Erdoğan algısının iki farklı yüzü…

Aslında Erdoğan’ın dış basında nasıl sunulup, hakkında nasıl bir algı yaratıldığını yazarken, “trenden inenlerin” haklarında neler yazıldığını da eklemek, bu algının inşasının anlaşılmasında elzemdir. Onlara göre bir tek Erdoğan “demokrasi düşmanıdır”, gerisi ise hep havari… Gezi vandallarının aklanmaya çalışıldığı günün sabahında biri ‘onlarla gurur duyuyorum’ der, diğeri şikâyetini geri çeker.

Bu isimler de batı medyası tarafından “Yükselen liberal Türkiye’nin demokrasi deniz fenerleri” olarak sunulmuştu son on yılda… Kraliçesinden, Clintonlarına, IMF’den Avrupa birliklerine kadar hepsi onlardan razı olageldi, görevden alınınca “has adamlarını” kaybetmiş gibi ağladılar.

İşte aynı basın, Erdoğan’ın gerçek mânâda ipleri ellerine aldığı 2009-2010 yıllarından beri, onu hep yerden yere vurdu, imajını köreltmek için ellerinden geleni yaptı. Her şey o meşhur “one minute” ile başlamıştı.

“Yedi düvelle mücadele etme” tabiri biraz eskimiş de olsa gerçeğin ta kendisi. Medyada da değişen bir şey yok. Alman televizyonundan İngiliz gazetelerine, Rus haber sitelerinden Arap köşe yazarlarına kadar, herkes Erdoğan ile uğraşmayı seviyor saplantılı bir şekilde. Belki de aslında “tek düvel” var. Nerede İsrail’in güvenliği için tehdit gördükleri bir isim varsa, ona saldırıyorlar.

Sadece yazı ile kusmuyorlar kinlerini, dış basında Erdoğan ile görsel aratınca da, örneğin asla bugünlerde açılacak olan muazzam kütüphane eserini veya ona aşırı sevgi gösteren genç kızları göremezsiniz.

İlla siyasi mitinginden bir kare vereceklerse, ona sevgi gösteren halkları gösterecekken, muhakkak ya takkeli bir amca veya tesettürlü bir hanım kareye giriyor. “Başı açık bir Erdoğan hayranı kadın imajı” zira onların kurgusu için tehdit oluyor. Farklı kesimlerden milyonların Erdoğan’ı sevmesi hiç işlerine gelmiyor.

Arap ülkelerinde ise ne kadar satılık kalem varsa kapmış köşeleri, sürekli sahiplerini mutlu etmeye çalışıyor. Oysa turist olarak gezmeye giderseniz sırf Türk olduğunuzu duyunca esnaf size daha bir “iltimas” geçer, bütün sohbetlerde onların Erdoğan sevgisine şaşarsınız ama bunu medyalarında göremezsiniz.

Çünkü Erdoğan’a kitlelerin duyduğu sevgi tamamen organik.

Özürlü bir genç kızımız, onu ihale kapmak için mi seviyor, bunun analizini göremezsiniz hiçbir İngiliz gazetesinde. Varsa yoksa, haberlerin tamamı “otoriterleşme” kurgusu üzerine.

Geziciler beraat eder, bu haber Erdoğan kategorisi altında verilir. Geziciler tekrar göz altına alınır, aynı haber yine Erdoğan kategorisi altında verilir. Ve geçen yıllarda aslında kendi ayaklarına sıktılar, bu saplantılı “şeytan yaratma” tavırlarını Trump için de kullandılar, bu kurnaz tüccar ama bunlara karşı “arsız ve anladıkları” dilden konuşunca popülerliklerini yitirdiler, artık herkes onlara “Fake News”, sahte haber diyor.

Ama maalesef, batı medyasını hâlâ en çok ülkemizin muhalifleri ciddiye alıyor, Erdoğan ile ilgili ne kadar saçma sapan yazı-haber varsa bunları referans alıyorlar. En çok da firari fetöcüler, sabah-akşam bu tarz haberleri ülkemiz gündeminde dolaşıma sokmaya çalışıyorlar.

Son yıllarda ise Erdoğan’dan, Türkiye’den bahsederken, ülkemizin nasıl dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir şekilde milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaptığını, Suriye’de ise sadece PKK ile değil, DEAŞ ile de kimsenin etmediği kadar mücadele ettiğini gizlemek, bunun haberlerini vermemek için ellerinden geleni yapıyor, SEO taktikleri yani arama motoru optimizasyonu konusuna ağırlık veriyorlar.

Mesela, ülkede bir cani tarafından bir balerin mi öldürülmüş, bu haberin taglerine, yani google etiketlerine bile “Erdoğan” ismini koyuyorlar ki, herhangi bir araştırmacı Erdoğan, Türkiye ve Suriye hâdiseleri ile ilgili haberleri takip ederken altta ilk önce bu “kötü” haberler çıksın.

ARAP MEDYASI ZİHNÎ OLARAK BATIDAN FONLANIYOR

Son 1-2 yılda, ABD gazetelerinin bir başka şeytanlıkları ise kendi iç takıntıları olan Trump ile ilgili, sürekli Trump ve Erdoğan’ı aynı karede vermeye çalışıp, Erdoğan’ın nasıl Türkiye’de azınlık haklarına, özellikle Hristiyanlara tehdit olduğunu vurgulamaya çalışmaları. Bu tarz haberler üzerinden Erdoğan’ı kötü gösterip, dertleri Trump seçmenlerinin gözünde aynı zamanda da Trump’ı kötü göstermek.

Kendi ratingleri böylesine dip yapmışken, daha ilginç haberler ile okuyucuların dikkatlerini çekmeye çalışıyorlar, mesela “Kanal İstanbul” projesinin finans ve teknik meselelerinden bahsederken bile “Erdoğan’ın en çılgın rüyası” diye manşet atarlarken, sanki Erdoğan için “çok kaprisli, abartılı tutkularının peşinden giden “hülyaperest” bir egzotik sultan” imajı çizmeye çalışıyorlar.

Zira, Avrupa’da kitlelerde, kimse konuşmasa da halkların kafalarında çok basit bir denklem var. Bunu pek dile getiremeseler de Avrupalıların mültecilerden ödleri kopuyor. Şayet getirirlerse linç yerler, Türkiye’nin milyonlarca Suriyeliye ev sahipliği yapmasına gizlice çok seviniyorlar. Bu yüzden de aslında Erdoğan’a gizli bir minnet duyuyorlar. Avrupa gazeteleri otoriterleşme haberleri üzerinden “gizemli mistik Sultan işte, çılgın projeleri var” diye haberlerini sunuyor. Bunda da biraz belki Merkel’in gizleyemediği Erdoğan hayranlığı yatıyor, keza Macron da öyle atarlı ergen triplerine rağmen, sarı yelekliler ile başı derde girdiğinden beri gizli bir saygı duyuyor Erdoğan’a. İngiltere ise “siyasi lider krizi” konusunda son 10 yılda en kötü dönemlerini yaşıyor, bu yüzden içe kapanmış.

Ama bu aralar Erdoğan’la ilgili olumsuz “palavralarını” en fütürsuzca haber yapanlar ise “Arap” medyaları. Zaten bu medyaların çoğu yine maddi olarak olmasa da akıl olarak Batıdan fonlanıyor.

‘BAYRAĞA GEREK YOK, TÜRK’TEN BAŞKASI YARDIM YAPMAZ’

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, özellikle sosyal medyalarda, Fas’tan Endenozya’ya kadar uzanan bir coğrafyada hiçbir liderin onun kadar sevilmediği de bir gerçek. Afrika’da açılan su kuyularında, Asya’nın en ücra köşelerinde yardım yapılan yetimhanedekilerin dillerindeki dualarda ise onun ismi var. Bu mazlumların belki çok fiyakalı televizyonları, gazeteleri yok ama hayır duaları sosyal medyalardan her tarafa yayılıyor.

Erdoğan’ın Pakistan ziyaretinin youtube videolarının altındaki yorumlarda Pakistanlı gençler, ne kadar Erdoğan muhalifi varsa onları bir güzel susturuyor.

Bir Kazak köylüsü, “Buraya yardım gönderirken kutuların üzerine Türk bayrağı yapıştırmanıza gerek yok ki, zaten Türklerden başka yardım eden yok, Allah Erdoğan’dan razı olsun” diyor.

Milyarlarca dolarlık medya kuruluşlarının yürüttüğü algı çalışmalarına rağmen, siz duyursanız da duyurmasınız da, milyonlarca “mazlum”, dünyanın hangi köşesinde olursa olsun, kendilerine uzatılan yardım elinin Türkiye’den geldiğini, ve özellikle son 10 yılda yapılan bu yardımların hep “Erdoğan” sayesinde olduğunu kafasına yerleştirmiş oluyor.

Ne diyor zaten, “Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır”.
Batı medyasının bütün karaçalmalarına rağmen milyonlarca mazlum onu başka bir şekilde hatırlamaya, sevmeye devam edecek, organik olan bir sevgi çınar gibi büyüyüp Türk halkına harika bir miras olarak kalacak.