Önümüzdeki hafta okullar açılıyor. Yeni eğitim yılı için şimdiden öğrenci kardeşlerimize başarılar dileyelim, vefakâr ve cefakâr öğretmenler ile ailelere de kolaylıklar temennisinde bulunalım. Okumak da okutmak da zorluklarla dolu. Bir de “okutulmama” meselesi var. 28 Şubat sürecinde İmam Hatip Okullarında olanlar ve başörtülü olduğu için üniversite kapılarından giremeyenler çok iyi bilirler bu ağırlaştırılmış yaşam koşullarını. Okumak istersin, ailen varını yoğunu ortaya koyar fakat devlet ya da ona bağlı olan ‘sistem’, sırf Müslümanca bir hayat tarzını benimsediğin için, inandığın değerleri ayaklar altına alarak tüm bu gayretlerini boşa çıkarırdı. O zor günler geride kaldı artık. Fakat onarılması güç ve hayli zaman alacak büyük boşluklar var.
İmam Hatip Okullarının orta kısımları, 16 Ağustos 1997 tarihinde dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’ın yoğun gayreti ile çıkarılan 8 yıllık kesintisiz eğitim ile tamamen kapatılmıştı. Üzerinden tam 20 yıl geçmiş. Mesut Yılmaz’ın bugün esamesi okunmuyor ve şükürler olsun İmam Hatip Okullarının orta kısımları 2012 yılından beri yeniden kapılarını açmış durumda. Kapatılalı 20, yeniden açılalı ise 5 yıl oldu. Yani yasal engel kalkıp da imam hatip ortaokulları yeniden açılır açılmaz kayıt olan çocuklar şimdi 10. sınıfa gidiyorlar ve ancak 3 yıl sonra mezun olacaklar. Bu mezuniyet çok önemli. Orta kısım ve liseyi imam hatipte okuyan son mezunlar 2002’de verilmişti çünkü. Bahsettiğim boşluk da bu zaten.
İmam Hatip ruhunu ve şuurunu ortaya koyan, çekirdekten yetişmenin ne olduğunu çok iyi bilen biri olarak açıkçası 2021’in mezunlarını heyecanla bekliyorum. Mensubu olduğum ÖNDER de, büyük bir heyecanla İmam Hatip Okullarının eski ruhunu yakalaması için var gücüyle çalışıyor. Gecesini gündüzünü İmam Hatip camiasına vakfetmiş abilerimizin, ablalarımızın gayretlerini, hassasiyetlerini, geleceğe dair büyük hayallerini yazmakla ifade edemem. Yıllardır kapılarına kilit vurulmasın, açık kalsın diye uğraştıkları okulların birer kaliteli eğitim merkezleri haline gelmesi için çalışıyorlar artık. Gaye ise tek; Dini İslam’ı bilen, yaşayan ve yaşatacak olan, vatanına milletine faydalı nesiller yetiştirmek. O kadar halisane o kadar ulvi hizmetler ki bunlar, dünyalık bir karşılığı olmadığını düşünüyorum.
İmam Hatipleri eski günlerine döndürmek, sınavlarda diğer okulları aratmayacak başarıları yakalatmak hem de 20 yıllık açığı kapatmak kolay işler değil. Nereden baksanız bir 5 yıla daha ihtiyaç var. Bir taraftan abilik ve ablalık müessesi, bir taraftan da yeni nesil mezunların yükseköğrenim süreçleri, bu okulların vizyonunu şekillendirecek argümanlar olarak değerlendirilmeli. Meslek dersi öğretmenlerinin seviyelerinin yükseltilmesinin de hedeflenen kaliteli eğitimin en önemli aşaması olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Bu gelecek idealini, camianın içinden gelen, “İmam hatipler eskisi gibi değil. Biz böyle değildik” minvalindeki serzenişler için yazdım biraz da. Bu abilerimiz hatta hocalarımız, internetin hükmettiği yeni dünyayı tam keşfedemedikleri için eskiye olan hasretleri ile dönemi ve geleceği kaçırdıklarını da fark etmiyorlar haliyle.
Fakat İmam Hatip Okullarına kökten karşı olan, kapatılması için fırsatlar kollayan ya da en azından yıpratılması için türlü yalanlar atan zihniyetin etrafında yeni ve garip oluşumlar meydana geldiğini de görmek gerekiyor.
Bugüne kadar İmam Hatiplerden ekseriyetle rahatsız olanları sayalım önce; CHP zihniyeti, solcular, HDP-PKK destekçileri, Kemalistler ve ulusalcılar… İmam Hatip Okullarının açıldığı 1952 yılından beri bu okullara kadrolu düşmanlık yapanların gizli ortakları ise FETÖ’ydü. Dünyanın her köşesinde okullar açan bir vizyonla ve “Gülen/hizmet hareketi” adıyla gönülleri fetheden FETÖ’nün, İmam Hatip düşmanlığı aslında 28 Şubat sürecinde tescillenmişti. Fakat ne hikmetse kimse bu düşmanlıklarını dini bir yapıya kondurmamıştı.
İmam Hatiplerin orta kısımlarını açan 4+4+4 eğitim sistemi getirildiğinde Zaman gazetesi yoğun şekilde karşı haberler yapmıştı mesela. Hatırlamak isteyen Mümtazer Türköne’nin yazılarını bulup okuyabilir. Son dönemde bazı başka dini grupların ve kamuoyunda etkin olan bazı hocaların da İmam Hatip karşıtı söylemleri olduğunu görmeye başladık. İmam Hatiplerin ‘DEAŞ’e eleman yetiştirdiğini’ iddia edecek kadar düşmanca sözler sarf edenlere camiadan gereken cevap verilse de saldırılar bitmedi bir türlü. Son olarak CHP’nin bir etkinliğinde sergilendi İmam Hatip nefreti. Fakat CHP’liler yapmadı bu sefer. Nur camiasının yayın organı olduğunu iddia eden Yeni Asya Gazetesi’nin müdürü Kazım Güleçyüz’den bahsediyorum. Dini bir cemaatin medya kuruluşunu temsilen konuşan Güleçyüz, İmam Hatipleri doğrudan hedef aldı ve bu okullarda okuyan yüz binlerce öğrenciyi açıkça ‘militan’ olarak tanımladı.
Bediüzzaman Said Nursi’nin düşünce yapısını sabote eden bu çıkışın, Nur talebelerini de derinden üzdüğünü geri bildirimlerden öğrendik. Fakat Kazım Güleçyüz’ün bu okullarda okuyan binlerce öğrenciyi ve ailesini ağır şekilde itham eden ve hedef gösteren açıklamasının ardından bir telafi çabasına henüz şahit olmadık.
Endişeli laiklerin derdini anlayabiliriz. Müslümanca yaşamak isteyen eğitimli gençler onları rahatsız ediyor. İmam hatiplilere neden karşı olduklarını yıllardır hem söylem hem eylem olarak ortaya koyuyorlar zaten. Fakat bu yeni ortaklarının İmam Hatiplerle olan meselesi daha büyük bence. İmam Hatip’te okuyan gençlerin devşirilemeyeceğini, sorgulamayan, itiraz etmeyen robotlar olmayacağını, bu nesli dini cemaat adıyla kurdukları ticari yapıların canlı kanlı sermayeleri yapamayacaklarını düşündükleri için hedef alıyorlar belki de. Ama hepimiz güneşin üflemekle sönmeyeceğini çok biliyoruz. Herkesi bu milletin apaydınlık evlatlarını toptan hedef gösterirken bir kez daha düşünmeye davet edelim biz yine de…