1918’de Kafkasya Türklerinin yaşadığı en büyük felaketlerden biri Mart Faciası adıyla tarihe geçti. Mart ayının son günlerinde Bakû’da üç gün boyunca devam eden Ermeni çetelerin işlediği katliamda 12.000 Müslüman katledilmişti. Bu hadise Kafkasya Türklerini yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Katliam Bakû ile sınırlı kalmadı. Bütün Azerbaycan’da toplamda 52.000’den fazla Müslüman katledilmişti. Aynı dönemde Doğu Anadolu bölgesinde Rus ordusunun dağılma süreciyle birlikte Ruslardan boşalan yerleri Ermeni çeteleri doldurdu ve Bakû’da olduğundan daha ağır şartlar oluştu. Bolşevik ihtilalı, Rus ordusunun çözülmesine yol açmıştı. Doğu Anadolu’da da Ermeni çeteleri durduracak bir güç kalmamıştı. Üstelik Bolşevikler, Ermeni milliyetçi örgütleri teşvik ediyordu.
Sivas’ın Suşehri’nde bulunan 3. Ordu Komutanlığı gerek Doğu Anadolu ve gerekse Kafkasya Türklerinin yaşadığı bölgeler hakkında bilgi sahibi değildi. Cephenin ötesi hakkında bilgi akışını sağlayan kanallar kapalıydı. Kaderin bir cilvesi olarak Büyük Harb’in başladığı günlerde Sarıkamış’ta Ruslara esir düşen Osmanlı ordusu teğmenlerinden Hüsamettin Bey (Tuğaç), Sibirya’daki esaret hayatından kurtularak Bakû’ya kadar ulaşmıştı. Anadolu’ya geçmek için fırsat kollayan Hüsamettin Bey, Bakû’ya ulaştığında önce Resulzadeler tarafından çıkarılan Açık Söz gazetesi merkezine uğrar ve burada Kafkasya Türklerinin önde gelen temsilcileri ile görüşme fırsatı bulur. Muhtemelen Anadolu’ya ulaşmak için onlardan yardım talep eder. Gence’ye ulaştığında kararı iyice netleşir. Azerbaycan’daki vahim durumun düzelmesi için çalışmalara başlar. Yeni bir ordu teşkili için kollar sıvanır.
Kafkasya Türkleri için zaman gittikçe daralmaktadır ve Osmanlı’dan yardım talep etmek bir zorunluluk hâlini alır. Hüsamettin Bey’in dâhil olduğu bir heyet Tiflis, Batum ve Trabzon üzerinden 3. Ordu karargâhına ulaşmak için yola çıkar. Heyet Trabzon’da iken Ermenilerin büyük bir katliam için hazırlık yapmakta olduklarını öğrenir. Suşehrine geldikleri vakit Vehip Paşa’ya Doğu Anadolu’da ve Kafkasya’da Müslüman halkı bekleyen akıbet anlatılır. Vehip Paşa ileri harekât için ikna olsa da bunun zamanı konusunda kararsızdır. Teğmen Hüsamettin Rus ordusunun boşaltmakta olduğu alanda erzak, silah, mühimmat ve nakliye araçları bakımından yüklü miktarda malzeme olduğunu söyler ve Vehip Paşa’yı ileri harekât için ikna eder. Hüsamettin Bey’in verdiği bilgiler bir rapor hâlinde Enver Paşa’ya ulaştırılır.
Enver Paşa daha sonra İstanbul’da görüştüğü Kafkasyalı Naki Keykurun’a cephe ilerisi hakkında ilk defa bu kadar tafsilatlı bilgi aldıklarını söyler. Türk ordusunun önünde birbirine bağlı iki mühim vazife durmaktadır: Doğu Anadolu’da ve Kafkasya’da Müslüman Türk katliamını durdurmak.
İstanbul’da gerçekleşen birtakım görüşmelerden sonra özellikle heyet üyelerinin talebi üzerine Enver Paşa, üvey kardeşi Nuri Paşa’yı Kafkasya Türklerini kurtaracak ordunun başına getirmeye karar verir. Artık Kafkas İslam Ordusu’nun kurulmasına karar verilmiştir. Nuri Paşa, ordu teşkili için kolları sıvar. Kısa bir müddet sonra Musul’a hareket eder. Aynı günlerde 3. Ordu da Doğu Anadolu’da ileri harekâta başlar. Kazım Karabekir komutasındaki ordunun en büyük düşmanı zamandır. Çünkü kaybedilen her an Müslüman Türk ahalinin katledilmesi anlamını taşımaktadır. Aslında Kafkas İslam Ordusu’nun komutanlığı önce Kazım Karabekir’e teklif edilmiştir fakat Paşa, Doğu Anadolu’daki durumun vahametini göz önünde bulundurarak bu görevi kabul etmeyip süratle ileri harekâta başlar. Karabekir Paşa, Kafkasya Türklerinin nazik durumunu da yakından bildiği için bugün Ermenistan sınırlarında bulunan Karakilis’e kadar ulaşacaktır. Burası Gence, Tiflis ve Kars’ın kavşak noktasında olduğu için çok önemlidir. Kafkas İslam Ordusu için 3. Ordu’nun desteği ne kadar önemliyse Irak’a yerleşmiş İngiliz ordusunun saldırısına uğramamak da bir o kadar önemliydi. Nitekim bu tehlikeyi bertaraf etmek için Yakup Şevki Paşa komutasında bir ordu Tebriz-Urmiye arasına yerleştirilir.
Nuri Paşa, Musul’dan hareket eder ve 25 Mayıs’ta Gence’ye ulaşır. Müslüman Türk ahali Nuri Paşa’yı büyük sevgi gösterileri ile karşılar. Üç gün sonra Gence’de Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı bütün dünyaya ilan edilir.
3. Ordu’nun Karakilis’e kadar ulaşması sadece Kafkas İslam Ordusu’nun takviyesi açısından önemli değildi. Gence’nin beşte birlik kısmı Ermenilerden oluştuğu gibi diğer bazı şehirlerde de Ermeniler yaşamaktaydı. Ermenistan’da yaşayanlar da ayrıca zikredilmelidir. Bu şehirlerde ve bölgelerde Ermeni çeteleri hem Müslüman Türk ahaliye baskı kuruyor hem de ordu birliklerine zarar vermeye çalışıyordu. Öncelikli iş Ermenilerin itaat altına alınmasıydı.
Bir müddet sonra Gence’deki Ermeni çeteleri susturularak Kafkas İslam Ordusu Bakû istikametinde, doğuya doğru ileri harekâta başlar. Bakû’yu işgal eden Bolşevikler ve Ermeniler de aynı günlerde bütün Azerbaycan’ı işgal etmek için batı istikametinde harekâta başlamıştır.
Kafkas İslam Ordusu, bütün olumsuz şartlara rağmen 1918 Ağustos’unda Bakû’yu kuşatmayı başarır. Fakat bu kuşatma, top güllelerinin ve diğer mühimmatın bitmesiyle neticesiz kalır. Kafkas İslam Ordusu, bundan sonra yaklaşık kırk gün beklemede kalır ve mühimmat bakımından eksikleri gidermeye çalışır. Nihayet ikinci hücum 14 Eylül 1918’de başlar. Kafkas İslam Ordusu’nu durdurmak için Bakû’da bulanan İngiliz komutan, Bakû’yu Türkler karşısında savunacak hiçbir gücün olmadığını söyler ve o gece İngiliz birlikleri şehri terk eder.
Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, 15 Eylül 1918’de yoğun topçu atışlarından sonra Bakû’ya girer. Şehir kısa bir müddet zarfında teslim alınır ve asayiş temin edilir. Müslüman Türk ahalinin sevinç gösterileri arasında Bakû’ya giren Kafkas İslam Ordusu’nun bu zaferi göz kamaştırıcıdır. Birinci Dünya Savaşı’nın bu son günlerinde, artık herhangi bir şey yapamaz denilen Türk ordusu ayağa kalkmış, Kafkasya Türk ve Müslümanlarını yok oluşun eşiğinden almıştır. Müslüman ahali, Nuri Paşa’yı ve Kafkas İslam Ordusu kurmay başkanı Mürsel Paşa’yı omuzlarında taşır.