Haberi kimin yönettiğine bakın, dünyayı yöneteni bulursunuz. Bu nedenle hiçbir haberi kesin bir bilgi kaynağı olarak görmemeli. Aksine bir mermiden sakınırcasına içtinap etmeli…
Medya denildiğinde çoğumuzun aklına haber ajansları gelmez. Görünürde haberi sunanlar gazete, radyo, televizyon ve internet siteleri olsa da, gerçekte haberi ajanslar yönetir.
Etkin bir haber ajansı, bir haberle, bir ülkeyi hatta bütün dünyayı bir anda etkisi altına alır. Bu gerçeğin farkında olanlar, haberlerin kendi tasdikleri olmadan kitlelere ulaşmasını engellemek için örgütlenirler…
Yıl 1869 ve Yer Prag! Haham Rasharon Yahudi Kongresinde şöyle hitap eder delegeye: “Dünyayı hâkimiyetimiz altına almak için, birinci kuvvetimiz altın ise, ikinci kuvvetimiz de basın olmalıdır!”
Bundan yaklaşık 30 yıl sonra 1897’de Basel’de ilk Siyonist Kongre’ye başkanlık eden gazeteci Theodor Herzl’da bu kongrede basın-yayın kuruluşlarına hâkimiyetten söz ediyordu.
Söz etmekle kalmayıp, “hiçbir haber, bizim elimizden geçmeden toplumlara ulaşmamalı” diyordu.
Dediklerini yaptılar. Sadece binlerce yayın organına sahip olmayıp, aynı zamanda dünyanın en yaygın üç haber ajansını da ele geçirdiler.
“Haber” denildiğinde geniş kitlelerin aklına, AP (Associated Press), Reuters ve AFP (Agence France Presse) gelmese de onlar haberin efendileridir.
1846’da New York’ta kurulan ve dünyanın en geniş abonesine sahip olan Associated Press (AP) yaklaşık bir asırdır Yahudi tefeci Rockefeller’in kontrolünde. Faaliyetlerini 1938-2004 arasında Rockefeller Center’da yürüten ve yaklaşık 15 milyar dolarlık gelire sahip olan AP, 2004’te yeni binasına taşınır.
Fransız haber ajansı olarak tanınan Agence France Presse (AFP)’de, Yahudi Charles Louis Havas tarafından 1825’de kurulur. AFP ile Reuters’in logolarındaki benzerlik calibi dikkattir. Önce özerkleşen, sonra özelleşen ajansın önemli ölçüde Rothschildlerin Fransız kolunca kontrol edildiği bilinir.
Reuters’i ise Alman Yahudi’si bir hahamın oğlu olan Israel Beer Josaphat, 1851’de Londra’da kurar. Karısı Ida Maria Elizabeth Clementine Magnus’un isteği üzerine adını Paul Julius Reuter olarak değiştirir. 6 milyar dolardan fazla ciro ve 20 bine yakın çalışana sahip.
ESKİSİ KADAR ETKİNLER Mİ?
İnternet ve başka müesseseler sayesinde etkinlikleri azalmış gibi gözükse de, kabul edelim ki, hâlâ sinsi, güçlü ve etkililer.
Hepimiz biliyoruz ki, internet de, sosyal medya da onların kontrolünde. Dilediklerini sansürler, dilediklerini erişilmez kılarlar.
Bunlar sadece Siyonistlerden ibaret değil, haçlılar ve satanistler de hâkim unsurlardan… Gerçi aralarında bir fark var mı derseniz o da ayrı bir bahis…
Medya bir propaganda makinesidir. Haber ise işin maske ve bahanesi. Kimse kimsenin hayrına haber yapmaz. Sizin-bizim dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir gelişmeden haberdar olmamız umurlarında mıdır?
Elbette hayır!
Peki, dertleri ne?
Dünya efkârıumumiyesinin (kamuoyunun) beynini yıkamak! Kendi hilelerini, oburluklarını örtbas etmek, düşman olarak gördükleri milletlerin gözlerini boyamak ve korkutmak…
İstediklerini vezir, istediklerini rezil etmek…
Medya organları ne kadar zarar ederse etsin asla kapatmazlar. Çünkü onlar gazeteyi, dergiyi, televizyonu, radyoyu para kazanma aracı olarak görmezler. Para kazanırsa da şüphesiz ki memnun olurlar.
Yani medya onların için muazzam bir araç, hârikulâde bir silah, muhteşem bir abluka mekanizması!
İşte bu yüzden sadece kendi toplumlarına yönelik değil, aynı zamanda İslam topraklarında yayın yaparlar ve hassaten de Türkiye’de!
İşte bu yüzden sararlar etrafımızı şer ağlarıyla.
Batıdan CNN, BBC, DW, Times, Economist, L’Express, Bild, Guardian, Financial Times, New York Times, Washington Post, Euronews, Blomberg vs.
Doğudan Çin’in onlarca site ve radyosuyla…
Kuzeyden Sputnik, RT, RS Fm, Press tv gibilerle…
Güneyden Depka, Haaretz, Yediot Ahranot ve Körfez medyası benzerleri ile
Bunlarla yetiniyorlar mı? Hayır!
Destek verdikleri içeriden yayın yapan basın kuruluşları ile de sürdürüyorlar ablukalarını…
İçerideki çoğalan yayın organları şimdilik pusudalar. Ürettikleri muhtevayı yığarak, itimat telkin etmeye çalışıyorlar. Gerektiğinde paralı asker olarak Türkiye’yi içeriden bombalayacaklar. Şimdi ise işlerini çaktırmadan sinsice yürütmekteler.
Tüm dertleri Türkiye bölgede etkin olmasın, Osmanlı ruhu yeniden tevarüs etmesin, Türkiye Müslümanlara lider olmasın!
Bütün yığınakları bu yüzden…
2011’de “CHP’ye oy verin” diyen ve Erdoğan’ı “sonun Menderes gibi olur” diyerek tehdit eden The Economist ve Financial Times (FT), 2015’de dümenini HDP’den yana kırmıştı.
Bir zamanlar Hürriyet’i Türklerin sananlar, adları geçtiğinde bunlardan “İngiliz yayın organı” olarak bahsederler. Oysa tıpkı The Times gibi bunlar da Rothschildlerin…
Rothschildlerden söz etmişken, malum ahlaksız -sözde- mizah dergisi Charlie Hebdo’nun da onlara ait olduğunu not edelim. Saldırıdan bir ay önce Rotschild ailesince satın alınan dergi, rolünü oynadıktan bir ay sonra da kapatılır.
Washington Times, Moon tarikatına ait iken, Herald Tribune ve Dail Mail de Budist bir ailenin.
Ünlü New York Times yine bir Yahudi olan Arthur Sulzberger’e ait. Filistin’in her yerini İsrail toprakları olarak gösteren ve Rockefeller’in kontrolündeki National Geographic hakkında Fransız düşünür Micheal Foucault şöyle diyor: “Batılı olmayan insanların gözetlenmesini sağlayan ve uluslararası güç ilişkilerinin kılcal damar sisteminin bir parçası!”
Yine sahipleri Yahudi olan L’express, Le Figaro, Bild ve Sun, Michael’ın Bloomberg’i ve Newsweek’i ile Yahudi Murdoch’un News, Fox, Sky ve de Hıristiyan Siyonist Ted Turner›in CNN gibi aklınıza gelen pek çok yayın organını da ekleyin bu listeye…
Türkiye düşmanlığında birbirleri ile yarışan, Türkiye’de de pek çok taşeron çalıştıran BBC ve DW’nin kimliğini bilmeyen, düşmanlığını da görmeyen yok.
Silahla mermi arasındaki bağ ne ise, unutmayınız ki, medya kuruluşları ile haber arasındaki bağ da aynıdır!
Ezcümle, iyi işlenmiş bir haber, en etkin kurşundan daha öldürücü olabilir! İyi tasarlanmış bir haber, insanlığın şuur ve geleceğini tarumar edebilir.
O halde rehberimiz, Hucurat Suresi’nin 6. Ayet-i Celilesi olmalı!