FETÖ’cülerin yut dışında örgütlenmesinin anlamı

15 Temmuz’da saat on sularında başlayan darbe girişimi bütün Türkiye sathında etkisini gösterdiği sırada FETÖ’nün fiilen darbe sürecinde yer almayan unsurları, darbe girişiminden haberdar oldukları için arsız bir heyecanla haberleri takip etmeye başladılar. Bunlardan ikisi bir evde toplanmış; Boğaziçi (Şehitler) Köprüsü’nde, Ankara Kazan’da Saraçhane’de, Hava Limanı’nda, Emniyet’te, Özel Kuvvetler’de darbeye karşı göğsünü siper eden kahramanlar olgun buğday başakları gibi yere serilip şehit düşerken sevinç çığlıkları atıyorlardı. Ellerini birbirine çırparak “yaşasın köprüyü ele geçirdik, Hava Limanı düştü” gibi ancak işgalciler tarafından sergilenecek bir tavrı takınmaktan utanmıyor, nihayetinde misafir oldukları evin oğlu tarafından kovuluyorlardı.

O gece FETÖ’cüler sevinç çığlıklarını saklamadıkları hâlde, sabaha doğru darbe girişimi büyük ölçüde püskürtülünce karartma yapmaya başladılar. Karartmanın bir gereği olarak sivil millî kuvvetlerin arasına sızmaya başlayan FETÖ’cüler, bu hamle ile başkalarını aldattıklarını zannediyorlardı. Çünkü onlara verilen emir bu yöndeydi. Aslında onların, verilen emirler doğrultusunda hareket eden insanlar oldukları herkesin malumuydu fakat bilinmeyen, darbe girişiminde suçüstü yakalananların mahkemede gösterecekleri tavırdı.

Darbe girişimi sürecinde suçüstü yakalananlar mahkemede sahte yiğitlik gösterisinde bulundukları vakit bu tavrın da operasyonun parçası olduğu hemen anlaşıldı. Darbeye fiilen katılıp yakayı ele veren FETÖ’cüler, darbe girişiminden sonra kendilerini gizlemeye çalışan FETÖ’cülere mesaj vermeye çalışıyordu. FETÖ’cüler farklı grup, cemaat ve sivil toplum kurumlarının rengine bürünerek kendini gizlemişlerdi, fakat gizlendikleri köşelerde birer birer yakayı ele vermeye başladılar. Bu, FETÖ’nün yeni dönem planları açısından istenilmeyen bir durumdu. Cezaevini boylamak, bugün örgütün isteyebileceği en son şeydir. Dolayısıyla sıranın kendisine geldiğini anlayan FETÖ’cüler, hemen ilk uçakla yurt dışına kaçıyor. Bu da örgütün ilgili devlet kurumlarında hâlâ etkin olduklarını gösterir.

Bundan sonra sürecin bu şekilde devam edeceği anlaşılıyor, artık örgüt yurt dışına taşınıyor. FETÖ’cüler neredeyse kitleler hâlinde yurt dışına çıkıp orada yeni bir örgütlenme modelini hayata geçiriyor. Mahkemede sahte yiğitlik gösterisinde bulunan katil, yurt içindeki örgütsel çözülmeyi önlemeye çalışıyor, FETÖ’cülerin Amerika, Almanya, İngiltere, Kuzey Afrika ve Kırgızistan merkezli yeni dönem örgütlenme modeline güç veriyor. Yeni dönem örgütlenme süreci, FETÖ’cüleri Türk ve İslâm dünyası karşısında yeni bir oluşumun merkezine yerleştirecek ve bu başta Türkiye olmak üzere emperyalizm karşısında kendi millî siyasetlerini oluşturmaya çalışan ülkeleri uzun süre meşgul edecektir.

FETÖ için Amerika, İngiltere, Almanya, Kırgızistan ve Kuzey Afrika ülkelerinden bazıları önemli bir üs mevkiindedir. Bu durum önemlidir zira FETÖ’nün yeni dönem örgütlenme modelinin jeopolitik hatlarını göstermektedir. Nitekim Almanya’da yaşanılan gelişmeler bu açıdan dikkat çekicidir. Gerçek Hayat’ın geçen sayısında yayımlanan Ayça Örer imzalı “Almanya kendi Müslümanlarını dizayn ediyor” başlıklı yazı Almanya’nın yeni dönemdeki önemini gösteriyor.

Almanya, Türkiye’den ve İslâm dünyasından birçok insanın yaşadığı ülkedir ve Alman devleti FETÖ’nün yeni dönem teşekkülünde önemli bir rolü ifa etmektedir. Türkiye’den farklı gruplar Almanya’da zaten ciddî ölçüde faal durumdaydı. FETÖ’cülerin bu ülkede örgütlenmeye başlamasıyla Alman, İngiliz, Amerikan ve benzer ülke kökenli farklı ideolojik ve sosyal gruplarla Türk ve İslâm dünyasından birçok unsurun birlikteliğinin gündeme geldiğini söyleyebiliriz. Bu yeni oluşum küresel vatandaşlık ekseninde eşitlik, demokrasi ve özgürlük gibi çokça kullanılmış kavramların etrafında yeni bir sol enternasyonalizmini andırmaktadır. Bu denenmiş ve başarıya ulaşmış bir modeldir.

FETÖ, Gezi kalkışmasında birçok farklı gurubu harekete geçirmişti. Benzer bir şekilde Ekmeleddin İhsanoğlu cumhurbaşkanlığına aday olduğunda da farklı gruplar aynı siyasal hedeflere yöneltilmişti. Bunun, yeni dönem örgütlenme modeli açısından bir örneklik oluşturduğu açıktır. Avrupa ve Amerika’da güçlenmeye başlayan muhalif gruplara Türk ve İslâm dünyası orijinli kesimlerin eklemlenmesiyle yeni tür bir muhalif (!) eksen oluşmaktadır. Bütün göstergelerin bu yönde bir sürecin varlığına işaret ettiğini söyleyebiliriz.

Avrupa ve Amerika eksenli oluşumların yanında Kuzey Afrika (özellikle Cezayir) ve Kırgızistan’da yuvalanan FETÖ unsurları da önemsenmelidir. Bunları da Avrupa (Almanya-İngiltere) ve Amerika örgütlenmeleri ile birlikte düşünmek gerekir. FETÖ’nün Kuzey Afrika ve Kırgızistan yuvalanması tesadüfî değildir. Her biri ayrı bir kıtada yeni merkezler oluşturmaya başlayan FETÖ’cülerin bu süreci kendi başına yönettiğini söylemek hakikaten safdillik olur. Her biri farklı kıtada teşekkül eden merkezlerin görevlerinin birbirinden farklı olacağı da göz önünde bulundurulmalıdır. Türkiye ile bağları kopan FETÖ’cü unsurların yekûnu hakkında şimdiden 80 bin rakamının telaffuz edilmesi, meselenin önemini göstermektedir. Şahsî kanaatimiz, bu sayının çok daha ürkütücü boyutlara ulaşacağı yönündedir. Bu sayıya, doğrudan FETÖ’cülerle ulaşılması şartı söz konusu değildir. Yeni bir bileşimden söz ediyoruz.

Bütün bu sürecin daha derin bir anlamı vardır. Yeni dönem emperyalizminin şifreleri tasvir etmeye çalıştığımız sürecin içindedir.