Ne zaman aylardan Eylül olsa, tuhaf bir heyecan sarar bizi. Bazı ülkelerde farklı olabilir tabi ama bizde 1 Eylül demek “okul zili” demek. Türkiye’de sanırım bu yıl 18 Eylül’de açılacak okullar. Bu tarih değişir mi bilmiyorum, yani bayram tatillerine denk geldiğinde belki bir değişiklik oluyordur. Bizde ise bu yıl Kurban Bayramı aynı o tarihe denk geldiği, ardından da hafta sonuna bağlandığı için bizim çocuklar okula 4 Eylül’de başladı. Makedonya’da genellikle sadece Ramazan Bayramı ülke genelinde her kesim için resmi tatil sayılıyor. Oysaki bir zamanlar bizler “Bayramın ilk günü” bayramlık elbiselerimizle akrabaları ziyaret edecek, şeker toplayacak, harçlık biriktirecek yerde okula giderdik. Ne kadar da üzülürdük, yüzümüz asık bir şekilde okula giderdik. Zilin çalmasını, derslerin bitmesini dört gözle beklerdik. Sadece çocuklar değildi tabii üzülen, öğretmenler de bunun farkındaydı ama yapacak bir şey yoktu. Resmi tatiller konusunda ise her ülke bağımsızlığını ilan ettikten sonra bazı değişiklikler yaptı. Makedonya çok kültürlü, çok dinli bir yapıya sahip. Durum böyle olunca da her bayram herkese bayram değil. Benim bayramımda ben çalışmam, “diğerinin” bayramında ise çalışırım. Dini bayramlarda Müslüman ve Hristiyan kesim için ayrı ayrı günlerde resmi tatiller yapılır. Arada bir de mesela onların “Şükran Günü” ile bizim “Ramazan Bayramı” herkes için resmi tatil ilan edilir. Yani Hristiyanlar Ramazan Bayramını kutlamış oluyor bir şekilde, biz de onların Şükran Gününü. Ama Paskalya veya bizim Kurban Bayramı sadece o dine mensup olanlar için tatil.
Bunlar dini tatiller grubuna düşüyor, bir de bazı milletlerin belirledikleri birer “milli bayramı” var. O zaman da hangi millettensen o gün senin resmi tatilin oluyor. Bu kanun getirildiğinde herkes oturup kendine bir “milli gün” seçti. Bu konu çok tartışılsa da sonunda bir karara varıldı. Biz Türklerin milli bayramı 21 Aralık olarak belirlendi. Bu bayramın özelliği, Türkçe’nin tekrar bu topraklarda eğitimde yer alması ve bugün de Türkçe’nin bayramı olarak kutlanması. Elbette ki geçmişte nice şanlı tarihlerimiz oldu. Ama dedim ya; çok milletli, çok kültürlü ve çok dinli bir yapıya sahibiz. Birinin sevinci, diğerinin üzüntüsü olarak karşımıza çıkıyor. Mesela her yıl kutlanan “2 Ağustos İlinden Ayaklanması” ülke genelinde resmi tatil olsa da burada yaşayan Türkler için kanlı ve acı bir bayramdır. 1903 yılında, Osmanlı Devletine karşı İç Makedon Devrimci Örgütü tarafından gerçekleştirilen bir isyandır. Bu isyanda birçok Türk köyü yakılıp yıkılmıştır, köylüler katledilmiştir; demiryolları havaya uçurulmuş, telgraf hatları tahrip edilmiştir. 13 günlük Kruşevo Cumhuriyeti kurulmuş, sonra tekrar Bahtiyar Paşa tarafından geri alınmıştır.
Velhasıl, böyle bayramları olan bir ülkede yaşıyoruz. Dini bayramlarda da çalışan velilerimizle okula gitmek zorunda kalan küçük çocuklardık biz. Bu yüzden bir günlük resmi tatillere de şükürler olsun diyoruz.
Evet, ilk zil çaldı bizde, okullar başladı. Kocaman sırt çantalarıyla minik çocuklar okul yolunu tuttu. Birkaç yıl önce eğitim sisteminde yapılan bir değişiklikle ilköğretim sekiz değil dokuz yıllık oldu. 2008’den itibaren de lise eğitimi zorunlu oldu. Liseye kaydını yaptırmayan çocukların ailelerine para cezası veriliyor. Köylerden ulaşım zor olduğu için bazı aileler zor durumda kaldı. Bu konuda devletin bazı bursları olsa da yeterli değil ne yazık ki. Özellikle Doğu Makedonya’da yaşayan Türklerin derdi daha büyük. Bu da tamamen ayrı bir konu olarak ele alınmalı.
Makedonya genelinde Türkçe eğitim veren 65 ilköğretim okulu ile 13 lise var. Üsküp’te Türkçe eğitiminin çınarı olan Tefeyyüz İlköğretim Okulunun dışında, Yaşar Bey İlkokulu ve Penko İlkokulunda Türkçe eğitim veren birer sınıf var. Bu iki okulda eğitim 3 dilde yapılıyor, isteyen istediği dilde okutabiliyor çocuğunu. Tefeyyüz İlköğretim Okulunda ise bütün sınıflarda Türkçe eğitim veriliyor, yani okulun tamamı Türk. Bazı civar köylerin okullarında Türkçe sınıfları olsa da farklı köylerden olan çocuklar uzakta yaşadıkları ve Türkçe okumak istedikleri için ulaşımda zorlanıyorlar. Bu konuda yıllardır TİKA’nın çok büyük emeklerini gördük. Türkiye’de var olan okul servisi bizde yoktu, bizi bu servisle tanıştıran TİKA, nice ailelerin derdine derman oldu. Türkçe okuma aşkıyla yola çıkan minikleri sınıflarına ulaştırarak, farklı belediyelerden ve bazı etraf köylerden geçen ulaşım araçlarıyla Türkçe eğitimine öğretmenlerden sonra en büyük hizmeti veriyorlar.
Gostivar’ın Mustafa Kemal Atatürk İlkokuluna bu yıl 38 öğrenci kayıt yapmış. Kalkandelen’de Türkçe eğitim veren İstikbal İlkokuluna ise 25 Türk öğrenci kayıt yapmış. Bu okullarda okumak isteyen öğrencilere sağlanan ulaşım desteği ise şimdilik büyük bir derdi ortadan kaldırmış bulunmakta. Böyle bir hizmet olmasaydı, bu topraklarda Türkçe eğitimi de zamanla azalacaktı. Böyle bir dönem yaşadık, çünkü aileler sırf okulun uzaklığından sebep çocuklarını farklı dillerde eğitim veren okullara yazdırmak zorunda kalıyordu. Bunun belki genelde eğitime bir zararı yok ama biz Türkler için gelecekte büyük kaybı olacaktı; yozlaşıp Türkçeyi daha az kullanmaya başlayacak, kendi dilini öğrenmek için ayrıyeten kurslara gitmek zorunda kalacaktık. Türkiye ile devamlı işbirliği olan bir ülkede Türkçe eğitimi çok önemli tabi. Bu haliyle bazı okullardaki Türkçe sınıflarının kapanmaması çok önemli. Sınıfın kapanması demek Türkçe eğitim veren öğretmenlerin işsiz kalması demek, sınıfın kapanması demek Türkçe okumak için daha uzun yolları kat etmek demek, sınıfların kapanması demek üniversite mezunu gençleri umutsuzluğa sürüklemek demek.
Bu yıl birinci sınıfa kaydolan Türk öğrencilerin sayısı toplamda 738 oldu. TİKA’nın sadece ulaşım desteğinin dışında öğrencilere olan burs desteği sayesinde bu sayı her geçen gün artıyor. Özellikle Uluslararası Balkan Üniversitesi’nin açılması olsun, Gostivar’da yeni açılan Vizyon Üniversitesi olsun, yakında Maarif Vakfı’nın açacağı okullar olsun, aileleri çocuklarını Türkçe okutmaya yönlendiriyor. Eskiden şöyle bir söylem vardı: “Neden çocuğum Türkçe okusun, Türkçe liseler çok az ve her yerde yok, üniversitede zaten farklı bir dilde eğitim görecek, Türkçe’nin bu topraklarda bir geleceği yok.” Ancak günümüzde Türkiye’nin bu coğrafyadaki etkisinin artmasından sonra Türkçe okumak bir ayrıcalık haline geldi, bu da bizi haliyle çok sevindirdi. Özellikle benim gibi Türk Dili ve Edebiyatı mezunu olanlar, bu davaya gönül verenler için bu gelişme bizlere umut veriyor. Sadece eğitimde değil, Türkçe bilmeyen birçok milletlerden olan gençler de mutlaka Türkçe kurslara başvuruyor.
Bu yıl okullar zillerini bir bayram havasında çaldı. Dilerim ki bu yeni eğitim yılı bütün çocuklar için neşeli bir bayram havasında geçer.