Türkiye’nin FETÖ ve onunla ilintili örgüt, vakıf, dernek, aile, kişi ve gruplara karşı mücadelesini bağlamından uzaklaştırmaya yönelik ciddî bir çabanın varlığından söz edebiliriz. Buna rağmen özellikle 17-25 Aralık hukuk darbesinden bu tarafa Türkiye’nin, Amerika ve Avrupa’nın farklı ülkeleriyle bağımlılık ilişkisini sürdüren unsurlardan kurtulma yönünde çok önemli bir mesafe kaydettiği gözlenmektedir. Türkiye’nin lejyonlara karşı mücadelesi devam ettikçe küresel güçler yeni bir hamle ile karşılık veriyor, onlar açısından başarısızlıkla neticelenen bu hamleler Türkiye’nin kararlılığını pekiştiriyor. Amerika’da ve farklı Avrupa ülkelerinde takip edilen Türkiye karşıtı siyasetin bir aşamadan sonra alenileşmesi ile Türkiye’nin sınırlı düzeydeki başarısı arasındaki zıtlık, çekingen olmayan yaklaşımların da önünü açıyor.
Türkiye’de yürütülen operasyon ve soruşturmaların bağımsızlıkçı ve antiemperyalist niteliği bariz bir şekilde öne çıkarken klasik ideolojik kampların bu sürecin tamamen dışında kalması anlaşılabilir bir durumdur. Zira onlar 28 Şubat sürecinde emperyalist ilişkiler çerçevesinde Türkiye’nin yerli ve millî karakteri karşısında konumlanmışlardı. Bu, onlar için tercih edilmiş bir durumdu ve ölümcül sonuçlar doğurdu. Küresel ilişkilerin pekişip yaygınlaşması da bu açık tercihin sonucudur. FETÖ ile farklı ideolojik grupların çok kısa bir zaman içinde aynı hedefler doğrultusunda kolaylıkla bir araya gelmesini sağlayan özellik de benzer bir süreci farklı kulvarlarda aynı zaman diliminde yaşamalarıdır. Bugün gerek Türkiye’de ve gerekse yakın coğrafyamızda birbirine düşman gibi gözüken yapılar arasındaki yakınlaşma ve hatta açık birliktelik hâli bir anda ortaya çıkmış şaşırtıcı bir gelişme değildir.
15 Temmuz’un etkileri birçok alanda kendini gösterecektir. Fakat asıl şaşırtıcı sonuçlar FETÖ soruşturmaları ve operasyonlarının derinleşmesi ile gün yüzüne çıkacaktır. Bu operasyon ve soruşturmalar kapsamında elde edilen verilerin daha şimdiden kamu kurum ve kuruluşlarında, sivil ve askerî bürokraside, üniversiteler vs. alanlarda büyük sarsıntılara yol açtı. Ortaya çıkan sonuçlar normal zamanlarda aklın alabileceği ölçülerin dışındadır. Görünen kısmıyla FETÖ’cü vs. millî varlığımızı tehdit eden unsurların etkisizleştirilmesi şeklinde tanımlanabilecek sürecin esasen derin yapıların deşifre edilmesiyle neticelenmesi şaşırtıcı görülmemelidir. Türkiye’de FETÖ soruşturmalarında ilerleme kaydedilip örgüte karşı operasyonlar yapıldıkça başta Amerika olmak üzere farklı Avrupa ülkeleriyle ilişkilerin bozulması da ifade etmeye çalıştığımız hususun önemiyle alakalıdır.
FETÖ ve onunla alakalı yapılara karşı soruşturma ve operasyonların İzmir’e yaklaşması ve yoğunlaşması hâlinde gerilimin şiddeti artacaktır. Bu, FETÖ yapılanmasında İzmir’in merkezî bir öneme sahip olmasıyla alakalıdır. Örgütün faaliyetleri bütün Türkiye’de soruşturuluyor ama FETÖ yapılanmasında İzmir’in derin önemi bu şehirdeki soruşturmaları daha bir değerli hâle getiriyor. 50 seneye varan bir yapılanmadan bahsediyoruz. Örgütün en karmaşık ilişki ağının İzmir’de kurulu olduğuna dair çok güçlü emareler bulunmaktadır. FETÖ’nün Türkiye çapına yayılan dinleme faaliyetlerinin İzmir’de başlaması, bu şehrin örgüt yapılanmasında önemini göstermeye yeter. Aynı şekilde örgütün çekirdek kadrosunda yer alan birçok önemli şahsın İzmir yapılanması ile alakası da bu şehrin önemini göstermektedir. Bu açıdan FETÖ’nün İzmir yapılanması bütün Türkiye’de olduğu gibi karmaşık ilişkiler üzerine kuruludur. Siyaset, iş dünyası, bürokrasi, vakıf, dernek, eğitim camiası arasında anlaşılması hakikaten çok zor bir ilişki ağının varlığı, tarihî derinliği göz önünde bulundurduğumuzda İzmir soruşturmalarının önemini gösterir. Bunları İzmir’in tarihî heterojen kimliği ile birlikte düşünmek gerekir.
15 Temmuz’dan sonra hızlanan FETÖ soruşturmalarının belli bir aşamaya geldiği anlaşılmaktadır. Devletin ilgili kurumları, FETÖ soruşturmalarını hassasiyetle yürütmektedir. Sınırlı düzeyde mağduriyetlerin yaşandığı ve ilgili kurumların bu mağduriyetlerin giderilmesi yönünde adımlar attığı da açık istihbarattan anlaşılmaktadır. Devletin ilgili kurumları tarafından yürütülen soruşturmalarda İzmir’e daha büyük bir önem verdiği de gelen haberlerden anlaşılmaktadır. Mevcut savcıların titizliği ve hassasiyeti bilinmekteydi. Şimdi ilgili kurumsal yaklaşımın daha da güçlendirildiği yönünde haberler alınmaktadır. Bu gelişme de FETÖ soruşturmaları açısından İzmir’in merkezî rolünün anlaşıldığına işaret etmektedir.
FETÖ soruşturma ve operasyonlarının derinleşmesiyle Amerika ve farklı Avrupa ülkelerinde artan tedirginlik ve endişelerin anlamı üzerinde durmak gerekiyor. Örgüt üyelerinin, 15 Temmuz sonrasında Amerika ve Almanya merkezli yeni bir örgütlenme sürecine girmeleriyle aynı ülkelerin Türkiye karşıtlığını alenileştirmeleri süreci anlamamız açısından önemlidir. Türkiye karşıtlığının yeni boyutlar kazanabileceği açıkça görülmektedir. Batı’nın klasik bir siyaset şeklinde takip ettiği yöntem bugün farklı bir aşamadadır. Geçmişte Türkiye’nin muhaliflerini beslemek suretiyle büyük bir kültürel değişimi başarmışlardı. Bu başarı, yabancılaşmış figürlere iktidar alanları oluşturarak Türkiye üzerindeki hâkimiyetin devamlılığını sağlamıştı. Bu dönem bitti. Şimdi içerideki adamları teker teker deşifre oluyor. Adamları deşifre oldukça Batı onları topluyor. Artık topladıkları bu kaybetmişleri, yeni bir cephenin tahkimatı için sıraya koyuyorlar.