Ahmet Altan’ın kum saati

Taraf’ın kurucu genel yayın yönetmeni Ahmet Altan, son yazısında yönettiği gazete için şöyle bir tanım yapmıştı: “Bir gün bu gazetenin araştırmalara, romanlara, filmlere konu olacağını sanıyorum.” 15 Kasım 2007’de kurulan ve 27 Temmuz 2016’da Kanun Hükmünde Kararname ile yayın hayatı son bulan Taraf gazetesinin ilk beş yılındaki yayınları mercek altına alınıyor. Türkiye’nin yakın dönemdeki kaderini belirleyen devlet ve siyasetteki tasfiye süreçlerinin medya ayağında operasyonel habercilik yapan Taraf, gazeteciliğin de seyrini değiştirdi. Türkiye’nin darbe tehlikesi ve askeri vesayetten kurtulmasının önünü açacak demokratikleşme hamlelerinin öncüsü iddiası ile 2007 yılında yayın hayatına başlayan gazetenin aslında büyük bir “kumpasın” parçası olduğu şimdilerde ortaya çıkıyor. Bu kumpasın yönetiminde yer alan kurucu genel yayın yönetmeni Ahmet Altan ise 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden dolayı tutuklanmış durumda. Taraf gazetesi yöneticileri de sahteliği kanıtlanan Balyoz belgeleri için yargılanıyor. Tam bu tartışmaların merkezinde ise, 5 yıl boyunca haftada 5 gün aralıksız bir periyotta Taraf’ta yazan Ahmet Altan var.

Ahmet Altan’ın “kum saati” isimli köşesi, geriye dönük okuma yapılınca bir yazarın arşivinden çok; Türkiye’nin kritik süreçlerinin, kumpasların, gerçeklerin örtbas edilmesinin ve kişiler ile kurumların nasıl kamufle edildiğinin bilirkişi raporu gibi duruyor.

Ahmet Altan’ın ilk zamanlar net bir üslupla desteklediği Recep Tayyip Erdoğan’ı, 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumundan sonra sert bir dille eleştirdiği göze çarpıyor. Altan, Erdoğan’a karşı tavrını ve üslubunu Ergenekon davasında artık sona gelindiğinde iyice sertleştiriyor. Zaten Altan’ın, Taraf’ı bırakma süreci de Ergenekon davasının mahkeme yönüyle tamamlanmasından birkaç ay öncesine denk geliyor. Taraf’taki son yazısını 15 Aralık 2012 günü misyonunu tamamlamış genel yayın yönetmeni edasıyla okurlarıyla buluşturan Ahmet Altan’ın, “Paşasının Başbakanı” manşetiyle Erdoğan’ı hedef aldığı cümleler, dershane tartışmasından sonra Fetullah Gülen ve örgütünün de söylemi olmuştu.

2010’un son günlerindeki “Devlet biterken” başlıklı yazısında Erdoğan’ın İsviçre’de 8 ayrı hesapta parası olduğunu ima eden Altan’ın satırları bir süre sonra öfke kusmaya başlıyor. Hemen her yazısını Erdoğan düşmanlığı ile kaleme alan Ahmet Altan’ın kibrini ise şu satırlar ortaya koyuyor:

“Tayyip Erdoğan, hızla yükselen bir ivmeyle siyasetini “palavra” üzerine dayandırmaya başladı. Yapamayacağı işleri yapacakmış gibi bağıra çağıra anlatıp ortalığı birbirine katıyor.” (14 Kasım 2012)

Ergenekon ve Balyoz operas-yonlarının amacından çıkartılıp birer kumpas davasına dönüştüğünü ve bunu da o günlerin deyimiyle emniyetteki “F Tipi” yapılanmanın gerçekleştirdiğini söyleyenlerin karşısına da Altan’ın Taraf gazetesi dikiliyordu. Ahmet Altan, bu tarz eleştiriler karşısında, Türkiye’deki askeri vesayetin geriletildiğini ve bu tasfiyeye karşı olanların ’Cemaat’i bahane ettiğini yazıyordu. Ergenekon operasyonlarında Fetullahçı yapılanmanın nasıl bir rol oynadığını ise 16 Mart 2012 tarihli yazısında ağzından kaçırmıştı Ahmet Altan. Ertesi gün de sayfalar dolusu özür dilemişti. Altan’ın 16 Mart tarihli “Cemaat konuşuyor” başlıklı yazısındaki o deşifre şöyleydi: “Bir seferinde Fethullah Gülen Ergenekon sürecinde sempati duyduğu bir ismin tutuklanmasına çok üzüldüğünü bizzat Kaya’ya söylemiş, ama bu konuda hiçbir müdahalede bulunmamışlar.” Ahmet Altan açıkça, Alaattin Kaya’nın kendisine Fetullah Gülen’in Ergenekon’dan tutuklanan birisi için üzüldüğünü ama müdahale etmediğini söylediğini aktarmıştı. Yer yerinden oynamıştı adeta. Ergenekon ve Balyoz sanıkları avukatları, aileleri ve kamuoyu Altan’ın bu itirafını merkeze alırken, Cemaat de karşı savunmaya geçmişti.

O güne kadar doğru bildiğini okuyan-yazan, kibrinden, bilmişliğinden ve otoritesinden asla taviz vermeyen, çok ağır eleştiriler karşısında bile kılını kıpırdatmayan ve de Erdoğan için “Paşasının Başbakanı” manşetini atabilen Ahmet Altan, ertesi gün Fetullah Gülen’den özür yazısı yayınladı. 17 Mart günkü makalesine direkt “Kaşı yaparken gözü lobuyla beraber çıkartıp almışım” cümleleri ile başlayan Ahmet Altan’ın, Fetullah Gülen’den özür dileme biçimi ve teklifi çok ilginçti. “Bu hatadan dolayı onlara borçlandım, bu dünyada ödeyebileceğim kefaret özür dilemek oluyor, ama ahrette ayrı ayrı bölümlerde ikamet edecek olsak da ben onları kabul ederlerse Sırat Köprüsü’nde sırtımda taşırım. Umarım böylece ödeşiriz” demişti Ahmet Altan. Fetullah Gülen ve cemaatini hoşnut etmek için “olmayan inançlarından” taviz vermişti. Bu yazıdan daha önce ve sonra çok kere Allah ve dini bir inancı olmadığını deklare eden Ahmet Altan, özür yazısında Fetullah Gülen’i ahirette sırat köprüsünden geçerken sırtına almayı vaat etmişti.

Ahmet Altan Taraf’ın başındayken, Ergenekon davalarına karşı medyada en sert duruşu gösteren Cumhuriyet gazetesiydi. Taraf da sık sık, ‘Ergenekon’ adı verilen örgüte sahip çıktığı gerekçesi ile Cumhuriyet’i hedef gösteriyor hatta “Ergenekon’un sözcüsü Cumhuriyet” diye haberler yayınlıyordu. Ahmet Altan’ın yönettiği Taraf, 22 Mart 2008’de yine bir ‘Ergenekon’ operasyonu kapsamında gözaltına alınan Cumhuriyet’in imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk’u “çetenin sol kanadı” olarak ilan ederek “Tehlikenin farkında mısınız?” manşetiyle çıkmıştı. Taraf gazetesi haberde, Selçuk’tan “Türkiye’nin en dokunulmaz gazetecisi” diye söz etmişti. Ahmet Altan ise o günkü yazısında, “Zor zamanlardan geçiyoruz. Her şeyin olabileceği günler bunlar” yorumunu yaparak Selçuk’un gözaltına alınmasını makul karşılamıştı.

Gözaltında 3 gün tutulan İlhan Selçuk tahliye edildikten iki yıl sonra çoklu organ yetmezliği nedeniyle yaşamını yitirdi. Cumhuriyet gazetesi de bu süreçten sonra makas değiştirmeye başladı. 2012’de tasfiye olan Taraf’ın boşluğunu dolduracak kadar ileriye giden Can Dündar’ın kontrolündeki Cumhuriyet, köşesiz kalan Ahmet Altan’ın; Taraf’taki operasyonları ve kendisini savunan yazısını bile yayınladı. FETÖ’nün kurduğu Haberdar.com sitesinde yazan Ahmet Altan’ın yazıları önce Cumhuriyet’in web sitesinde yer almaya başladı. Cumhuriyet tabanına bu şekilde ısıtılmaya başlanan Altan’ın “Ben buradayım, benimle konuşun” başlıklı yazısı 3 Mart 2015 günü gazetede basıldı. Cumhuriyet okurları ve Ergenekon ile Balyoz davalarının mağdurlarını yıkan bu gelişme aynı zamanda gazetede tasfiye sürecini de başlattı. “Cumhuriyet, İlhan Selçuk’un katili Ahmet Altan’ın yalanlarını yayınladı” tepkileri çoğalınca gazeteyi FETÖ’nün kontrolüne teslim eden Can Dündar ve ekibi bir süre sonra tasfiye edildi. Ahmet Altan’ın kum saati ise 15 Temmuz’dan sonra boşalan tarafından ipuçları vermeye başladı.