13 Mart akşamı Ankara korkunç bir saldırının hedefi oldu. Gencecik insanlarımız, artık terörden öte anlamlar verdiğimiz bir saldırıya kurban gittiler. Canlarımız yandı, öfkemiz kabardı, hınçla dolduk. Masum evlatlarımız; evine giden, dershaneden çıkan, ziyaretten dönen insanlarımız, tamamen bir sivil katliam olarak planlanmış o saldırıda hayatlarını kaybetti.
Çok uluslu saldırılara maruz kalıyoruz artık. Terör örgütlerini tek çatı altında birleştiren, PKK’nın şemsiyesi altında saldırılara yönelten bir iradenin, toplumsal psikolojiyi çökertmek, insanları devlete ve siyasi iktidara karşı provoke etmek için yürüttüğü bir planın en iğrenç örneklerine tanık oluyoruz.
Bir süredir terör adı altında Türkiye’ye yönelen bir savaş var. Ülkemizin büyümesi, güçlenmesi, etrafındaki etki alanını genişletmesine karşı sistematik bir program izleniyor. AK Parti iktidarı ve Erdoğan düşmanlığı üzerinden pazarlanan stratejinin ana hedefi, Türkiye’yi yüzyıllık vesayetten kurtarmaya odaklanan siyasi akıl ve ona güç veren ana omurgadır.
Gezi isyanıyla, 17 Aralık darbe girişimiyle yıldıramadıkları bu omurgayı, son terör dalgasıyla da aşındıramayacaklarını anlayanlar, ülkeyi Suriyeleştirme hesapları yapıyor ve doğrudan şehirlerimize yönelik bir işgal girişimi uyguluyor. Terör örgütlerini tek çatı altında birleştiren onlar, Kuzey
Suriye Koridoru’nu planlayıp Türkiye’yi Anadolu’ya hapsetmeye çalışan onlar. En önemlisi de silahsız teröristleri, entelektüel teröristleri, sivil oluşum adı altında yapılanan organizasyonları içeride hareket geçiren onlar.
Ankara’daki saldırı bütün bu kirli bağlantıları ortaya koydu. PKK’lısıyla Gezi organizatörleri, Batılı ülkelerin fonladığı medya ve vakıf çevreleriyle Paralel’ciler aynı safta birleşti. Hep beraber Türkiye’ye intikam saldırıları düzenliyorlar. PKK’yı, bombalı aracı patlatanları akladılar, hedef saptırıp insanların zihinlerini bulandırmaya çalıştılar. Neredeyse saldırının kurbanlarını terörist ilan edecek, saldırıyı yapanları kahramanlaştıracaklardı.
Bizler, yüz yıldır bir ihanet tarihi ile yüzleşiyoruz. Osmanlı’nın çöküş döneminden İstiklal mücadelesi dönemine ve bugüne kadar, Türkiyeli olmaktan utanan, bu ülke ile hiçbir gönül bağı olmayan, bu ülkenin kimliğini reddedip başka başkentler üzerinden milletimize ayar vermeye çalışanların ihanetiyle mücadele ediyoruz. Sadece başka başkentlerden fonlandıkları kadar değiller.
Ruhları, kalpleri, zihinleri bu ülkeye düşman. Tepeden tepeden konuşup, yazıp, ahkâm kesenlerin, her şeyi biz biliriz edası ve konforuyla hareket edip buyruklar verenlerin Ankara’daki o kurbanlara zerre kadar acı duymadıkları, bu ülkenin sıkıntıları için azıcık endişe duymadıkları bir gerçek. Yüz yıllık vesayetin devamı için terörle eş zamanlı olarak yeniden harekete geçirildiler. Onlar “iç işgalciler”dir. Onlar silahsız teröristlerdir. Onlar Türkiye’nin ana omurgasını zayıflatmaya, o çelik çekirdeği çatlatmaya ayarlanmış saatli bombalardır.
Medya köşelerinde, iktidar çevrelerinde, sermaye halkalarında kendilerine yer bulan, eski imtiyazlı hallerini, dokunulmazlıklarını kaybetme korkusuyla “dışarıdan müdahalelerin sözcülüğü ihalesini” kapmış yerli sömürgecilerdir.
Geçtiğimiz hafta Çanakkale etkinleri yapıldı. O dönemi sayfa sayfa yeniden okumak zorundayız. Çocuklarımız, gençlerimiz o tarihin her cümlesini öğrenmek ve bugüne taşımak zorunda. Yüzyıllık direnişin bu son safhasında, bir kez daha çokuluslu saldırılar altındayken, Çanakkale ruhu ile omuz omuza mücadele etmek zorunda kalabiliriz.
Bu yüzden “iş işgalci”lere dikkat edin. Bu yüzden “acımasız direniş” saflarına güç verin. Sadece Suriye için değil, Türkiye için de harita taslakları oluşturulduğunu, o içerideki ihanet halkasının ülkemizin parçalanmasında ileri karakol, tetikçi rolü oynadığını ve oynayacağını sakın unutmayın. Acımasız direniş sadece dışarıdan gelen tehditlere, sadece terör konsorsiyumuna değil iç işgalcilere karşı da yapılmalıdır. Çünkü hepsi tek merkezden yönetilmektedir. Hepsi Türkiye’yi hedef alan yüz yıllık yeni bir planın aşamalarıdır.
Öyleyse topyekûn saldırı varsa topyekûn direniş de vardır. Biz, bu direnişin zafere ulaşacağından, o ana omurganın tarih kurucu bir misyon üsleneceğinden eminiz. Siz de emin olun.