17-25 Aralık ve MİT tırları baskınlarından sonra yakın geçmişte eşi görülmedik bir süreç yaşanıyor, Fethullahçı yapının mensupları hızla Türkiye dışına çıkıyor. Darbe dönemleri dışında ülke dışına firar kapsamında bu denli bir kaçışın varlığını bilmiyoruz. Fakat bugünkü kaçış öyküsünün onlardan önemli bir farkı var, darbe dönemlerinde ülke dışına kaçışlar yaşansa da bireysel bir hadise idi. Şimdi ise Fethullahçı yapı, örgütlü olarak dışarıya çekiliyor, gidiyor, kaçıyor vs. Basında konu ile alakalı çok önemli haber ve analiz yazıları yayımlansa da cemaat mensupları açısından bu işin sonunun nereye varacağı ele alınmıyor.
Kanaatimize göre Gezi parkı eylemleri Tayyip Erdoğan’a karşı yapılmış en sert ve etkili müdahale idi. Gezi parkı sürecini yönetenler Başbakan Tayyip Erdoğan ile ilgili bütün hesapları bu olay üzerine yapmışlar ve onu devirecekleri yönünde güçlü bir beklenti içine girmişlerdi. Farklı toplumsal kesimlerin sürece dâhil edilmesi yönünde uzunca bir süre hazırlık yapıldığı anlaşılıyor. Lise öğrencilerinin bu süreçte aktif bir rol alması çok anlamlıdır. Gezi sürecinin başladığı 2013 Mayısından önce ÖSYM sınavlarıyla ilgili şaibelerin ayyuka çıkması, lise öğrencilerinin kendi geleceklerinden endişelenmelerine yol açıyordu. Büyük bir ihtimalle sınav dedikoduları da hükûmet aleyhinde bir saf oluşturmak için bilinçli olarak kullanıldı ve bunlar lise öğrencilerini derinden etkiledi. Tuhaf olan hükûmet içinde ya da bürokratlar arasında sorumluluk mevkiinde bulunan karşı yapılmış en sert ve etkili müdahale idi. Gezi parkı sürecini yönetenler Başbakan Tayyip Erdoğan ile ilgili bütün hesapları bu olay üzerine yapmışlar ve onu devirecekleri yönünde güçlü bir beklenti içine girmişlerdi. Farklı toplumsal kesimlerin sürece dâhil edilmesi yönünde uzunca bir süre hazırlık yapıldığı anlaşılıyor. Lise öğrencilerinin bu süreçte aktif bir rol alması çok anlamlıdır. Gezi sürecinin başladığı 2013 Mayısından önce ÖSYM sınavlarıyla ilgili şaibelerin ayyuka çıkması, lise öğrencilerinin kendi geleceklerinden endişelenmelerine yol açıyordu. Büyük bir ihtimalle sınav dedikoduları da hükûmet aleyhinde bir saf oluşturmak için bilinçli olarak kullanıldı ve bunlar lise öğrencilerini derinden etkiledi. Tuhaf olan hükûmet içinde ya da bürokratlar arasında sorumluluk mevkiinde bulunan kimselerin bu hadiseleri ciddiye almamasıdır. Bu dönemde kimlerin perdeleme yaptığı bilinmemektedir.
Gezi parkı olaylarını planlayanlar Başbakan Tayyip Erdoğan’ın daha önceden belirlenmiş Kuzey Afrika seyahatinden geri dönemeyeceği üzerine hesap yapmışlardı. Fakat onların beklentilerinin aksine Tayyip Erdoğan bu seyahat esnasında Türkiye’den uzakta bulunmayı iyi değerlendirdi ve salim bir kafa ile düşünme fırsatı buldu. Hadiseleri yakından takip edenler, Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’ye dönüş yapacağı sırada AK Parti İstanbul il başkanının bütün medya kuruluşlarına gidip bir karşılama yapılmayacağı yönünde açıklamalarda bulunduğunu hatırlayacaktır. Bu belki de taktik bir manevra idi, bilemiyoruz. Çünkü uçağın hareket ettiği saatlerde muazzam bir karşılama yapılacağı anlaşılmıştı. Çok heyecan verici ve kritik bir bekleyişti. On yıldır devam eden iktidar döneminde hükûmet etme süreçlerinde aktif bir şekilde yer almamış İslamcılar sahaya indi ve hadiselerin yönü değişti. Fethullahçı yapının Gezi parkı olaylarındaki rolü sütre gerisinde olsa da İslamcı kesim müdahaleyi fark etmişti. Dolayısıyla İslamcılar sahaya inerken aynı zamanda Fethullahçı yapı ile karşı karşıya olduklarını biliyorlardı.
İslamcıların sahaya inişinden sonra çok ciddî bir süreç başladı. Gezi parkı eylemlerine katılan kesimlerle İslamcılar arasında her an büyük bir çatışma yaşanabilirdi. Tayyip Erdoğan hava alanındaki mitingden sonra mücadeleyi İstanbul dışına taşıyıp Anadolu’da, Anadolu insanıyla birlikte sürdürmeyi tercih etti ve bu da fiilî karşılaşmayı önledi. Tayyip Erdoğan’ın Kuzey Afrika’da, olaylardan uzakta geçirdiği birkaç gün mücadelenin stratejisinin belirlenmesi, bir yol haritasının ortaya çıkması açısından çok önemlidir. Tayyip Erdoğan hava alanında İslamcılardan aldığı güçlü desteği çok önemsedi ama onları sahaya sürmedi. O, Anadolu insanına dayanmakla mücadelenin ideolojik bir çatışma şeklinde algılanmasını önlemiş oldu. Böylelikle ideolojik bir desteğe sahip olmakla birlikte asıl olarak bizzat halk tarafından sahiplenildiğini göstermiş oldu. Bu tavır, kaos planını geçersiz kıldı.
Başarısız oldular, verdikleri sözü yerine getiremediler. Bundan sonra devreye 17-25 Aralık ve MİT tırları baskınları girdi. Gezi parkı olayları ile Tayyip Erdoğan’ı yıkamayanlar, 17-25 Aralık ve MİT tırları baskınları ile farklı bir müdahalede bulundular. Fethullahçı yapının, Gezi parkı olaylarına aktif bir şekilde katılmasına rağmen kendini gizlemesi önemlidir. Sonraki zamanlarda Gezi parkı olaylarında yer almadıkları yönünde bir propagandaya girebilirlerdi. 17-25 Aralık ve MİT tırları baskınlarında Fethullahçı yapının hükûmete ve devlete yönelik açık bir tavır içine girmesi, onların ilk defa siyaseten ortaya çıkması anlamına gelir. Böylelikle onlar açısından geriye dönüşü olmayan bir dönem başladı. Gizlilik dönemi bitti. Bu, onların Gezi parkı eylemlerinde başarısız olmalarının bir sonucudur.
Tayyip Erdoğan’ın savcıların müdahalesi ile yıkılacağını düşünmek süreci planlayanlar açısından bir zayıflık olurdu. Zaten 17-25 Aralık ve MİT tırları baskınları bizatihî hükûmeti devirmek için yapılmadı. Üç müdahalenin birbirinden farklı anlamları vardır fakat bu anlamlar iki yönlüdür. Bir yönüyle kısa vadede hükûmeti etkisizleştirmek, orta vadede Türkiye’nin yakın coğrafyasındaki çok önemli gelişmelere olan etkisini sınırlandırmak ve uzun vadede “terör kıskacı” ile bu ülkeyi hareketsiz hâle getirmek amaçlanmıştır. Bu baskınların diğer yönü ise Fethullahçı yapının geleceğini ilgilendirmektedir. Baskınlar Fethullahçı yapının saha elemanları tarafından yapıldı ve aynı yapının medya organları tarafından desteklendi. Hatta aynı yapının medya organları kazanımlarını uluslararası düzeyde pazarlamaya girişti. Böylelikle baskınları tertipleyenler Gezi parkı eylemleriyle amaçlarına ulaşamadıkları için Fethullahçı yapıyı açığa çıkarıp Türkiye ile bağlarını kesmiş oldular. Çünkü doğrudan ülke menfaatlerine yönelik bir suç vardı ve hangi devlet olsa bu suçu affetmezdi.
Fethullahçı yapı yurt dışına çıkıyor, çıkarılıyor, kaçıyor vs. Bu onların yepyeni bir misyon ile donatılmasının başlangıcıdır. Bu onlar için ciddî bir değişim ve başkalaşım sürecini beraberinde getirecek. Zaten bu yeni sürecin ilk işaretleri ortaya çıkmaya başladı: kendi ülkesine ve milletine yabancılaşmak.