Dünya hayatı bir imtihan mıdır?

Herkesin dilinde bir pelesenk: Efendim dünya hayatı bir imtihandır. Bu imtihanı geçmek lâzımdır. Hem imtihanın mükâfatı da pek âlâ. Aynı anlamı şu ifadede de görebilmekteyiz: Dünya bir imtihan yeridir.
Klişe bir benzetme, evet. Ne ki klişe dediğimiz kalıp ifadeler, hakikati mühimseyenler nezdinde parlak sözlerden çok daha evlâdır. Niçin mi? Binlerce yılın süzgecinden geçip geldikleri için elbette. Üstelik üzerlerinden onca vakit geçtiği hâlde zamana karşı direnebildiklerine göre ciddiye alınmaları şart.
Yine de sormadan geri durmamalıyız: Sahiden de öyle mi peki? Dünya hayatı bir imtihan mıdır? İmtihan ise nasıl bir imtihandır bu? Hiç düşündünüz mü? Üstelik bu ne menem bir imtihandır ki insanların çoğu bu imtihandan ya gafil yahut da ortada imtihan filân yokmuş gibi davranma hakkını kendilerinde görebilmekteler? Yoksa imtihan var da yalnızca bir kısım insan için mi geçerli? Diğerleri bir şekilde bu imtihandan muaf mı? Muafiyetlerini ne sağladı acaba? Muaf tutulmayanların günahı çok mu büyük? Öte yandan, imtihan gafillerine nispetle öyle olmayanların arasında ne çeşit bir keyfiyet farkı var? Bu fark imtihanı kabul edenlerin lehine mi?
Bu ve akla gelebilecek benzeri sorulara eter-tutar karşılık bulabilmek için de, bu benzetmenin makuliyetini sorgulayabilmek için de yapılması zorunlu ilk iş, yürürlükteki imtihan tabirini mümkün mertebe tebellür ettirmekte. Başka bir ifadeyle imtihan dendiğinde ne anladığımıza bakmakta. Gerçi her ne kadar gençlere bu tabiri unutturmuş vaziyetteysek de yerine kullanılanı ile şimdilik aynı içlem ve kaplamda kabul edilebilir.
Günümüz Türk insanı için sınav yahut imtihan ne demektir? Farklı hazırlanma tarzlarına veya sürelerine bakılmaksızın kişinin rakipleriyle eşit yahut eşit iddialı şartlarda girdiği, aynı veyahut aynı değerde soruların, aynı süre içerisinde kendisinden cevaplandırılmasının istendiği sıkıntılı süreç… Tekrar etme pahasına vurgulayalım: İmtihan eşit soruların sorulduğu ve eşit sürede cevaplandırılmasının istendiği ve keyfiyeti gereği sıkıntıyı çağrıştıran bir tabir. Eşitlilik imtihan algımızın neredeyse mütemmim cüzü.
Galiba bu temsilin mahiyetini misaller üzerinden mütalâa etmek mümkün: Ehliyet imtihanı, küçüklerin onbeş gün boyunca güya her ders için ayrı ayrı hazırlandığı mutad imtihanları, oğlanın girdiği KPSS imtihanı, kızın hazırlandığı YDS imtihanı, vize imtihanı, final imtihanı, bütünleme imtihanı… Habire sıkıntı kumkuması. Yaşamak, zaten insanların birbirlerini imtihan ede ede bunalttığı bir yerken, çok daha büyük bir imtihan da neyin nesi?
Peki, dünya hayatı bir imtihana benzetildiğinde ne kastediliyor? Bu hayatın geçiciliği, asıl hayatın daha sonradan geleceği, burada bizden istenenleri mümkün mertebe yerine getirirsek, yani imtihanı geçersek, bizi büyük bir hediyenin beklediği, dişimizi biraz sıkarak imtihan gereği başımıza gelen sıkıntılara sabredersek bizi felâhın beklediği…
Yine de imtihan dediğimiz hadise, meselâ bir sınıfı dolduran şahısların hepsinin de aynı sorulara muhatap olmasını zorunlu kılmaz mı? Aynı hocadan aynı dersi alan talebeye bir ve eşit soruları sormak mümkün. Benzeri bir eşitleme kaygısını, aynı sorumluluktaki talebeyi merkezi sistemle imtihan ederek sağlamak da epeydir uygulanagelen bir hadise.
Demem o ki zalimliğiyle, vefasızlığıyla, adaletsizliğiyle, nankörlüğüyle maruf insanoğlu bile bir imtihanda mümkün mertebe eşitliği, en azından adaleti gözetiyor da nasıl oluyor da tanrı kullarına, kulları kadar olsun merhametli ve adil davranmıyor?
Yukarıda keyfiyeti gereği imtihan ile sıkıntının irtibatından sözetmiştim. Dünya hayatı der-demez sıkıntının akla gelmemesi düşünülebilir mi? Dolayısıyla imtihan ile sıkıntının bu biraradalığına aslında şaşmamak gerek.
Haydi o en kritik soruyu soralım: Madem dünya hayatı bir imtihan… ve üstelik bu imtihan, herkes için, üstelik aynı biçimde geçerli, o hâlde niçin bazılarının imkânları, öbürlerininkinden çok fazla? Bu aleni kayırmaca da niye?
Aslına bakarsanız bu benzetmenin bizatihi kendisi yahut muadili, sadece semavi dinlerde değil, farklı evsaftaki din ve inançlarda da geçerli. Sabret, imtihanı geç, kurtul!
Şimdi açık yüreklilikle ifade ediyorum: Dünya hayatının bir imtihan olduğu yaygın benzetmesi, artık günümüz insanı için asla doğru, geçerli ve kabul edilebilir bir ifade değildir. Çünkü muhatabında sabır, tahammül ve tevekkül isteklerini kamçılamıyor. Tersine “Dünya hayatı sahiden de bir imtihansa bu imtihanda niçin hiçbir eşitlik veya adalet yok?” sorgusunu beraberinde getiriyor. Öyle ya, tanrı yahut tanrılar yahut muadilleri, fani insanın başarabildiğini beceremiyor da imtihan ettiği kullarını, eşit şartlarda bile imtihana sokmuyor? Bu ne merhametsizlik, ne zalimliktir böyle? İnsanın bile hemcinsine gösterdiği eşitliğin, adaletin bir benzerini tanrı kullarına ne diye göstermiyor? Madem dünya bir imtihan yeri ve madem hayat bir imtihan, niçin bazıları tanrıdan böyle iltimas görmekte? Ortada bu kadar bariz bir iltimas varken hangi imtihandan bahsedebiliriz ki! Bu bir imtihan değil, bir kayırmaca temsili!
Yerinde endişeler… Yerinde itirazlar…
Birçok insanın, kendisinin bile farkına varmadan, bilinç düzeyine ulaşmadan tanrıyla arasına mesafe girmesinin sebebi bir husus. Benim tanrı küskünlüğü dediğim husus.
Öyleyse ya dünya hayatı bir imtihandır iddiası doğru değil, yahut da dünya hayatının imtihan vasfı ile dünyadakilerin imtihanı arasında, daha doğrusu dünyalıların mevcut imtihan anlayışları arasında taban tabana bir tezat var. Öyleyse dünya hayatını bir imtihana benzetirken aslında tam olarak ne kastedilmektedir?
Hiç şüpheniz olmasın. Dünya bir imtihan yeri değildir!
Ama yukarıda anlaşıldığı şekliyle!
Demek istediğim, bizden önceki insanların imtihandan anladığı ile bizimkisi çok farklı. İmtihan imgemiz değişti.
İmgeler değişince benzetmeler anlamsızlaşır. Toplumun ortak hafızasına nakşedilmiş imgelerden söz ettiğim açık.
İmge değişmişse anlayışı da değiştirmek şart. Çünkü henüz bebeklikten itibaren algıladıklarımızı zihnimizde imgelere dönüştürerek saklarız. Büyümek, bir bakıma imgelerini gözden geçirmek demek. Gözden geçirmek ve zorunlu değişiklikleri yerine getirmek.
Peki kişi bu zorunlu değişiklikleri yerine getirmeye direnirse? O durumda da gelsin ruhi bunalım, gitsin zihin karışıklığı veya sinir buhranı…
Ve hatta intihar. Yani kendini imtihan salonundan dışarı atma isteği…
Öte yandan, imtihan tabirinin aslına-esasına baktığımızda meselenin aydınlandığını görebiliriz.
Meselenin esası haftaya.
Kısmetse.