Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sırbistan ziyaretinin düşündürdükleri

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta Ukrayna’dan sonra Sırbistan’a yaptığı ziyaret birçok açıdan önem arz ediyor. Özellikle bu ziyaret çerçevesinde Belgrad’dan sonra gittiği Sancak bölgesi Novi Pazar (Yeni Pazar)’da yaptığı konuşma tarihî nitelikteydi. Balkanların ve bu coğrafyada yaşayan Müslüman ahalinin geleceği açısından çok önemli uyarılarda bulundu ve aynı zamanda Türkiye’nin bu coğrafyaya verdiği desteği dile getirdi.

Cumhurbaşkanımızın Sırbistan ziyareti Belgrad’da iki ülkenin görüşmeleri ve anlaşmalarıyla başladı. Erdoğan’ın Belgrad’dan sonra nüfusunun ekseriyetini Boşnak Müslümanların oluşturduğu Novi Pazar’ı ziyaret etmiş olması oldukça anlamlıydı. Bu çerçevede Novi Pazar meydanındaki konuşma hem Belgrad’ı hem de Balkan coğrafyasında yaşayan Müslüman ve Türk ahaliyi hem de daha geniş bir çevreyi kuşatmış oldu. Anlaşmalar ve konuşmalar Türkiye’nin Sırbistan ile yeni bir dönemi başlatmak istediğini açık bir şekilde göstermiş oldu. Erdoğan meydandaki konuşmasında on tane bakan, çok sayıda milletvekili, iş dünyasını ve basını temsil eden birçok kimsenin beraberinde olduğunu söyledi. Türkiye’nin bu kadar geniş bir katılımla Sırbistan’da olmasının Balkanlara ve Sırbistan’a verilen önemi gösterdiğini söyledi.

Erdoğan’ın Balkanlarda Türkiye sevgisini görmekten mutlu olduğunu söylemesi de son derece anlamlıydı. Erdoğan, bu sevginin derinliğini göstermek açısından Sırbistan’da evimizde olduğumuzu hissettik, dedi. Bu da özenle seçilmiş bir cümleydi. Bu cümlenin arkasında acılarla dolu bir tarihin izlerini görmemek mümkün değil. En azından Avusturya-Macaristan İmparatorluğu zamanından beri Bosna’da ve bütün Balkanlarda Türk ve Müslüman ahaliye karşı yapılan sistemli katliam, sürgün ve dahi tedhiş siyasetinin son bulması gerektiği hatırlatıldı. Türkiye’nin kendini Sırbistan’da evinde hissetmesi hem bölge ülkeleri haricindeki güçlere hem de bölge ülkelerine aynı anda farklı ve birbiriyle iç içe birçok mesajı vermektedir.

Novi Pazar’da yapılan konuşmada Erdoğan’ın ekseriyetini Boşnakların oluşturduğu bir topluluğun karşısına Sırbistan devlet başkanı A. Vucic ile birlikte çıktığını vurgulamasını da önemsemek gerekir. Çünkü Erdoğan bu sözün devamında Sancak bölgesiyle çok güçlü ve derin ilişkilerimiz vardır, dedi. Bu cümleyle Bosna Savaşı’nda yaşanan büyük acıları hatırlatmış oldu. Savaşın mağdurlarının karşısına işlenen cinayetin failleriyle birlikte çıkmak cesaret ister. Bu, Türkiye’nin bölgesel ilişkilerde özgüvenine işaret eden önemli bir göstergedir. Geçmişi unutmadan gelecek hakkında yeni bir bakış açısına sahip olduğunu göstermek hem fedakârlık hem de kararlılık göstergesidir. Aynı zamanda bugün dünyanın emperyalist devletler eliyle sürüklendiği uçuruma karşı farklı bir gönderme vardır. İntikam peşinde olmadığını ama yapılanları da unutmadığını göstermek pasif ve edilgen bir tavır değildir. Bununla barış, huzur ve refah için nelerin yapılması gerektiği de Türkiye tarafından gösterilmiş olundu. Erdoğan, bizi Sırbistan birleştirmeli, dedi. Eğer böyle olursa bağlarımız güçlenecek, dedi. Konuşmanın bu aşamasında kardeşlerimiz lafını kullanması da önemliydi. Çünkü bu ifadenin kapsamına Sırpları da dâhil etti, bölgedeki tüm halklar kardeşimizdir, dedi.

Erdoğan konuşmasında Sancak halkının 15 Temmuz’da Türkiye’ye verdiği desteği de hatırlattı. Bu cümlenin de özenle seçildiği görülüyor, çünkü bu ifade Türkiye’nin Balkan coğrafyasına tek taraflı bir ilgisinin olmadığını gösterir. Balkanlarda yaşayan ahali kendi kaderiyle Türkiye’nin kaderini bir ve beraber görür. Bu basit bir birliktelik değildir. Bu açıdan FETÖ’nün Türkiye’de olduğu gibi bu coğrafyadan da atılacak olması salt bir beka meselesi değildir. Balkanlarda yaşayan halklar Türkiye’nin Batı emperyalizmine karşı büyük bir mücadele içinde olduğunu görmektedir. FETÖ, coğrafyamızda Batı emperyalizmini temsil eden bir taşeron örgüttür. Bu sebeple FETÖ’nün Balkan coğrafyasından da temizlenmesi gerekir. Erdoğan’ın bu sözü de dinleyici topluluğundan büyük destek gördü. FETÖ karşıtı sloganların ekranlara kadar yansımış olmasını, Türkiye’nin emperyalizme karşı mücadelesinin Balkan coğrafyasının derinliklerindeki yansıması şeklinde görmek gerekir.

Erdoğan’ın Belgrad ile Sarayova ve Novi Pazar arasına yapılacak yollar için desteğini ifade etmiş olması Sırbistan ile gelişen ilişkilerin bir temenniden ibaret olmadığını gösterir. Erdoğan, yol medeniyettir, dedi. Bu cümle de yüz elli yıla varan bir zamandır Balkan coğrafyasına egemen olan savaşa ve yıkımlara bir gönderme şeklinde ele alınabilir. Bu cümlenin devamında Sırbistan’ın güçlü olmasını istiyoruz şeklindeki cümle Türkiye’nin bütün Balkan coğrafyası hakkında kararlı ve tutarlı bir siyaset geliştirmiş olduğunu gösteriyor. Bu açıdan, her zaman yanınızdayız cümlesi de Türkiye’nin gelecek vizyonunu göstermesi açısından önemli bir cümledir.

Türkiye, geçmişte Balkan coğrafyasında yaşanan acıların son bulmasını istiyor. Türkiye Balkanlarda barış, huzur ve refaha destek vereceğini söylüyor ve bunu da fiile geçirmekten çekinmiyor. Bu destek, özellikle emperyalist devletlerin bütün dünyayı büyük bir karmaşaya doğru sürüklediği bir aşamada daha da önem kazanıyor. Bu coğrafyada yaşayan Türk ve Müslüman ahaliye yapılanlara rağmen Balkan coğrafyasına verilen desteği bir acizlik ve çaresizlik gösterisi şeklinde yorumlamak son derece yanlıştır. Türkiye’nin bu tavrını küresel ölçekte yansımaları olacak yeni bir siyaset tarzı şeklinde görmek gerekir. Bu da bize atalarımızdan miras kalmış siyaset etme tarzıdır. Bu tarzın bütün dünyaya söyleyebileceği çok şey vardır.