Bahattin Yıldız’ın şüpheli ölümü ve FETÖ

byildiz

FETÖ’nün 15 Temmuz uğursuz darbe girişiminden sonra geçmişin karanlıkta kalmış bazı önemli hadiseleri tekrar gündeme gelmeli. Türkiye’nin karanlık yüzünü temsil ediyordu FETÖ. Yıllarca izah edemediğimiz birçok hadise bundan sonra aydınlatılmalı. Karanlıkta kalan hadiselerden biri de Bahattin Yıldız’ın Afganistan’da şüpheli bir uçak kazası sonucu vefat etmesidir.

Bahattin Yıldız, İzmir’de yaşamını sürdüren aslen Sivaslı bir ailenin çocuğuydu. Üniversite kökenli sıkı bir İslamcıydı. Bizim onunla tanışıklığımız 1986 yılına tesadüf eder. İmam Hatip mezunuydu, Akıncılar ve MTTB geçmişi vardı. 1980’lerin İslamcılar için hareketli ortamında onunla Fethullahçılar hakkında da birçok kez konuşmuşluğumuz vardır. Bahattin Yıldız, onunla yaptığımız konuşmalardan birinde 1980 öncesine ait terörist başı Fethullah Gülen hakkında çok enteresan bir olay anlattı. Onun anlatımına göre İslamî İlimlerin, İlahiyat Fakültesi olma sürecinde Akıncılar, Ülkücüler ve Fethullahçıların birlikte başlattıkları boykotu bizzat Fethullah Gülen’in kendisi kırmıştı. Fethullah Gülen boykot kırma hadisesini kırmızı bir Mercedes’in içinden, elinde telsizle bizzat yönetmişti. Bahattin Yıldız, Gülen’in bu boykot kırma hadisesi karşılığında ciddî bir meblağ ile ödüllendirildiğini tahmin ediyordu. Bu hadiseyi farklı ortamlarda Fethullahçılar hakkında muhataplarını ikna etmek için anlattığına şahit olduk.

Sonraki yıllarda FETÖ liderinin kendi cemaatinin üyelerini İslamcılar karşısında konumlandırma sürecine bizzat şahit olduk. FETÖ lideri özellikle başörtüsü eylemlerini etkisizleştirmeye çalıştı ve I. Körfez Savaşı’nda Amerikancı ve İsrailci tutumunu iyice açık etti. Zaten bu açık tavrın neticesinde FETÖ sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada bir güç oldu. Bahattin Yıldız, FETÖ liderinin I. Körfez Savaşı’nda sergilediği Amerikancı ve İsrailci tutumun hediyesi olarak bütün dünyada bir güç hâline getirileceğini gören ve bu tespitini çevresi ile paylaşan neredeyse tek kişiydi. Bu açıdan Türkiye’de İslamî kesimin 2013’ten itibaren FETÖ hakkında çok kısa bir zaman içinde net bir tavır almasında Bahattin Yıldız ve yakın arkadaşlarının payı inkâr edilemez.

1990’lı yıllarda FETÖ, hem Türkiye’de hem de dünyanın farklı ülkelerinde muazzam bir güç olduğu zamanlarda İslam dünyası Batı’nın kuşatması altına girdi. Cezayir’de İslamî Selamet Cephesi’ne darbe yapıldı ve Cezayir ölümcül bir karmaşaya sürüklendi. Bosna II. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük katliamı yaşadı. Irak’a, Amerikalıların öncülüğünde diz çöktürüldü.

Bahattin Yıldız, özellikle Bosna’da oynadığı önemli rolden sonra İHH’nın mazlum milletlere yardım etme yönündeki faaliyetlerine destek vermekte gecikmedi. Uzun yıllar İHH bünyesinde yaptığı çalışmaların FETÖ tarafından takip edildiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü FETÖ, İHH’yı ve Bahattin Yıldız’ı kendine rakip olarak görüyordu. Bu yıllarda Bahattin Yıldız’ın MİT tarafından da dikkatli bir şekilde takip edildiğini yakinen biliyorum.

Bahattin Yıldız, İHH bünyesinde yaptığı çalışmalarına Afganistan’ı da dâhil etti. Onun Afganistan’a karşı farklı bir sevgisi vardı. Afganistan cihadına katılmış bir gaziydi. Afganistan’ı çok iyi biliyor, orada farklı cemaatlerin liderlerini şahsen tanıyordu. Afganistan hakkındaki bilgisi onu Afganistan için önemli biri hâline getiriyordu. Birçok kimsenin giremediği yerlere giriyor, bir Afganlı gibi giyiniyor, bir Afganlı gibi konuşabiliyordu. Afganistan’daki bütün etnik ve dinî unsurlarla rahatlıkla bağlantı kurabiliyordu. Eğer gerekli şartlar oluşsaydı Afganistan’da bütün tarafların bir araya getirilmesi ve orada yeni bir dönemin başlatılmasında mutlaka önemli bir rol oynayacaktı.

İHH bünyesindeki faaliyetlerini sürdürdüğü bir zamanda 2009’da tekrar Afganistan’a gitmek istemişti. Bütün hazırlıklarını yapmış olmasına rağmen Ankara’dan devlet büyüklerinden biri tarafından, Afganistan’ın onun için tehlikeli olduğu ve gitmemesi gerektiği bilgisini almış ve gitmemişti. Bu uyarıdan bir yıl sonra Afganistan için tekrar yola düştü. Bahattin Yıldız, 2010’a kadar Afganistan’a yaptığı bütün seferlerinde hiç uçağa binmemişti, çok dikkatli bir insandı, her şeyi hesap ederdi. Bu son yolculukta acelesi vardı, çabuk dönmek istiyordu. İlk defa Afganistan’da uçağa binmiş ve bindiği bu uçak şüpheli bir şekilde düşmüştü. Biz düşürüldüğüne inandık. Bu uçaktan kurtulan kimse olmadı. Bu hadise Türkiye’de basın tarafından tuhaf bir şekilde, daha ilk andan itibaren kaza olarak yansıtıldı. Oysa üç gün boyunca hiç kimse enkaza yaklaştırılmadı.

Yeni Şafak gazetesinde 26.07.2016’da yayımlanan bir haber yazısında Afganistan’da ISAF komutanı olarak görev yapmış General John F. Campbell’in, 15 Temmuz uğursuz darbe girişimindeki rolü hakkında çok önemli iddialar dile getirildi. Bu yazı Bahattin Yıldız’ın bindiği uçağın esrarengiz bir şekilde düşmesi üzerine oluşan şüphelere açıklık kazandırabilecek bilgiler içeriyor. Yeni Şafak’a göre Amerikalıların Afganistan’daki Türk birliğine yönelik ciddî bir baskısı vardır ve FETÖ üyesi Türk subaylar Amerikalılara destek vermiştir. Çünkü Amerikalılar, ISAF bünyesinde Afganistan’da görev yapan Türk askerinin etkisinden rahatsızdır. Afganistan’daki Türk varlığını etkisizleştirmek amacıyla Amerikalılar, 2009’da Albay Faruk Sungur ile Uzman Çavuş Mevlüt Baydur’u helikopteri düşürmek suretiyle şehit etmişlerdir. Yeni Şafak’ta yayımlanan bu yazıya göre FETÖ ile Amerikalılar, 2009’dan sonra ISAF bünyesindeki Türk birliğine hâkim olmuşlar ve Türkiye’nin Afganistan’daki faaliyetlerini sınırlandırmak için her yola başvurmuşlardır. 2012’de Skorsky tipi bir helikopterin düşmesi sonucu 12 askerimizin daha Afganistan’da şehit düşmüş olması da bu çerçevede ele alınacak hadiselerdendir. Yeni Şafak’ın bahsi geçen haber yazısına göre ISAF bünyesinde görevli iki Türk generali FETÖ’nün uğursuz darbe girişimi ile alakalı olarak tutuklanmışlardır.

Kuşkusuz yakalanan iki general sorgulanacaktır. Bu yazıyı herhangi bir kimseyi töhmet altında bırakmak için yazmadık. Türkiye’de etkisi uzun yıllar sürecek çok büyük bir hadise yaşandı. FETÖ, bu aşamaya bir adımda gelmedi. Şimdiye kadar FETÖ hakkında çok az kimse konuştu, konuşanlar da büyük sıkıntılar yaşadı, belki bazı kimseler de hayatlarından oldu. Biz bu yazı ile ilgililerin dikkatlerini çekmek istedik. Bu vesileyle birçok olay daha derinlemesine incelenmeli.