Venezuela’da halen çıkış yok

Venezuela yaklaşık bir yıldan beri derin bir kriz içerisinde. Geçen yıl yapılan parlamento seçimlerinde muhalefetin meclisin sandalye sayısının dörtte üçünü kazanması ister istemez idari anlamda bir ikilik oluşturmuştu. Bir tarafta seçilmiş cumhurbaşkanı ve diğer tarafta meclisi kontrol eden bir muhalefetin neredeyse hiç iletişime girmeden ülkeye ayrı bir vizyon çizme çabaları ister istemez ülkeyi istikrarsızlığa itti. Zaten kötü olan ekonomi çok daha kötüleşti ve bir dondurma yemek için bir çanta para götürmek gerekir hale geldi. Kolombiya ile sınırları tek taraflı bir kararla kapatan Venezuela, aslında bu kararıyla birçok temel ihtiyaç malzemesinin bile bulunmadığı ülkesinde kendi vatandaşlarını cezalandırmış oldu. Kolombiya’nın Venezuela’dan gelenleri kabul etmesi ve elinden geldiğince yardım etmeye çalışması ise gelen insanların sorunlarını geçici olarak çözdü. Net bir sayı verilememekle birlikte, şu an Kolombiya’da yaklaşık 2 milyondan fazla Venezuelalının olduğu tahmin ediliyor. Bunların bir kısmı Kolombiya üzerinden başka ülkelere geçmeyi denerken, geri kalanlar ise neredeyse karın tokluğuna çalışmak zorunda kalıyor.

Venezuela’daki siyasi krizin derinleştiği bahar aylarında aslında Vatikan, Norveç ve Küba’dan oluşan bir üçlü soruna çözüm bulmaya çalışmıştı. Fakat yapılan gizli görüşmeler sonuç vermedi. Küba’nın eski etkisinin azalması ve kıtada göreceli olarak artık Venezuela tehlikesinin kontrol edildiği algısının oluşması ister istemez Venezuela krizinin görmezden gelinmesiyle sonuçlandı. Geçen yıl iktidara gelen Arjantin Cumhurbaşkanı Mauricio Macri çeşitli vesilelerle Venezuela meselesini bölgesel gündeme taşımaya çalışsa da aslında ortaya koyduğu eleştirel ve anti-Chavezci / Maduro’cu söylem sorunun çözülmesine yapıcı bir katkı sağlamadı, aksine Venezuela’da batının bölgedeki destekçileri tarafından bir tür rejim değişikliği istendiği şeklinde yorumlandı.

Küresel anlamda ise Venezuela sorunu tamamıyla artık bir Zimbabwe sorununa dönüşmek üzere. Hem petrol hem de diğer alanlarda Venezuela’ya olan bağımlılığı azaltan bir yol izleyen diğer ülkeler, artık ümitlerini keserek sorunu neredeyse kendi haline bıraktılar. Kolombiya’daki barış sürecine yoğunlaşan küresel aktörler, Venezuela’nın Kolombiya’daki süreci bozmamaya devam etmesi halinde sanki hiç umurlarında değilmiş gibi bir havaya girdiler.

Elbette süreç içerisinde Venezuela’daki durum çok daha kötüleşti. Cumhurbaşkanının göreve devamını bir referandum ile oylamak için anayasal hakkını kullanarak yeter sayıda imza toplayan muhalefet, bu defa Chavez döneminden beri oluşturulan bürokratik yapıya takıldı. Ülkedeki yüksek seçim kurulu bu konuda karar vermemek için süreci neredeyse bir yıl boyunca ertelerken, en son geçen hafta siyasi irade bu süreci tamamen durdurdu. Dolayısıyla şu aşamada yasal ve yumuşak geçiş opsiyonları neredeyse bitti. Sokağa dökülen muhalefet hakkını ararken, Nicolas Maduro yönetimi ülkeyi ekonomik dar boğazdan çıkarmak için çabalıyor. OPEC ülkelerini tek tek gezip destek isteyen Maduro, aslında sonunun yaklaştığının farkında. Özellikle kendi partisi içinde de ciddi şekilde meşruiyeti sorgulanan Maduro’nun ülkedeki en büyük iç muhalifi eski meclis başkanı Diosdado Cabello. Maduro’nun yerine kendisinin Cumhurbaşkanı olması gerektiğini düşünen Cabello, Venezuela siyasetinde hem güçlü hem de etkili bir figür. Fakat şu ana kadar keskin muhalefetin çabalarına karşı bir tür iç dayanışmaya giren Cabello, çok fazla hareket alanı bulamadı.

Venezuela’daki genel süreç bu iken geçen hafta Venezuela yönetimine ait iki askeri uçak, Madrid-Bogota seferini yapan Kolombiya havayollarına ait bir Avianca uçağını havada taciz etti. İster istemez “neler oluyor” sorusunu sordurtan bu olay aslında çok basit bir şey değil. Bu Kolombiya’dan ziyade, net bir şekilde Maduro yönetimine verilmiş bir mesaj. Her ne kadar taraflar olayı yatıştırsa da, bu hamleyi Venezuela’daki iç çekişmenin dışarı yansıması olarak görmek gerekir. Önceleri kapalı kapılar ardında dillendirilen darbe ihtimali, artık açık açık konuşuluyor. Halkın bir kısmının bu tür bir darbeye izin verebileceğiyle alakalı analizler bile var. Elbette ne olur bilinmez ama gelinen noktada askeriyenin hem muhalefeti hem de iktidarı devre dışı bırakacak bir darbe yapma ihtimali öncesine göre çok daha güçlü. Bundan sonra, 2018 Nisan’ında yapılması planlanan seçimleri erkene almak konusunda direnç gösteren Maduro yönetimine ülke içinden gelen baskının artması kuvvetle muhtemel. Ama bu sürecin darbeye mi yoksa erken seçime götüreceğini ancak zaman gösterecek.

Elbette Venezuela’da tüm bunlar yaşanırken işin en ilginç tarafı, 5-6 yıl önce Venezuela modeli diye konuşanlarının hiçbirinin ortada olmaması. Özellikle sol jargonda önemli bir yer tutan Venezuela, bu kesimde bile artık neredeyse romantik bir anıya dönüştü. Venezuela dönüşüm istiyor ve değişim kaçınılmaz, fakat tek beklenti daha fazla yıkım olmadan halkın çok zarar görmediği, şiddetten uzak bir dönüşüm.

Benzer konular