Gringoların altınları, ABD’nin yol kesen haydut ataları…

FETÖ’nün, ABD medyası ile el ele vererek, son yıllarda ülkemiz için işlediği önemli bir konu var: Türkiye’yi uluslararası areneda “Rogue State” yani diplomasi tabiri ile “Haydut Devlet” olarak mahkûm etmek.
Her türlü diplomasi tabirlerimizin Türkçe karşılıkları da Londra merkezli düşünce tanklarından bize dikte ettirildiği için, Rogue tabirini aslında “Haydut” diye çevirmek çok da doğru değil. Rogue, aslında “Emir almadan kafasına göre takılan asker ve subaylar” için kullanılan bir kelime.
Aslında bu şekilde bir tercüme, ne kadar da güzel özetliyor değil mi, ABD’nin Türkiye’ye olan bakış açısını. “Eskiden emir alan bir asker gibiydi Türkiye ama artık verdiğimiz emirleri dinlemiyor”, demiş oluyor yani ABD…
Ve işte aynı tezgâh bugünlerde Venezuela için de geçerli. Trump bir tweeti ile seçimle iktidara gelmiş bir hükümeti yok sayarak, onları güya “haydut devlet” olarak tanıyıp, özenle yetiştirdikleri bir “Gringo”yu başa geçirmek istiyor.

TANIRIM O GRİNGO’YU
Maduro’nun Trump’ın twitter üzerinden atamak istediği sözde başkan Guadio için “Tanırım o Gringo’yu, Amerikalılar yetiştirmiştir onu” demesine çok güldük, biraz da bu Gringo tabirini çocukluğumuzda okuduğumuz “kovboy” çizgi-romanlarından hatırladığımızı fark ettik.
Gringo da zira İspanyolcada, yol kesen haydutlara verilen tabir.
İşte dünya siyaset gündeminin seviyesi bu şekilde gidiyor.
Kelli felli uluslararası ilişkiler doçentleri, profesörlük sınavlarında ter döksün, eni konu “diplomasi” işte bu kadar “saygın” aslında.
Peki, kendi askerine, “Gringo” diyen Maduro karşında Trump ne yapıyor? Aynen ataları “kovboylar” gibi bir hamle ile karşılık veriyor, Venezuela halkının paralarına çöküyor!
Trump öz ataları gibi kovboyca hareket eder de, Amerika kıtasını keşfeden Anglo-Sakson sersefil denizcilerin günümüzde ki evlatları, yani İngilizler boş durur mu?
Onlar da daha beter bir “Gringo” tavrı ile yine tamamı aslında Venezuela halkına ait olan tam 8 milyar dolar değerinde ki altınlarına el koyuyor.
Sorsan, ABD saygın hukuk devleti, İngiltere ise diplomasi sanatının beşiği…
Aslında yok birbirlerinden farklı, asıl haydut devlet onlar. Yol kesen, ve durdukları yolcu arabalarında ki zavallı vatandaşların altın dişlerini bile çalan kovboy ataları kadar asıl “Gringo” onlar…

IRAK’I ABD, LİBYA’YI İNGİLİZ VE FRANSIZ YAPMALADI
Aynı sahneler Irak’ta da, Libya’da da seyredilmişti. ABD Irak halkının altınlarını çaldı, Fransız-İngiliz konsorsiyumu da Libya halkının altınlarını çalmıştı. Konsorsiyum dediğimize bakmayın, ironi yapmaya çalışıyoruz, aslında bütün bu medeni ülkeler söz konusu “altın” olunca bayağı “haydut” kesilir, böyle fiyakalı sözcükler kullanarak adi hırsızlıklarını maskelerler…
Bütün bunlar olup biterken, Deniz Gezmişlere ağlayan yurdumun sözde sol aydınları ne yapıyor?
Kararsızlıktan kıvranıyorlar.
Bir tarafta Amerikan emperyalizmine kafa tutmaları gerektiğini öğrenmişler ama o da ne?
Maduro tam bir Erdoğan hayranı çıkmasın mı?
İşte bu yüzden devletleri ile bir kez olsun aynı safta yer alırlarsa sanki bütün hünerlerini ve melekelerini kaybedeceklerini düşündüklerinden olsa gerek, bazı kesimler dışında, yurdumun solcu aydınları sus-pus vaziyette.
Gringolar ile Rogue kovboylar kavga ededursun, şunu asla aklımızdan çıkarmamız gerekiyor:
Hiçbir ABD ve İngiliz bankasına güven olmaz. Bir gece içinde bu ülkelerin medyaları, sosyal medyada örgütlü FETÖ militanları ile el ele verip, Türkiye hakkında öyle bir kampanya başlatabilirler ki, Türkiye’nin yurt dışındaki mal varlıkları ciddi bir “yara” alabilir.
Çünkü biz bomboş sun’î konular ile gündemimizi son yıllarda meşgul ederken, onlar sadece bu hedef için Türkiye üzerinden söylemler hazırladılar.
15 Temmuz başarılı olsa idi çıkacak olan kargaşadan zaten bunu ilan edip, devletin yurt dışındaki varlıklarına el koyacaklardı. Tehlike geçmiş değil, artık iyice “kovboy” arsızlığında, bir tek tweet ile bunu yapabiliriz, diye pervasızca hareket ediyorlar.
Zaten ne tesadüfse, Maduro ve ekibi de bu gerçekleri görmüş olacak ki, ülkelerinin altınlarını Türkiye’ye getirip, burada işlemek ve muhafaza etmek istiyordu.
Aslında, 17-25 Aralıkların, son yıllarda Türkiye’nin başına örülmek istenen benzer çorapların altında da aynı dert yatıyor.

ALTIN, GÜVENLİ LİMAN İSTER
Fas’tan Endenozya’ya, Katar’dan Kuveyt’e kadar tüm İslam coğrafyası da Türkiye’yi güvenli bir liman olarak görüyor, burada yatırım yapmak istiyor, parasını, emlağını, altınını, dövizini burada değerlendirmek istiyor.
İşte şimdi herkes görüyor ki, bu mesele sadece “Müslüman kardeşlik” veya “Ümmet Refleksi” meselesi değil. Sosyalist Venezueala bile aynı minvalden bakıp, gerçekleri görebiliyor.
Yarın öbürgün, İrlanda da, Macaristan da parasını ve altınını, küresel soygunculardan kaçırıp, Türkiye’de saklamak isterse şaşırmayın.
Zira artık tüm dünya bu “Kovboy-Gringo” tarzı “muhabbetlerin” hak ettikleri yer olan “çizgi romanlarda” kalmasını istiyor. Bu “soygun-mafya” filmlerini pazarlayan Hollywood’dan da, onların finansörü olan küresel şeytani çetelerden de herkez “İllallah” demiş durumda.
Hadi Faslı, Endenozyalı kardeşimizi anladık da, Elin, “Sosyalist” Venezuelalısına ne oluyor da onlar da “soygun-mafya-kovboy” filmleri yerine “Diriliş Ertuğrul”’ı seviyor?
Belki Maduro orada bazı özlemlerini görüyor, barda içki içerken bir “metelik” için arkadan vurulan kovboy “namussuzluğu” yerine, Ertuğrul’un “mertliğini” seviyor.
Kültürel kodlanmaları geceler boyu tartışabiliriz de aslında altın denilen maden, işlense de işlenmese de “akarsu” gibidir, akar ve yolunu bulur, mantığı ve güzergahı dümdüzdür aslında.
Altın, güvenli liman ister.
Bu kadar basit!
Sürekli yalan atan bir “süper güç” devletler artık hiç bir ülkeye güven vermiyor.
Zira cidden de, öyle işte, çünkü “Dünya beşten büyük!”
Hangi saikle olursa olsun, doğru ve dürüst bir şekilde adaleti savunan herkesin bu “haydutluğa” dur demesi gerekiyor.