Vardar ovasında futbol zamanı

Küçük ülkelerin büyük hayalleri olur mu bilmem ama Makedonya’nın Üsküp’ü bir gecede en büyük hayalini gerçekleştirdi. Külkedisi masalını bilmeyen yoktur, sihirli bir değnekle bambaşka bir görünüme kavuşan Külkedisi, gece saat on ikiye kadar prenses gibi baloda eğlenmiş, sonra arabası balkabağına dönüşmüş, arabacısı kurbağa olmuş, korumaları köpeğe dönüşmüş vs. Üsküp geçen hafta bir geceliğine Avrupalı oldu, Avrupa standartlarıyla süslendi, turistlerle güçlendi, ışıklarla aydınlandı. Saat on ikiden sonra da büyü bozuldu, herkes gerçekte neyse ona dönüştü.

Yıllardır Avrupa üyeliği için kapıda bekletilen birçok ülkenin arasında Makedonya da var. Avrupa Birliği’ne girmek için ilk adımı 2004 yılında atan Makedonya’nın adaylığı 2005’te kabul edildi ancak henüz üye olamadı. Aday olduğu dönemden sonra Balkan ülkelerinden Hırvatistan üyelik hakkı kazansa da Makedonya, Yunanistan’ın yarattığı isim sorunu yüzünden problemler yaşadı. 2012 yılında başlatılan müzakerelerde Avrupa Birliği Konseyi, Makedonya’nın Yunanistan ve Bulgaristan ile anlaşmazlığının çözülmesi şartıyla müzakerelere başladı. 2014 yılından sonra başlatılan anlaşmalar ve grup toplantıları, ülkeler arası anlaşmak için davetler, gelmeler gitmeler hiçbir fayda sağlamadı daha. İsim meselesi şu; Makedonya kendi ismiyle tanınmak istiyor, güney komşusu olan Yunanistan ise bu ismin kendi kuzey bölgesine ait olduğunu savunuyor. Makedonya ancak “Eski Yugoslavya Cumhuriyeti” ismiyle anılıyor hâlâ, ismiyle tanıyan birçok ülke olsa da (Makedonya ismiyle tanıyan ilk ülkelerden biri Türkiye’dir) bu sorun Avrupa için devamlı bir engel olarak önüne koyulmuştur. İsim probleminizi halledin öyle gelin diyorlar.

Makedonya’nın senelerdir hayalidir Avrupa Birliği üyeliği. Hal böyleyken kapıda bekletilen tüm ülkelerde olduğu gibi halkın bir kısmı komplekse girerek “Aman Avrupa’ya rezil olmayalım, Avrupalılara rezil olduk, Bizi Avrupa’ya almayacaklar” gibi cümleler kurmaya başladı. Aslında Avrupa Birliği kurulmadan yüz yıl öncesinde bile Avrupa’ya model olabilecek bir bölgeyken, onca milletin aynı yerde yaşayabildiği, dinlerin birbirine saygılı olduğu, ticaretin doğu ve batı yakası arasında bir kavşak görevi gördüğü Balkan bölgesinde önemli bir merkezken şimdi böyle bahanelerle kapıda bekletilmek üzücü. Bunu bilen biri olarak, Avrupa’ya şirin görünmeye çalışanlar beni hep güldürmüştür. Bu yazıyı da beni güldüren bazı hareketlerden sonra yazmaya karar verdim. Yoksa üyelik sürecini, müzakereleri, yürütülen siyaseti yazacak değilim; kısa bir açıklama olsun istedim bilmeyenlere. Sorunu çözün öyle gelin diyenlerin asıl sorunu yaratanlar olduğunu çok iyi biliyorum.

Şimdi asıl meselemiz olan “balkabağına” dönelim. Aylar öncesinden hazırlıklar başlamıştı, Avrupa Futbol Federasyonu Birliği, Süper Kupa Finali için Üsküp’e ev sahipliği yapma şansını vermişti. Manchester United ile Real Madrid arasında oynanacak maç için taraftarlar çok önceden bilet almaya çalışmış, yurt dışından gelecek olanlar da otel rezervasyonu için kolları sıvamışı. Makedonya İçişleri Bakanlığı, İnterpol’den kara listede olan taraftarların isimlerini istemiş, güvenlik sorunları yaşanmasın diye gereken tedbirleri almaya başlamıştı. Durum böyle olunca da otel fiyatları 8 Ağustos tarihi için normalden 3-4 kat yukarı fırlamıştı. Avrupa standartlarına uygun olsundu, asıl amaç buydu tabii. Maç biletleri için belirlenen fiyat da Avrupa standartlarına uygun olunca Üsküp halkının aldığı maaşın yarısını bu bilete yatırması gerekti. Önemli olan turistlerin o gün Üsküp’te artmış olmasıydı elbette.

Öte yandan, Filip II Stadyumu hazırlıklarına başlamıştı, iyi bir ev sahibi olmak için standartların yüksek tutulması gerekiyordu. Taraftarın ferahlaması için stat yakınlarında sadece UEFA ortaklarının ürünlerine yer verildi. Stadyumda her türlü yiyecek-içecek ve atıştırmalıklar Avrupa fiyatıyla satılacaktı. Üsküp Üsküp olalı, bir pet şişe suyun 2,5 Euro’dan satıldığını görmedi o güne kadar. Üsküp sokaklarındaki çeşmelerden bedava akan sular bile böyle bir şeyle ilk kez karşılaşıyordu. Bizim buralarda eskiden hiç su satılmazdı, çünkü çeşme suları içilirdi. Ne hikmetse yıllar önce suyu da satmaya başladılar. Aklına esen suyu satın alır, aklına esen ilk gördüğü çeşmeden su içer.

Her neyse, beklenen gün geldi çattı, futbolcular Büyük İskender Havalimanına indi, Üsküp sokaklarıyla tanıştı. Alex Ferguson Türk çarşısında tur attı, Ronaldo kuru fasulye ve kebabın tadına baktı, kaldıkları otelde düğün olunca da büyük ihtimalle gece Arnavutça şarkılarla eğlendi. Aman Avrupa’ya rezil olmayalım diye başlanan hazırlıklar çok şükür hiçbir rezillik olmadan atlatıldı. Hava sıcaklığı yüksek olduğundan stadyum biraz sauna havasına girse de yapacak bir şey yoktu. Otel sahipleri bir gecede zengin oldular mı bilemem ama saat on ikiden sonra hepsi külkedisine dönüştü. Hayat normale döndü yani, saatler yeniden ayarlandı, su şişeleri bir süreliğine şımarsalar da ertesi günü havaları söndü. Kabak da bildiğiniz patladı gitti.

Real Madrid erdi muradına, biz bakalım önümüzdeki maçlara. Evet, tekrar heyecanlıyız, önümüzde UEFA Avrupa Ligi maçları var. Ne hikmetse Üsküp’ün Vardar takımı, Türkiye’mizin Fenerbahçe’siyle eşleşti. Üsküp’ün Şkendiya takımı da İtalya’nın Milan’ıyla eşleşti. Vardar takımı Makedonya’nın milli gururudur, Makedon taraftarlarının ismi “Komitacılar”dır. Bunun anlamını Balkan tarihini bilenler bilir. Osmanlı’nın son döneminde köyleri yakan, Türkleri bu topraklardan kovan komitacıları bilmeyen yoktur. Hal böyle olunca bu karşılaşma da epey önemli hale geldi bizim için. Ancak bu maçın bilet fiyatları Vardar taraftarlarıyla birlikte Makedonyalı Fenerbahçelileri de üzdü. Bir aileden dört kişi maça gitmeye kalksa asgari ücretin tamamına denk geliyor. Güney tribünü genelde ev sahibinin olsa da bu sefer misafir takıma ayrıldı. Vardar taraftarı kendi takımını eleştiren yazılar yazmaya başladı. Hatta herkes “yine mi onlar ev sahibi gibi hissedecek” şeklinde yazılar yazdı; geçenlerde oynanan Makedonya-Türkiye maçını hatırlattılar.

Şkendiya-Milan karşılaşması da aynı statta oynanacak, ancak Şkendiya takımının taraftarı çoğunlukla Arnavutlardan oluşuyor. Stat aynı stat, şehir aynı şehir ama karşılarında Milan olmasına rağmen bu maçın bilet fiyatları 6 Euro’dan başlıyor. Vardar-Fenerbahçe maçının bilet fiyatları ise 50 Euro. Arada bu kadar fark olduğu için bu aralar herkes eleştirilerinde haklı görünüyor. Vardar taraftarı protesto edip maça gitmezse, Fenerbahçe hem İstanbul’da hem de Üsküp’te kendini evinde hissedecek. “Vardar ovası” bakalım kazanabilecek mi bilet parası…

Göründüğü gibi, bugünlerde Üsküp’te her yerde futbol konuşuluyor. Haliyle bu mektubun mesajı da spordan yana adaletli olsun: Hak eden kazansın. Ancak biraz daha fazla kazanayım derken elindekinden olmasın kimse. Balkabağı bir geceliğine lüks arabaya dönüşebilir ancak birkaç saat sonra bildiğin kabak tadı vermeye başlar.

Benzer konular