Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin, FETÖ elebaşı Gülen’in Özel Harp Dairesi’ne bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu’nun bir elemanı olduğunu söyledi. Daha önce yayımlanan makalelerimizde FETÖ’nün Gladyo ile alakası üzerinde durmuştuk. Onun için konuya ilgi duyanlar çok şaşırmamıştır. FETÖ meselesini NATO yapılanması çerçevesinde ele almıştık, fakat yine de doğrulayıcı bilgiler şaşırtıcıdır.
Müslüman bir ülkede Müslümanlıktan hareket ederek örgütlenen bir yapı, Amerikalılarla (Batılılarla, Hıristiyanlarla) bir araya gelerek Müslümanlara karşı iş çeviriyor; Müslümanları satıyor, gammazlıyor; Müslümanlar tarafından üretilen çok önemli bilgileri tepe tepe kullanmaları için Müslüman olmayanlara aktarıyordu. Müslümanların, ürettikleri bilgi ve faaliyetlerle yeniden ayağa kalkmalarını engellemek için her türlü faaliyet hayata geçiriliyordu. Değeri yüksek bilgiler üretim aşamasında yok ediliyor ya da karşı tarafın eline geçmesi sağlanıyor. Hırsızlık, cinayet, bölücülük, dinî uyanışın engellenmesi, dini hurafelere boğma vs akla hayale gelmeyecek örgütlü suçlarla vatana ihanet… Bu olayın her tarafı şaşırtıcıdır.
İsmail Hakkı Pekin, bu ülkede yıllardır konuşulan ama bir türlü açığa çıkarılmayan durumu bilinir hâle getirdi. Bu bilginin çok önemli olduğu açıktır. Çünkü bundan sonra FETÖ hadisesi başka bir bağlamda ele alınacaktır. Ne yazık ki FETÖ’cü yapılanma, 1980’lerden itibaren devlet içindeki gücü ile devlet projesi imajını veriyordu. Yıllar içinde pekişen kanaatim de bu yöndeydi. Zaten sırf bu sebeple FETÖ hadisesi “dindarlar üzerinde kurulan laiklik baskısı” ile izah edilemez, demiştik. 12 Eylül’ün kudretli paşaları tarafından korunan bir figür üzerine konuşuyoruz. Kudretli paşaların koruma ve kollaması o dönemlerde dahi biliniyor ve konuşuluyordu. Hatta İstanbul sermayesinin en önemli simaları örgüt elebaşı ile temas kuruyordu, bu da biliniyor ve konuşuluyordu.
İsmail Hakkı Pekin’in ifadeleri geçmişte yaşanan tuhaflıkları da izah ediyor. Çünkü terör örgütü lideri olan Gülen, güya aranan bir şahıs olduğu hâlde İzmir’de elini kolunu sallayarak faaliyet yürütüyor, okul örgütlenmesini en üst seviyeye çıkarıyordu. Ama yine açık alanda dinî (!) konuşmalar yapmıyordu. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere başörtüsü yasaklarına karşı üniversite öğrencileri tarafından başlatılan protesto eylemleri bütün Türkiye’ye yayılmıştı. FETÖ elebaşı 1988’de, İzmir Hisarönü Camii’nde 12 Eylül sonrası ilk resmî konuşması için sahneye çıkarılmıştı. Bu konuşmanın bir tertip olduğu, devlet içinde belli güç odakları tarafından organize edildiği her hâlinden belliydi. Nitekim örgüt elebaşı kürsüden başörtüsü eylemlerine katılanlara verip veriştirdi. Bu konuşma, FETÖ’nün içyüzünü göstermek bakımından çok önemliydi. Nitekim Türkiye’yi haberdar etmek istediğimizde İmza dergisi sayfalarını sonuna kadar açtı.
FETÖ en başından Komünizme karşı, Sovyetlere karşı Amerika güdümünde “yeşil kuşak” projesi çerçevesinde örgütlenmiş bir yapı gibi görünse de esasen Müslümanlara, Türk ve İslam dünyasına karşı uzun vadeli bir bağımlı yapı örgütlenmesidir. Yapı, 1980’lerin ikinci yarısında iyice belirginleşmeye başladığı gibi, günümüze kadar ürettiği faaliyetler Türk-İslam dünyası aleyhinedir. Örgütün Filistin, Bosna, Erbakan düşmanlığı aleniydi ve bunları o yıllarda bilmeyen yoktu. Örgüt elemanları, İsrail ile yakın temaslarını övünerek anlatırdı. Onun için 2009’da Erdoğan’ın “one minute” çıkışını hiçbir şekilde benimsemediler ve affetmediler. Fakat seslerini Mavi Marmara hadisesinden sonra çıkarabildiler. Örgüt içinde İsrail’le birlikte hareket etme konusunda bir tartışma yaşanmadı.
“Yeşil kuşak” projesinin yeni bir bakış açıyla ele alınması gerekir. Tarihte yaşanmış, olup bitmiş hadiselerden bahsetmiyoruz. Bugünümüzü aydınlatacak çok önemli bilgiler yavaş yavaş piyasaya veriliyor. Devamı gelmeli. Çünkü olaylar günümüzde yeniden şekilleniyor ve yeni yeni taraflaşmalar yaşanıyor. Geçmişin saklı bilgileriyle doğrudan alakalı olduğumuzu düşünüyorum. FETÖ kim ve neden ibarettir. Bizim gördüklerimiz, hakikatin sadece bir yüzü olabilir. Geçmişte açıklayamadığımız birçok önemli hadise bir gün karşımıza devasa sorunlar olarak çıktı ve bazı şeyleri yanlış görmediğimizi anladım. FETÖ sadece örgütlü bir terör ve ihanet hareketi olarak düşünülmemelidir. FETÖ bir zihniyet meselesidir ve bu bağımlı yapı, nüfuz edemediği derin millet tarafından bertaraf edilmiştir. Eğer baldırı çıplaklar takımı, kavruk benizliler sahaya inmeseydi o gece hadiseler başka türlü seyredebilirdi.
Amerika, Türkiye’den vazgeçmiş değildir. Onun adına hareket edebilecek başka yeşil kuşakçıların varlığı şüpheye yer bırakmayacak kadar açıktır. Bunun için üzülmenin çok da anlamlı olmadığını düşünüyorum. İnsanın olduğu her yerde bunlardan bahsedebiliriz. Önemli olan milletin iradesini daha ileri bir aşamaya taşıyabilmektir.
İsmail Hakkı Pekin’in sözleri çok önemlidir. FETÖ, NATO ve Gladyo’yu aynı resim içinde düşünmemizi sağlayan bilgiler, birçok sırrın ifşa olunmasının önünü de açabilir. Bu yönde bilgiler ortaya çıktıkça meselenin din, siyaset ve ideoloji ile doğrudan alakalı olmadığı görülecektir. Onlar bir araçtı ve Türkiye’de epeyce insan Amerika adına hareket ettirildi. Amacımız bunu durdurmak olmalıdır.