Bu ülke birçok başarıyı Şenol Güneş döneminde tattı. Milli Takımlar düzeyinde dünya ve konfederasyon üçüncülüğünü gördük. Bugün A Milli Futbol Takımımız, bu grupta Fransa’dan sonra en iyi ikinci ekip. Öte yandan bu; genç, istekli, arzulu, giydiği formanın ne olduğunu ve de ne mânâya geldiğini bilen bir kadro… Sonraki iki maçımız Eylül ayında Arnavutluk ve Moldova ile ve önümüzde uzun bir süre var. Bu takım gruptan çıkıp finallere gidecektir, buna şüphe yok. Asıl hedefimiz 2020’de özlediğimiz başarıyı yakalamak olmalı!
Türkiye’de Lucescu’nun gidişinden sonra ‘A Milli Futbol Takımı’nın maçları şüphesiz herkesin gündeminde ilk sıraya oturdu.
Neden oturmasın ki?
Bahaneler üreten, komik sebepler ardına saklanan, 80 milyonun aklıyla dalga geçercesine açıklamalarda bulunan, gülünç duruma düştüğünün farkına bir türlü varamayan çok ama çok tecrübeli, büyük insan takımdan ayrılmış, herkesin gönlünde o makamın sahibi olan Şenol Güneş göreve getirilmişti.
Bilmeyenler için kısa bir özet geçmekte fayda var.
Bu ülke birçok başarıyı Şenol Güneş döneminde tattı.
Milli Takımlar düzeyinde dünya ve konfederasyon üçüncülüğünü gördük.
Beşiktaş’ın başında Türk futbol tarihinde bugüne kadar ulaşılamamış ve ulaşılması da pek mümkün görülmeyen bir Avrupa zaferini yaşadık.
Şampiyonlar Ligi’nde namağlup grup lideri olmak her babayiğidin harcı değildir.
Hem sevilen, hem de saygı duyulan bir teknik direktör takımın kontrolünü eline alınca değişim anında kendini hissettirdi.
SEVİNCİ BİRAZ ABARTTIK
Avrupa Futbol Şampiyonası Elemeleri’nde oynadığı iki maçı da gol yemeden kazanan Türkiye, artık daha çok saygı duyulan bir takım haline geldi. Özellikle Fransa maçında bu tez doğruluğunu ispatladı.
Nasıl oldu da son dünya şampiyonunu yendik?
Bu soruyu cevaplamak o kadar da zor değil.
Kariyeri başarılarla dolu teknik direktörün tecrübe ve gençlikle harmanladığı takım, âdeta bir makina gibiydi. Sistemi çok iyi işleyen, motivasyonu ve özgüveni yüksek, rakibi iyi etüt etmiş, dişe diş bir mücadele ortaya koyuyordu. İlk hatada Kaan Ayhan, daha sonra ise Cengiz Ünder faturayı kesince zafer kaçınılmaz oldu.
90 dakikanın sonunda hem galibiyet, hem de gol yememe unvanlarımız devam etti.
Çok çabuk havaya girip, guruptan lider çıkmanın hesapları bile yapılır olmuştu.
Maçın hemen ardından Şenol Güneş, rakibimizin Fransa değil, İzlanda olduğunu söylüyordu. Hatta bu galibiyetin abartılmaması gerektiğini, mutluluğun pas geçilip önümüzdeki zorlu randevuya odaklanmamız gerektiğinin altını çiziyordu.
Haksız da çıkmadı…
MORALİMİZİ BOZMAYI BAŞARDILAR
Fransa galibiyeti sonrası İzlanda yolculuğu sıkıntılı başlamıştı. Adamlar, kazanmak için ellerinden geleni yapacaktı. Nitekim yaptılar da. Sonuçta Fransa bu grubun favorisi… İkincilik için iki ülke yarışacak, onlar da bunun farkında.
Moral bozmak, can sıkmak, her yol mubah.
Kazansınlar da nasıl olursa olsun…
Sporun dostluk, barış ve kardeşlik olduğunu söyleyip nedense bunu uygulamazlar. Gerçi her alanda öyle ya! İşin sadece reklamını yaparlar.
Dostluk ve centilmenliği uygulamada ara ki bulasın!
3 saat pasaport kuyruğunda bekletmeler, takım kaptanına fırça uzatmalar…
Bunlar yenilmemizin gerekçesi olamaz ama ciddi mânâda motivasyomuzu bozdular.
En büyük hatamız takımı bunlara psikolojik olarak hazırlayamamaktı. Bu hatadan ders çıkartıp tedbir şart! Çünkü bunların olabileceğini daha önce de farklı dallarda milli sporcularımız yaşamıştı.
Böyle kaybetmek, onların kazandığı galibiyetten daha değerli.
Can sıkmanın, enseyi karartmanın âlemi yok.
BİZ BU GRUPTAN ÇIKARIZ
Biraz sıradan olacak ama artık önümüzdeki maçlara bakmalıyız. Hayatta her şey tecrübe…
Ne Fransa karşılaşmasının bitiş düdüğünden sonra olduğu gibi abartılı sevineceğiz, ne de İzlanda maçı sonrasındaki gibi abartılı üzüleceğiz. Sadece bir galibiyet ve bir yenilgi aldık o kadar!
Bu yol uzun bir maraton… Sabırlı olan, istediklerini sahaya yansıtabilen, en önemlisi de saha dışı hâdiselerde psikolojik üstünlüğünü koruyabilen başarılı olacak. Herşeye hazırlıklı olmamız lazım.
Gelelim saha içine…
A Milli Futbol Takımımız, bu grupta Fransa’dan sonra en iyi ikinci ekip. Genç, istekli, arzulu, giydiği formanın ne anlama geldiğini bilen bir kadromuz var.
Sonraki iki maçımız Eylül ayında Arnavutluk ve Moldova ile. Önümüzde uzun bir süre var.
Bu takım gruptan çıkıp finallere gidecektir, buna şüphe yok.
Asıl hedefimiz 2020’de özlediğimiz başarıyı yakalamak olmalı!
İnanırsak başarırız!