Dua nöbetinde bir gece

Geçen yıl cami açılışı nedeniyle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Arnavutluk’un Başkenti Tiran’i ziyaret etmişti. Makedonya’dan konvoylar halinde onu görmek isteyen halk Tiran’a doğru yol aldı. Kosova’dan, Karadağ’dan neredeyse bütün bu bölgeye yakın ülkelerden insanlar onun etrafında toplandı. Hayatımda ilk kez Tiran’a gitmiştim. Preze Kalesine çıkmak için epey yol katettik, arabaların çıkış izni yoktu, yol bir türlü bitmiyordu. O yolda öyle bir kalabalık vardı ki, kaleye çıkarken etraftan küçük küçük köylerden geçiyorduk. Kaleye çıktık, ve büyük bekleyiş başladı. Orası da mahşer yeri gibiydi, insanların ellerinde pankartlar, farklı farklı Balkan şehirlerin isimleri, farklı dillerde farklı aksanlarda konuşan insanlardan örülmüş bir kale gibi olmuştu neredeyse.

Oysa Balkanlara çok gelen giden oldu, kimisi böldü bizi, kimisi ise “barış” adı altına hem de yüzümüze güle güle bizi parçalayarak aramıza nifak tohumları ekti. Hiçbir siyasi parti, hiçbir ülkenin lideri, hiçbir dernek hiçbir kuruluş o güne kadar bunu başaramamıştı, neyi mi? Bizleri “bir” etmeyi ve toplarlamayı. Beklenen Uzun Adam belirdiğinde kalede yer yerinden sarsıldı. Derler ya anlatılmaz yaşanır, biz bunu yaşadık ve tarih de buna şahitlik etti. Bir genç kız sahneye çıktı bir anda “o” şiiri okumaya başladı. Karşısında Uzun Adam vardı ve bizler; birliğe, diriliğe, iri olmayı başaramayan yüz yıldır kavgalardan aramıza ekilen nifak tohumlarından birbirimizin yüzünü unutan “bizler” vardık. Şiir “ Biz kısık sesleriz…” ile başladı. Boğazıma bir düğüm saplandı, büyüdü, büyüdü ve kendimi tutamadım. Nasıl bir duygudur bu, nasıl bi düğüm. “Bize güç ver, cihat meydanını pehlivansız bırakma Allahım” . Nasıl bir âmin etmişiz orda bilseniz, yürekten, candan, canımızın içinde sızlayan o ince kılcal kan damarlarının akışını durduran bir amin. Birkaç yazımda da belirtmiştim, “Allah’ım sen Türkiyemizi Koru” diye dua ettiğimizde öylesine edilmiş bir dua değildi bu.

Ve o gece, darbeden dirilişe

Akşam saatlerinde evimde misafir vardı. Telefonum çaldı, arayan eşimdi. Ben her kadın gibi “eve geliyor musun” sorusunu sordum ilk. “Ne gelmesi, haberin yok galiba, Türkiye’de ne olup bitiyor görmüyor musun, hemen televizyonu aç darbe… “ dedi ve kapattı. Kanım dondu, içime bir bıçak saplandı, ne görecektim televizyonda, aklım durdu… Askerler vardı köprüde, yeğenim telefonuna sarıldı, sosyal medyada olup bitenlere baktık. İlk okuduğum şey TSK’nın o ilk bildirisiydi. “Yönetimi ele geçirmişler” dedi yeğenim. “Yalandır, yalan inanma” dedim, içimden bir his bu anda ilk saatlerde çıkan hiçbir habere inanmamamı söylüyordu. Birileri hemen algı operasyonuna başlayacaktı. Bu millet o kadar çok şey gördü ki, bunlara itibar edeceklerini sanan zavallılar düğmeye basmıştı. Korktum, ama soğukkanlıydım o ana dair hatırladığım tek şey bu soğukkanlılıktı. Üsküp’te yağmur yağmaya başladı, gök gürlüyordu, Son Dakika ile geçen her haber başlığı tedirginliğimizi artırıyordu. Allah şahidim olsun, o anda aklıma Türkiye’de olan yakınlarım gelmedi, iyiler mi, neredeler hiç bu sorular aklıma dahi gelmedi kusuruma bakmasınlar. Derdimiz büyüktü, Türkiye! Bu saaten sonra canla başla ne gerekiyorsa yapılması gerek, bu vahşetten Türkiye’nin kurtulması gerek diye dua etmeye başladık.

Kayınvalidemin vakurluğunu asla unutmayacağım. Bir oğlu Ankara’da, ikisi İstanbul’da eşi ise Bursa’daydı, eline Kur’anı aldı ve sadece dua etti. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, ekranlardan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı ve o tarihi konuşmasına şahitlik ediyorduk. “Meydanlara çıkın” sözünden sonra Üsküp’te yüze yakın genç sokağa döküldü. Evet, ortada bir savaş vardı resmen, Millet vatanına sahip çıkıyordu. Biz nasıl olur da evimizde koltuğumuza yaslanıp olup biteni rahat izleyebilirdik ki? “Üsküp’te nerede toplanabiliriz?” diye hiç düşünmeden Türkiye Cumhuriyeti Üsküp Büyükelçiliği etrafını kuşattı gençler. Bizim için vatan bayrağın dalgalandığı yerdi. O bayrağa sahip çıkmamız gerekti. Geç vakitlerde Erol Olçok Abi’nin ve oğlunun da şehid edildiğini duyduk. Eşi Üsküp’ü bırakıp yıllar önce İstanbul’a gelin gitmişti. Erol Abi Üsküp’te yaşayan durumu kötü olan bir aileye de devamlı yardım eden bir adamdı. Gökyüzünden oluk oluk yağan yağmurla beraber Kalkandelen ve Gostivar’dan arabalarla Üsküp’e gençler akın ediyordu. Birçok insan “size ne oluyordu da sokağa çıktınız” diyebilir, gökyüzü yarılıp o rahmeti üzerimize dökerken bizim kardeşlerimiz şehit olurken biz elimiz kolumuz bağlı oturacağız mı sandınız. Siz vatan nöbetindeyken biz “dua” nöbetine durduk…

Bir tarih yazdınız

Kardeşlerim, siz vatanınıza sahip çıkarken, yanınızda olmayı canla başla isteyen bir o kadar da insan vardı. Oradaki dualar ile bizim bu ülkelerdeki duaları duyan Rabbim bize güç verdi, kuvvet verdi. Allah’ın izniyle siz 15 Temmuz gecesi bir tarih yazdınız. Hainlere fırsat vermediniz, canınızla şehadet ettiniz, şahidiz ya Rabbi. Onlar tankla, helikopterlerle, uçaklarla saldırırken yumruklarınızla cevap verdiniz, Allah yâr ve yardımcınız olsun. Siz sadece vatanınızı değil bütün ümmetin umudu olan o güzelim vatanı savundunuz. Siz uyumadınız, biz de uyumadık. Biliyorduk ki Türkiye’ye bir şey olsa etrafındaki coğrafyaya da bu karanlık güç hâkim olacaktı. Şimdi işiniz zor biliyoruz. Birlik olup kenetlenme zamanı, silahlara sarılan bu FETÖ paralel yapısına bir son verme zamanı, domino taşlarını bir bir dökme zamanı. Siz kayayı devirdiniz şimdi sıra diğer taşlara geldi.

Bu karanlık geceden sonra hepimiz kimin düşman kimin dost olduğunu görmeye başladık. Bu olaydan sonra hep bekledim, birinden bile olsun samimi bir açıklama samimi bir üzüntü veya zafere mutluluk işareti. Yok. Biz yapmadık, FETÖ yapmadı diyorlar. Bir an bile olsa içlerinde bir şüphe olduğuna eminim oysa. O şüphe ve o vicdanla nasıl rahat edebilirler ki. Sivil halka ateş edildi, bizim kardeşlerimiz şehid edildi, hala FETÖ ile aynı safta duranlara seslenmek istiyorum. Balkanlar’da Türklere ve Erdoğan’a nefret söylemleri ile haber portallerini doldurdunuz yetmedi mi? Yıllardır bu topraklardaki masum gençlerin beyinlerini yıkadınız yetmedi mi, yıllardır esnafın zekât paralarını topladınız yetmedi mi? Bir kez bile olsa sevabına bir öğrenciyi okuttuğunuzu duymadık, tam aksine okulun taksitlerini zamanında ödeyemeyen öğrencilerden faiz aldınız, hatta kovdunuz.

Vatanınızı işgalcilere teslim ettiniz

Oysa biz bu topraklarda ilk kez özel bir Türk okuluna kavuştuk diye sevinmiştik. Devamlı Amerikan büyükelçilerini davet edip onlara özel programlar yaptınız. Ramazanlarda iftarlarla göz boyadınız, Kurban bayramlarını fırsat bulup Kurban paraları toplayıp okulunuzun bahçesinde ziyafetler yaptınız, yetmedi mi. Ekonomik durumu iyi olan ailelerin evlerine güler yüzlü ziyaretlerinizle para aradınız, bu topraklardan kız aldınız, evlendiniz bu ülkenin vatandaşı oldunuz, bir kere de olsa sizden olmayan bu topraklarda Allah rızası için çalışıp duran kuruluşlara destek vermediniz. Allah rızasını için çalışmayı tekelinize aldınız. Akıllı, başarılı, zeki gençlerimizi uyuşturdunuz. Aralarında belki bu ülkeye yararı dokunacak alimler akademisyenler olacaklardı. Siz onları okulunuzda sırf Makedonyalı diye en düşük maaşlarla çalıştırdınız. Bunlar komünizmde alışmış yatmaya, çalıştırın, 200-300 avroya deyip dalga geçtiniz. Bizim ülkemizin standartlarına aldırmadan her öğrenciyi yüksek meblağlar karşılığında okuttunuz. Sonra da “hoca” diye tabir ettiğiniz o teröristin uğruna kendi vatanınızı satmaya hatta gönüllü olarak işgalcilere teslim etmeye kalktınız. Biraz daha ileri giderek kendi milletinize kurşun sıktınız. Heyhat! Bundan sonrası tarifsiz. Allah daha bu dünyada sizi hak ettiğiniz şekilde rezil ve zelil etmeye başladı bile.

Hainlere yer yok

Şunu çok iyi bilin. Biz Rumeliliyiz. Bizim gönlümüzün mayasında Anadoluluk vardır. Bu mayada hainlere yer yoktur. O yüzden artık defolun buralardan. Kirletmeyin Anadolu kokulu güzel memleketimizi. Bizi en çok üzen ise Balkanlarda bir kesimin 240 şehidin, masum insanın, sivil halkın kanı akıtıldığı olaydan sonra bile hala ya sessiz olmaları ya da nefret söylemleriyle burda da insanların arasına fitne sokmaları ve darbeyi masumlaştırmalarıydı. Bu fitnenin size ne yararı olacak ki, yıllardır bu ülkelerin kalkınmasında büyük rolü olan Türkiye’yi kötülemek neyinize? Hem sizin ne haddinize. Sizin o kararmış vicdanlarınızın önyargıları sanki çok mu umrunda Türkiye’min. Temiz yüreklerin duaları ana vatanıma yeter. Siz nefretinizle haşrolmaya devam edin.

Benzer konular