Venezuela ya Zimbabwe ya da Suriye olacak

Venezuela meselesi son dönemde sıklıkla gündemde olsa da aslında Latin Amerika’nın son dört yıldır gündemini işgal eden ana meselelerden birisi. Son günlerde toplu gösteriler arttığı için çeşitli ölüm ve yaralanma haberleri ile daha fazla gündeme geliyor fakat asıl sorun, bir çıkış yolunun şu ana kadar bulunamamış olması.

Venezuela meselesini anlamak için konunun bir kaç boyutunu ele almak gerekiyor. Bunlardan birincisi Latin solunun yaşadığı kriz. Latin solu artık eskisi kadar poppüler değil. Ekvador’u ayrı tutarsak diğer bütün ülkelerde sol kaybediyor. Çünkü artık insanlar popülist sol politikalarla sorunlarının çözüleceğine inanmıyorlar. Bu elbette sağ siyasete güven anlamına da gelmiyor. İnsanlar yeni bir ışık arıyor. Kıtada sol siyasetin kan kaybı 2015 Ekiminde Arjantin ile başlamıştı. Şimdi Venezuela Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro’ya nasıl ‘onurlu’ bir çıkış yolu bulunulacağı konuşulurken, diğer taraftan Bolivya’da geçen yılki referandumda Cumhurbaşkanı Evo Morales’in tekrar aday olabilmesinin yolunu açacak anayasa değişikliği ret edildi. Bu gelişmeler 1999’dan beri kıtada etkisini sürdüren sol dalganın artık sona yaklaştığının işareti olarak görüyor.

İkinci mesele Venezuela iç siyasetindeki istikrarsızlık ve yönetim sorunu. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Venezuela popüler cumhurbaşkanı Hugo Chavez’in ölümünden sonra bir daha kendine gelemedi. Chavez gibi halkla iletişimi çok güçlü ve karizmatik bir liderin yerinin doldurulamaması, dünyada petrol fiyatlarının düşmesiyle birleşince, sol siyasetin en güçlü kalesi hem söylemsel hem de eylemsel olarak etkisizleşti. Solun geleneksel kutsalı Küba’nın Amerika ile siyasal anlamda ilişkilerini düzeltmesi ise Chavez modeli sol siyasetin artık anlamsızlaştığını ilan etti. Maduro’nun Chavez kokan fakat onun yerini asla dolduramayan ucuz popülizm tarzındaki siyaseti hem iktidardaki Birleşik Sosyalist Partisi içinde bölünme ve hizipleşmelere yol açtı hem de yavaş yavaş ülkeyi sosyal ve ekonomik bir kaosa sürükledi. Gelinen noktada bir taraftan Maduro ekibi zaman kazandırıcı hamleler yapmaya çalışırken, diğer taraftan muhalefet dış destek bularak sorunu çözme derdinde. Fakat şu ana kadar her ikisi de başarılı olamadı.

Ekonomik ve sosyal anlamda toplumda yaşanan huzursuzluk öyle bir aşamaya gelmiş durumda ki bir sosyal patlama riskinin arttığı artık herkesin açıkça konuştuğu bir gerçek. 2015’in Aralık ayında yapılan parlamento seçimlerinde mecliste süper çoğunluğu ele geçiren muhalefet kısmen halkta yeni bir umut ışığı doğurmuş olsa da yasamanın ve yürütmenin birbirine son derece zıt iki grup tarafından kontrol ediliyor olması Venezuela’da bir nevi birbirini nakavt edemeyen iki güç merkezi oluşturmuş durumda. Ülkedeki iç siyasal gelişmelerin nasıl olacağını şimdiden öngörmek zor olsa bile, genel kanaat Maduro’nun günlerinin sayılı olduğu yönünde. 2019 yılına kadar olan görev süresini tamamlayamayacağı düşünülüyor. Askeri darbe opsiyonları dahil her türlü senaryonun konuşulduğu Venezuela’daki gelişmeler önceden Kolombiya’daki sol-gerilla grubu FARC’a verdiği destek dolayısıyla Kolombiya ‘da 2012’den beri süren ve son aşamaya gelen barış sürecinden tutun da bölgesel siyasete kadar birçok konuda gelişmelerin seyrini belirleyecek.

Özellikle Kolombiya’daki barış sürecinin dolaylı olsa bile Maduro’nun desteğine ihtiyaç duyması hem Kolombiya’nın hem de barış sürecine çok önem veren uluslararası güçlerin elini zayıflatıyor. Buna muhalefetin tam olarak güven vermemesi de eklenince, ortada tam bir çıkmaz sokak durumu var. Seçimin erkene alınması için imza kampanyalarından, yasal olarak Maduro’yu görevden alma çabalarına kadar her yolunun denendiği Venezuela’da artık insanlar ümidini kaybetmiş bir şekilde ülkeyi terk ediyorlar. Bu göç dalgası şu an Latin Amerika’da birçok ülke için öncelikli bir mesele haline gelmiş durumdadır.

Kolombiya, Panama, Peru, Ekvador, Brezilya ve Arjantin bu göç dalgasından payını alan ülkeler. Venezuelalılar ilk önce Kolombiya’ya oradan ise yukarıda adı geçen ülkelere göç etme derdinde. Tek istekleri daha rahat bir hayat şartları bulabilmek. Bu göç dalgasını daha iyi yönetmek için Kolombiya, Türkiye’nin Suriyeli göçmenler politikası dahil çeşitli örnekleri yakından inceliyor. Bu tecrübelerden yararlanarak bir model oluşturmaya çalışıyor. Peru kıtasal bir fon kurulmasını teklif etti. Brezilya’nın kuzeyinde Venezuela sınırında bir göçmen kampı kurduğu ve bu şekilde gelen Venezuelalılara destek vermeye çalıştığı ile ilgili bilgiler var.

Bütün gösteriler ve gürültüye rağmen kıtadaki devletler de, insanlar da kısa sürede Venezuela’da bir değişim beklemiyor, fakat onun yarattığı sorunları çözmek için daha ciddi adımlar atmaya çalışıyorlar. Venezuela’da iktidar-muhalefet kavgası yanında bir de çok derin iktidar için kavga var. Şu ana kadar gelinen noktada her iki kavganın da kazananı yok. Venezuela’nın yeni bir Suriye mi yoksa yeni bir Zimbabwe’mi olacağını zaman gösterecek fakat şu anki göstergeler dikkate alındığında görüntünün fazla aksiyonun az olduğu bir durumdan daha öte bir şey yok.

Benzer konular