15 Temmuz sadece Türkiye tarihi için değil, aynı zamanda tüm dünya için siyaset tarihinde bir kırılma noktasıdır.
Biz ise bu önemli mihenk taşını uluslararası kamuoyuna şimdiye kadar birkaç iyi niyetli çaba dışında tam olarak aktarmayı başaramadık.
Aktarma burada önemli bir kavram, zira çeviri kâidelerine göre sosyal olgular “çevrilmez”, ancak “aktarılır”. Çünkü o olgunun kaynak dilden, hedef dile dönüşümü sırasında hedef dilin içinde olduğu toplumsal kodlara da uygun olarak aktarılması gerekmektedir.
Bu tarz bir aktarım sürecinde sadece dilbilimsel öğeler değil de aynı zamanda her türlü görsel-işitsel malzeme de kullanılmalıdır.
İşte burada görsel-işitsel dedikten sonra tam da uluslararası alanda etkin medya kaynaklarını doğru kullanmanın önemi devreye giriyor.
Bir “meçhul protestocu”, 1989 yılında Çin hükümetini protesto etmek için Tiananmen meydanında tankın önüne dikilmişti ve yıllardır bu fotoğraf her türlü medya kuruluşunda, dönemi anlatan belgesellerde kullanıldı ve herkesin kafasına tabiri caizse “kazındı”.
Bu fotoğrafa benzer 15 Temmuz gecesinden yüzlerce fotoğraf elimizde mevcut, ancak batılı haber ajansları bazen kasıtlı olarak, bazen de cehaletlerinden bu çok önemli kareleri kullanmadılar, zihinlerinde konumlandıramadılar.
Elbette kasıtlı olarak, darbenin sonucu istedikleri gibi gitmediğinden 15 Temmuz görsellerini kullanmayan batılı kaynaklara yapılacak pek bir şey yok, ama sadece cehaletlerinden “o geceyi” anlamayan batılı kaynaklara olan biteni anlatmak boynumuzun borcu.
Olan biten ne peki onların gözünden?
“Our boys did it” diye selam çakacaklarken cevabı necip ve fazıl Türk milleti verdi o gece:
“Your boys didn’t do it this time”
“Our boys did it”, 12 Eylül döneminde kullanılan bir tabir, “Bizim çocuklar yaptı, başardı” anlamında.
Bu tabiri Amerikan istihbarat çevreleri kullanmış.
Türk ordusu için bir kara leke. 12 Eylül’ün darbeci komutanlarının yularları kimin elinde, çok belli oluyor.
Ama Türk milleti ise 15 Temmuz’da cevabı yapıştırıyor.
“Sizin çocuklar bu sefer yapamadı”.
Zira Tiananmen meydanında tankın önünde dikilen bir adet Çinli’den o gece yüzlerce vardı tüm yurdun sokaklarında.
Tankın her tarafına çıktılar, altına yattılar, önüne dikildiler.
O geceye ait fotoğrafları bazı batılı haber ajansları meydanı boş bulduklarından “Türk halkı Erdoğan’ı protesto etmek için sokağa çıktı” diye abuk sabuklamalar eşliğinde bile verdi.
Dönemin Amerikan dış işleri bakanı John Kerry o gece saatler 12’yi gösterirken, “Her iki tarafı da barışın korunmasına davet ediyoruz” türevinden kurnazca bir tweet atmıştı.
Ne demekse “her iki taraf”…
Ne demekse “barış”…
Herhalde Kerry’nin derdi saman altından su yürütürken bir yandan da “yurtta sulh konseyine” selam göndermekti.
Bugün hala batı medyası bir tarafa Erdoğan’ı diğer tarafa FETÖ elebaşısını yerleştirmeye çalışıyor, vatan haini bu örgüte meşruluk kazandırmak için.
Çünkü elinde bayraklar ile abdest alıp, selalar eşliğinde sokaklara fırlayan düz vatandaşlarını anlayabilmek için hiçbir sosyolojik olgu “kuramları” yetmiyor.
O gece yaşananları da düz bir dille çevirmek de yetmiyor.
Onlara bu tarihi geceyi doğru aktarmak için can evlerinden vurmak lazım.
En çok özlem duydukları şey olan “birlik beraberlik” ruhundan dem vurmak lazım.
Sorun bir Alman’a “Merkel sizi helikopterler mermiler yağdırılırken, caddelerde tanklar dolaşırken, uçaklar rastgele bomba atarken sokağa çağırsa çıkar mısınız?”
Ya da Macron?
Ya da May?
Hiçbir Avrupa vatandaşı liderlerini korumak için, ülkelerinin rejimini savunmak için parmağını bile oynatmaz.
Hiçbir Avrupalı lider Erdoğan kadar sevilmez.
Mesele sadece sevgi de değil, Türk halkı artık onların hiçbir algı saldırısına aldırış etmiyor.
İşte 15 Temmuz doğru olarak anlatılınca aslında onlar bindikleri dalları kesmiş olacaklar, bu işlerine gelmiyor.
Bu yüzden arama motorlarına “July 15th” yani 15 temmuz yazınca “Gregoryan takvimin 196. Günü” gibi boş, anlamsız bir ibare çıkıyor.
O geceye ait tek bir görsel kayıtlı değil maalesef google’un resim bölümüne.
Bu yüzden twitterda #July15 etiketi ile tweet atılan hesapların birkaç gün içersinde kapatıldığına bizzat şahit olduk.
Fas’tan Endonezya’ya kadar tüm Müslüman ülke halkları için muazzam bir ilham kaynağı olan o gece, her türlü yazılı-görsel-sosyal medyada sulandırılmaya devam ediyor.
Güney Amerika’dan tutun da, Ortadoğu’da isteği an istediği şekilde “kendi çocuklarına” darbe yaptırmayı başaran Amerika, tarihinde ilk defa o gece çuvalladı.
Bugün Venezuela’da istedikleri gibi kolayca darbe yapamıyorlarsa, bunun da sebeplerinden biri 15 Temmuzdur.
15 Temmuz gerçek manada “emperyalizme karşı olan en organik ve en evrensel direniş manifestosudur.”
Bu yüzden aynen Katar’lıya ilham verdiği gibi, Venezuela vatandaşının da bilinnçlenmesine katkıda bulunur.
Bize düşün de bu manifestoyu en doğru biçimde tüm dünya “kültürlerine”, tamamen anlayabilecekleri bir formatta doğru olarak aktarabilmek.
15 Temmuz’u batıya anlat(ama)mak…
