Türkiye kupası yarı finalinde gerçekleşen olaylar, Türk futbolunun yeşil sahalarda yaşanan çirkinlikleri aşmaya başladığını düşündüğümüz bir süreçte meydana geldi. Türkiye Futbol Federasyonu, saha içi yaşanan olayları engellemek adına bu zamana kadar birçok uygulama devreye soktu ancak hiçbirisi kalıcı bir çözüm sunamadı. Sportmenliğe yakışmayan görüntülere; saha kapatma, kadın ve çocukların maçlara gelmesi, e-bilet uygulaması bile kalıcı çözüm sunamadı. Önlenemeyen gerginlik, kimi adaletsiz kararlarla daha da artıyor.
Futbol, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de damardaki kanın takım renkleriyle aktığı, adı geçince akan suların durduğu bir spor. Ülkemizde kendisine eğlenceden çok bir yaşam tarzı olarak yer edinen futbol, Umberto Eco’nun tabiriyle “günümüzün en yaygın dini, batıl inancı.”
Sportmenliğin ikinci plana atıldığı bir ortamda her türlü adaletsizlik yapılabilir hale geliyor, futboldaki gerilim bir türlü düşürülemiyor. Türk futbolunda yaşanan sorunları önlemek için kararlar alan, yönetmelikler yayınlayan TFF, saha kapatma, kadın ve çocukların maça gönderilmesi gibi önlemlerle gerginliği azaltmak için çabalasa da tamamen ortadan kaldıramıyor. Haliyle futbolda ne gerginlik azalıyor, ne de olaylar bitiyor. Yönetmelikler değiştirilse de cezalar uygulanmıyor. Takıma göre, futbolcuya göre iş yapılıyor. Bunun en yakın örneği, 19 Nisan Perşembe günü Ziraat Türkiye Kupası yarı finalinde karşı karşıya gelen Fenerbahçe ile Beşiktaş maçında saha içinde çıkan olaylardı.
Derbide neler oldu?
Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadında yapılan Ziraat Türkiye Kupası yarı final karşılaşmasının 57. Dakikasında, Tolga Zengin ve Fenerbahçe taraftarı arasında çıkan tartışma büyümüş, tribünlerden yabancı maddeler atılmış, Beşiktaş yedek kulübesine gelen yabancı maddeler Şenol Güneş’i yaralamıştı. Beşiktaş oyuncuları soyunma odasına girmiş, Şenol Güneş hastaneye kaldırılarak yaralanan başına dikiş atılmış, çıkan olaylar üzerine hakem Mete Kalkavan maçı tatil etmişti. Bu olay sonrası takımlara ve oyunculara verilecek cezalar çok konuşuldu, Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) vereceği kararın emsal olup olmayacağı tartışıldı. TFF, olaylı derbiden bir hafta sonra toplanarak derbi kararını açıkladı. Çıkan karar, maçın kaldığı yerden devam etmesi yönündeydi. Çıkan olaylar neticesinde böyle bir kararın çıkması Beşiktaş camiası tarafından “adaletsizlik” olarak yorumlandı.
TFF’nin çifte standartları
Aslında bu olay, Türkiye futbol tarihinde yaşanan ilk maç erteleme meselesi değil. Süper Lig’de birçok kez sahaya yabancı cisim atılmış, gerginlikler yaşanmış ve maçlar ertelenmişti. Fakat burada dikkat çeken, kendi sahasında olay çıkan Fenerbahçe için herhangi bir yaptırımın uygulanmaması. Maçın kaldığı yerden seyircisiz oynanması kararı, taraftarların ya da kulübün maçı kasten ertelemek için gelecekte de böyle bir harekette bulunma ihtimalini düşündürüyor.
Emsal maçlar var
TFF, 2001 sezonundan bugüne saha olayları nedeniyle birçok takıma hükmen galip kararı vermişti. Peki, kamu vicdanının TFF’den beklediği emsal karar bu muydu? Bu kararla bundan sonra yaşanacak saha olaylarına bir çözüm sağlanabilecek mi? Yaşanan tribün terörü ve TFF’nin kararı çerçevesinde daha önce yaşanan saha olaylarına verilen cezalara bir göz atalım.
2001-2002 sezonunda oynanan Trabzonspor-Beşiktaş maçı, saha ve seyirci olayları nedeniyle tatil edilmiş ve Beşiktaş hükmen galip sayılmıştı. 2009-2010 sezonunda saha olayları nedeniyle tatil edilen Diyarbakırspor-Bursaspor maçında Bursaspor hükmen galip sayıldı. 2010-2011 sezonunda Gaziantepspor ile Bursaspor arasında oynanan ve saha olayları nedeniyle iptal edilen karşılaşmada da Bursaspor hükmen galip sayıldı. 2013-2014 sezonunda saha olayları nedeniyle yarıda kalan Trabzonspor-Fenerbahçe maçında Fenerbahçe hükmen galip sayıldı.
2013-2014 sezonunda Beşiktaş ile Galatasaray arasında oynanan mücadelede Melo’nun tahrikleri sonucunda çıkan olaylar nedeniyle derbi tatil edildi ve Galatasaray hükmen galip sayıldı. Maç, tarafsız saha olan Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynanmıştı. 2015-2016 sezonunda saha ve seyirci olayları nedeniyle iptal edilen Trabzonspor-Fenerbahçe karşılaşmasında Fenerbahçe hükmen galip sayıldı. 2016-2017 sezonunda Arsinspor- Mardin47 Spor maçı futbolcular arasında çıkan olaylar neticesinde ertelenmiş, daha sonra kaldığı yerden devam edilmesine hükmedilmişti. Fakat bu maç tarafsız saha olan Erzurum’da oynanmıştı; saha içi güvenlikten sorumlu bir ev sahibi yoktu.
Sahaya göre karar
Bu son olayda, Fenerbahçe ve Beşiktaş tarafından günlerce açıklamalar yapıldı; teknik direktörlerin konuşmalarıyla ortam gerildi. Hâlbuki TFF’nin yapması gereken tek şey maçın ertesi günü bir yere kapanıp kamera görüntülerini izleyerek kararını hiç beklemeden açıklamasıydı. Ama işler uzadı ve derbi kararının açıklanması maçın bir hafta sonrasına denk geldi. Haliyle açıklanan karar yaşananların önüne geçti. Burada sahaya yabancı madde atanlar kadar, futbolu yönetmeye çalışanlar da kabahatli. Hakkaniyetten uzaklaşan yöneticiler kalıcı çözümler üretmediği müddetçe aynı sorunları yaşanması engellenemeyecek.
Saha içi şiddeti önlemek için birçok karar alan ve yönetmelik çıkaran TFF’nin aldığı önlemlerin işe yaramadığının bir diğer örneğiyse, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nun (PFDK) 2017 yılı sonunda 8 Süper Lig takımına saha içi olaylardan dolayı ceza vermesiydi.
Seyircisiz maç kime ceza?
Federasyonun saha olaylarına çözüm olarak sunduğu “kadın ve çocukların stadyuma gitmesi” 21 Eylül 2011 yılındaki Fenerbahçe-Manisaspor maçıyla başladı. Takımlara verilen seyircisiz maç cezalarına yalnızca kadınlar ve çocuklar alındı. Bir müddet devam ettirilen uygulamanın bir daha uygulanmaması bunun kalıcı bir çözüm olmadığını ortaya koydu.
6222 hakkıyla uygulanıyor mu?
14 Nisan 2014 tarihinde, 6222 sayılı “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”le e-bilet uygulamasına geçildi. Bu yönetmelikle saha içi şiddetin tamamen önüne geçileceği düşünüldü. Ama Passolig zorunluluğu bile şiddet ve aşırılığın önüne geçemedi. Suçluların tespitinde önemli oldu ama tek başına önleyici olmadı. Alınan hiçbir önlem yaşanan olumsuzlukları kalıcı olarak engelleyemedi. TFF’nin daha kalıcı ve etkili çözümlerle futbolda yaşanan gerginliği azaltması beklendi ama maalesef bu sağlanamadı.
Bunun yanı sıra, Passolig taraftar kartlarıyla kulüplerin bankalara çeşitli taahhütleri bulunuyor. Çünkü bu kartlar aracılığıyla sezonluk kart ve kombine kart satışı yapılıyor. Bankalar bu kartlar aracılığıyla tahsilata aracılık edebilmek için kulüplerle önemli sözleşmeler imzalıyor ve kulüpler buradan önemli maddi kazançlar elde ediyorlar.
6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliği Önleme Kanunu’na şiddeti önleyecek gözüyle bakıldı ve hep şiddet kısmı konuşuldu. Düzenleme kısmıyla ilgilenilmedi, sahada olanlar sadece taraftar açısından yorumlandı. Yönetici, futbolcu, medya, güvenlik ya da hakem aktör olarak görülmedi.
Caner’e tarihi ceza
TFF, kulüplere ceza verse de asıl cezayı vicdanlara ve Türk futboluna verdi. Örneğin “tarihi ceza olsun” denilerek Caner Erkin’e standart uygulamanın çok üzerinde bir ceza verildi. Beşiktaş, Süper Lig’in 9. haftasında Medipol Başakşehir’le 1-1 berabere kalırken Caner Erkin’in hakem Mete Kalkavan’a küfür ettiği görüntülerce tespit edildi. Caner sosyal medyadan yayınladığı mektupla özür diledi. Hakemin görüş alanı içinde olmasına rağmen görüntülere dayanarak ceza verildi. Bu, görüntülere dayanarak verilen ilk cezaydı. Vicdanları rahatlatmak ve tarihi bir karar olması adına Caner’e 6 maç ceza verildi. Ceza gerekçesi olan Futbol Disiplin Talimatı’nın “Deliller” başlıklı 75. Maddesinde bu karar sonrası değişiklik yapıldı.
‘Tarihi ceza’ya emsal yok
Spor Toto Süper Lig’in 20. haftasında Konyaspor-Medipol Başakşehir maçında gördüğü 2 sarı kartla oyundan atılan Başakşehir kaptanı Emre Belözoğlu’na yaptığı hareketten aynı “tarihi ceza” verilmedi. Emre’ye aynı cezanın verilmeme gerekçesiyse aynı harekete iki ceza verilmemesi gösterildi. Emre’nin hakem tarafından sarı kartla cezalandırılması yeterli bir ceza olarak görüldü ve kurul devreye girmedi.
‘Özür dilenecek bir şey yapmadım’
Bir diğer çifte standart örneğiyse 16 Aralık 2012 günü Galatasaray ile Fenerbahçe arasında gerçekleşen derbide Meireles’in hakem Halis Özkahya’ya yaptığı hareketti. Hakeme tükürdüğü tartışılan Meireles’e Profesyonel Disiplin Kurulu tarafından verilen 11 maçlık ceza 4 maça düşürülmüştü. Halis Özkahya’nın yazdığı maç raporunda kendisine tükürdüğünü ve oyundan çıkarken taraftarı kışkırttığı yazıyorken, görüntüleri izleyen kurul yaptığı açıklamayla cezaya konu olan görüntülerin incelendiği ve tükürme eyleminin gerçekleşmediği yargısına vardıklarını söyleyerek ceza indirimine gitmişti.
Fenerbahçe kaptanı Volkan Demirel, Başakşehir ile oynanan bir maçta yan hakeme dönerek küfür ettiği iddialarına maç sonrası yaptığı skandal açıklamayla cevap vermişti. Karşılaşma içinde böyle şeylerin olabileceğini söyleyen Volkan, “Özür dilenecek bir şey yapmadım. Bazen ister istemez bir şeyler çıkıyor ağzımızdan. Bunlar Türkçe’nin argosu. Yanlış bir sollama yapıldığında bir şey demiyor musun? Her oyuncunun ağzına kamera sokarsan bunu her oyuncu söyler” dedi ve bu ifadelerden dolayı ceza almadı.
Bu olayların yanı sıra Mathiue Valbuena ve Fernando Muslera’nın da saha içinde küfür etmesinden dolayı cezalandırılması kamuoyunda konuşulmuş, ancak herhangi bir ceza verilmemişti.
Biletsiz seyirciye ceza yok
Süper Lig’in 29. haftasında oynanan Kayserispor maçına biletsiz seyirci aldığı için PFDK’ya sevk edilen Medipol Başakşehir’in ceza almaması da sosyal medyada büyük tepkiye yol açmıştı. Oysa geçen yıl Kasım ayında PFDK, aynı ihlalden Osmanlıspor’a Gençlerbirliği müsabakasında stada biletsiz seyirci alınmasından dolayı 100 bin lira para cezası vermişti.
Burada yer almayanlar da dâhil olmak üzere tüm örnekler tek bir şeyi gösteriyor aslında: Türk futbolunu yönetenlerin yeni kanunlara, yönetmeliklere, demeçlere değil; isimlere ve renklere bakmadan adilce hareket etmeye ihtiyacı var. Aksi takdirde uzun yıllar daha sahalarımızda futbol değil kavga ve küfür izleyeceğiz.