Abdurreşid İbrahim Efendi’nin İşaret yayınları arasında çıkan ve seyahatname türünün en güzel örnekleri arasında sayılması gereken Âlem-i İslam ve Japonya’da İslamiyet’in Yayılması adlı eseri Meşrutiyet sonrası Türk münevverinin Doğu-İslam dünyası hakkındaki gözlemlerini yansıtması bakımından çok önemlidir. Eserin bir kısmı Sıratımüstakim’de yayımlanmış ve sonrasında 1912’de kitaplaşmıştır. İbrahim Efendi, Türkistan yoluyla Kore, Japonya, Çin, Hindistan ve Java Adaları (Endonezya)’yı gezip dolaştıktan sonra Âlem-i İslam’a giriş yapar. Burası halifenin ülkesidir, yani Devlet-i Âliye toprakları.
Abdurreşid İbrahim Efendi, Âlem-i İslam’da seyahat ederken bir Osmanlı dairesine işi düşer. Daireye doğru yöneldiğinde binanın giriş kısmında kapının üstünde yer alan hilalin üstteki ucunun yerinden koptuğunu fark eder. Hilal, tabiî olarak ters döndüğü için yıldızı kucaklayan açık tarafı, olması gerektiği gibi sağ tarafa doğru bakmamaktadır. Meşhur seyyah, bu durumu içi acıyarak seyreder: Orada çalışanlar, hilalin düşüşü karşısında umursamaz bir tutum takınmakta, sembolik değeri yüksek hadiseye kimse aldırış etmemektir.
Genelde Doğu-İslam dünyası ve özelde de Türk-İslam dünyası için hilalin sembolik bir değere sahip olduğu bilinen bir husustu. Bayrağımızda yıldızla birlikte yer alan hilal, haçın karşısında siyasî bir anlama kavuşur ve bu yönüyle siyasî açıdan İslam’ı temsil eder. Fakat hilal, salt bir siyasî temsil ile sınırlandırılamaz. Zira o, zamanı belirlemeye esas teşkil eden bir işaret taşı veya Türk tarihinin derinliklerinden gelen bir savaş tecrübesinin adıdır aynı zamanda. Hatta zaman içinde Osmanlı coğrafyasında şekillenen bir yardımlaşma teşkilatına da alem olmuştur. Edebiyatta ise ay ve hilal sevgiliyi tasvir etmek için kullanılan mecazlardandır. Sevgilinin bizim için aynı zamanda vatan olduğu da unutulmamalıdır.
Yüz yıl sonra Afrin Zeytin Dalı Harekâtı’yla hilal, yeniden güçlü bir şekilde gündeme gelmeye başladı. Bu kez hilal, Afrin’deki terör örgütlerini bertaraf etmek ve bölgede huzuru sağlamak için düzenlenen askerî harekâtta bir taktiğin adı oldu. Kuşkusuz semboller önemlidir. Hatta harekât boyunca gündeme gelen diğer sembolleri de bir bütün içinde değerlendirdiğimizde ortaya bir anlam çıkar.
Zeytin dalı, barış ve huzuru temsil eder, günümüz dünyasında oluşan anlamlara bir gönderme vardır. Zeytin, Akdenizlidir. Kızılelma; varılmak istenilen bir hedef olduğunu gösterir, kararlılık ve azme işaret eder. Hilal’in gösterdiklerini yukarıda saymaya çalıştık, özellikle bir savaş taktiği olarak askerî tarihimizdeki yeri bilinen bir husustur. Afrin Zeytin Dalı Harekâtı’nda bu taktiğin gündeme gelmesini askerlik sanatının gerekleri açısından yorumlamak bizim işimiz değil. Fakat harekât süresinde takip edilen taktiği adlandırmak bakımından hilal adının öne çıkmasını önemsemeliyiz. Zira Kızılelma’ya varabilmek için salt istekli olmak, kararlı bir duruş sergilemek yetmez. Plan ve program, hedefe ulaşmak açısından çok önemlidir ve hazırlıklı olmak anlamına gelir. Birçok şeyi hesap etmiş olmayı gerektir. Osmanlı tokadı ise güç anlamına gelir. Belirlenmiş bir hedefe varmak için her şeyi hesap etmiş olabilirsiniz, planlarınız ve isteğiniz de olabilir fakat bunlarını hayata geçirmek için gerekli bir güce sahip değilseniz her şey anlamını kaybeder. Osmanlı tokadı, belirlenmiş bir hedefe varmak için ihtiyaç duyduğumuz güç ve kuvvete sahip olduğumuzu bütün dünyaya ilan etmek anlamına gelir, elbette burada atalarımızın gücünü hatırlatma isteğini de görmek gerekir. Saydığımız sembollerde Akdenizlilik, Türk ve İslam tarihinin derinliği, Osmanlı gücü bir araya gelmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrin Zeytin Dalı Harekâtı devam ederken yeni bir Afrika seyahatine çıktı. Seyahat boyunca yaptığı açıklamalarla aklının ve gönlünün nerede olduğunu göstermeye özel bir önem verdi. Erdoğan bu tavrıyla, harekâtın Türkiye açısından önemini bütün dünyaya gösterme fırsatını değerlendirmiş oldu. Nitekim Moritanya cumhurbaşkanı ile birlikte yaptığı konuşmada söylediği bir cümle Zeytin Dalı Harekâtı’nın siyasî anlamını ve bu anlamın özellikle İslam dünyası açısından değerini izah eder. Erdoğan’ın “yeni bir dünya düzeni kurulurken Afrikalı kardeşlerimizle yürümek istiyoruz” cümlesi, hilalin salt askerî bir taktik olmadığını gösterir. Türkiye, bir yandan Afrin’de küresel emperyalizmin coğrafyamızı kıskaca alma çalışmalarına müdahale ederken diğer yandan da sürece tarihî bağlarla birbirimize bağlı olduğumuz coğrafyaları dâhil etmeye çalışıyor. Çünkü bu süreç, emperyalizme karşı top yekûn bir ayağa kalkma durumunu gerekli kılmaktadır. Üstelik bu, Afrika’nın batı sahillerinden Asya’nın geniş bozkırlarına, Balkanlardan Uzak Asya’nın derinliklerine kadar çok geniş bir saha için yeni bir uyanış vesiledir. Kısaca söylemek gerekirse İslam dünyası açısından zaman, bu zamandır. Çünkü emperyalizmin saldırıları bütün İslam dünyasına yöneliktir ve yeni bir dünya düzeni kurulurken İslam dünyasının birlikteliği gelecek açısından son derece kıymetlidir. Bu sürecin bizim açımızdan olumlu sonuçlar doğurmaması düşünülemez.
Evet, hilal göründü. Biz buna hilal, tarih sahnesine döndü de diyebiliriz. Artık meşhur seyyah Abdürreşid İbrahim’in hilalin düşüşüne hüzünlendiği zamanlarda değiliz. Bugün bizler hem Abdülaziz döneminin arayışlarından doğan tecrübeye hem Abdülhamit döneminin coğrafya bilinciyle oluşan bakış açısına hem de Enver Paşa’nın kararlılığına sahibiz. Şimdi bu birikimi bütün İslâm dünyasına taşıma zamanıdır.
Hilal göründü, bayram yakındır.