Gerçek Hayat dergisinde yayımlanan yazılarımızda FETÖ’yü “gayr-i millî bir hareket” ve Türk-İslam dünyası karşısında Batı’nın “alt emperyal güç”ü şeklinde gösterdik ve tanımladık. Özellikle “alt emperyal güç” şeklindeki adlandırmamız, bu hareketin önümüzdeki zamanlarda sahip olacağı pozisyona işaret etmektedir.
Dünya küresel ölçekte büyük bir karmaşanın içindedir ve yeniden şekillenme kıyasıya bir rekabet ve savaş ile mümkün olacaktır. Hâlihazırda bütün coğrafyamızda devam eden savaş, tarafların yerlerini açık etmesine yol açmaktadır. FETÖ’nün ve Türk-İslam dünyasında muadili olan yapıların, bu rekabet ve savaş sürecinde Batı emperyalizmi ile birlikte hareket ettiklerine dair emareler çok güçlüdür. Bunların karşısında da Türk ve İslam dünyasında millî ve yerli düşünceyi temsil eden hareketlerin güçleneceği açıktır. Bu iki farklı ve hasım güç Türk-İslâm dünyasının kaderini belirleyecektir. Tanzimat’tan sonra İslam dünyası, Batılılaşma taraftarları ve karşıtları şeklinde bölünmüştü, buna mukabil bugün Müslümanlık şemsiyesi altında yeni bir bölünme ve karşıtlık yaşanmaktadır.
Fethullah Gülen’in bütün konuşmalarının bilinçli bir tercihle yapıldığı konusunda şüphemiz yoktur. Gülen, Haçlılar-Batı emperyalizmi ve İslâm dünyasında devam eden mücadeleler bağlamında yaptığı konuşmada şunları söyledi: “…En tehlikeli şey şeytanın kâfiri kâfir yapması değildir, münafığı Müslüman göstermesidir. En tehlikeli şey budur. Haçlının ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizin[le] onların arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza kızınıza ilişmezler, mabedinize ilişmezler, ilişmemiş Haçlılar. Fakat münafık meseleyi öyle bir karıştırır ki Müslümanlıkla kâfirlik bir harcın parçaları gibi, farklı kimyevî şeylerin bir araya gelmesi gibi, o güzellik beriki çirkinlikle bir araya gelince kömür elmas birbirine karışır. Siz anlayın artık meselenin ne olduğunu. Günümüzün İslam dünyasında bu şenaat bu denaet yaşanıyor…”
FETÖ elebaşına ait bu sözler ciddiye alınmalıdır. Şifre çözmeye gerek yok, açık açık söylenmiş sözleri yorumlamak gerekiyor. Fetullah Gülen, bu konuşmasıyla İslâm kılıfından vazgeçmeyeceğini dile getirmiş oluyor. Ona göre Türkiye ve İslam dünyası münafıkların elindedir, bu münafıklar İslam’ı gerçek değerinden uzaklaştırmış ve küfürle iştigal etmektedir. Bu konuşmaya göre İslâm dünyasının bugünkü yönetici kesimi İslâm’ın özüne zarar vermektedir. İslâm’ı bu badireden kurtaracak olan, Fetullahçıların Haçlılar-Batılılarla kurduğu ittifaktır. Fetullahçıların Haçlılar-Batılılarla ittifakının hedefi Müslümanlığı ve İslâm dünyasını kurtarmaktır. Gülen’e göre Haçlılar-Batılılar, Müslümanlar ve Müslümanlık için tehlikeli değildir; Haçlılar-Batılılar, şimdiye kadar Türk ve İslâm dünyasına zarar vermemiş ve bundan sonra da vermeyecektir. Haçlılar-Batılıların İslâm dünyasına gelip yerleşmesi ve bu dünyayı yönetmesi İslam ve Müslümanlar açısından korkulacak bir durum değildir. Çünkü Haçlılar-Batılılarla birlikte hareket eden Fetullahçılar, Müslüman halkların ve İslam’ın değil, yönetici kesimin düşmanıdırlar.
Gülen’in konuşmada geçen Haçlılar ifadesinin özenle seçilmiş olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Çünkü Haçlı imgesinin Müslümanlar nazarında oldukça olumsuz çağrışımları vardır. Gülen, en üst seviyede olumsuz çağrışımları olan Haçlı imgesini seçerek FETÖ’ye yöneltilen Batı yanlısı olma yönündeki bütün eleştirel yaklaşımları, bağlıları açısından geçersiz kılmıştır. Haçlılar hakkında dahi olumlu değerlendirmelerde bulunan kutsal kişinin bağlıları, Batılılarla birlikteliğin herhangi bir sakıncasının olmayacağını düşünecektir. Çünkü adanmış kişiler için “ötekiler”den gelecek suçlamalar yok hükmündedir.
Dikkat edilirse Fetullah Gülen, İslam dünyasına yönelik oryantalist söylemden hareket ederken dinî kavramları öne çıkarmaktadır. Gülen’in bu ifadeleri 19. yüzyılın başlarından itibaren şekillenen modern oryantalist söylem biçiminin yenilenmesinden ibarettir. Oryantalizm, Doğu’yu medenileştirme ve hatta insan katına çıkarma gayreti içindeydi; Gülen ise aynı hedefe İslamlaştırma saikıyla varmak istemektedir. Her iki durumda da Doğu’nun yeniden tanımlanması söz konusudur. Batı’nın Doğu’yu sömürgeleştirmek için geliştirdiği yöntemlere bu kez Gülen ve FETÖ, Batı adına başvurmaktadır. Oryantalist söylemde olduğu gibi yukarıdaki konuşma metnine göre Fetullah Gülen ve FETÖ her şeyi büyük bir fikir, kutsal bir dava uğruna yapmaktadır. Bu büyük fikir, bu kutsal dava FETÖ’nün faaliyetlerini FETÖ’cüler için meşru hâle getirecektir.
Yukarıdaki konuşma metninde yer alan Haçlılar hakkındaki değerlendirme, geçmişte yaşanılmış ve bitmiş olayları hatırlatma amacıyla yapılmamıştır. Bilakis bu konuşma ile FETÖ’nün gelecekte takip edeceği yol haritası çizilmiş, yeni dönem mücadelenin stratejisi dile getirilmiştir. Bu konuşma ile Fetullahçı terör örgütünde olası şüphelerin ve buradan hareketle muhtemel çözülmelerin önlenmesi amaçlanmıştır. FETÖ açısından bundan sonra mücadele sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacak, bütün bir Türk ve İslam dünyasını kapsayacaktır. Bu konuşma ile coğrafyamızda Haçlılarla-Batılılarla birlikte hareket etmenin alt yapısı oluşturulmuştur.
Her ne kadar Gülen ve FETÖ, İslâm kılıfından vazgeçmemiş olsa da süreç onları Türk ve İslâm kimliğinden tamamen uzaklaştıracaktır. Bugün sahip oldukları fikirler, onları zaman içinde ciddî anlamda yeni bir kimlikle örtüşmeye götürecektir. Bu yeni kimliğin, Türk ve İslâm kimliği ile sadece görünüşte bir alakası olacak fakat orta ve uzun vadede görünüşteki bu alaka da kopacaktır. Kuşkusuz bu durum medeniyet coğrafyamız açısından büyük sorunlar doğuracaktır. Bundan daha önemlisi ise yurt dışında yeni bir kimliğe doğru koşan FETÖ’nün yurt içi bağlantılarının devam etmekte oluşudur. FETÖ’nün özellikle insan kaynakları hâlâ faaldir ve 15 Temmuz’un üzerinden sadece iki ay geçmesine rağmen FETÖ’cüler lehine oluşan yeni hava son derece tedirginlik vericidir.