı solu daha çok devirecek, belli.
Küresel finans çetelerinin emrinde olan Batı medyası bu tarz haberleri hiç kaçırmayacak, Hong Kong’un daracık sokaklarına sıkışmış binlerce gencin ilginç fotoğrafları servis edilecek.
Nerede bir otonomi, özerklik, finans merkezi gibi tabirler dolanıyorsa o bölgenin “emperyalizm” ile ilgili mücadele tarihini iyi okumak gerek.
Zira bu küresel finans çeteleri oburlukta kara delikler ile yarışır.
Asla doymazlar.
İstanbul finans merkezi olarak “özerk bir yönetime” geçse, hemen ardından bu yetmez hadi “Galata’yı daha daha özerkçik” yapalım derler.
Onu da yapsanız, yine durmazlar, “Eee, Ataşehir’in nesi eksik, o da finans merkezi olsun” derler.
Hiç kimse bir tarafta Çin’in baskısı, diğer tarafta İngiliz sömürge düzeni, diğer yandan da kapitalist sistemin ezici dişlileri arasında sıkışmış, gerçekten de 50 metrekarelik bir daireye 1000 dolar kira ödeyen Hong Kong’lu vatandaşa mikrofon uzatmaz.
Zira küresel finans çetelerinin emrindeki batı medyası için insanların gerçekte neler yaşadığı değil, onların istediği fotoğrafların üstüne onların istediği manşetlerin atılması önemlidir.