Vatikan’ın küresel siyasette, özellikle de Latin Amerika siyasetinde kilit bir rol oynama isteği her geçen gün daha net şekilde gözüküyor. Aslen Arjantinli olan Papa Francisco’nun papa seçilmesinin ardından Latin Amerika’nın Vatikan’a olan yaklaşımı daha pozitif hale geldi. Pentakostalizm ve ateizmin hızla yayıldığı ya da daha görünür hale geldiği Latin Amerika’da, özellikle gençler arasında, dini duygular her geçen gün kültürel seviyeye düşüyor. Kiliseye gitme oranı evlilik, vaftiz ve ölüm gibi zorunluluklar dışında son derece düşük. Bunu yakından bilen Papa Fransisco Latin Amerika’da özellikle gençleri kazanmaya yönelik politikalar takip etmeye başladı. Katolikler arasında en ilerici grup olarak görülen Jesuitasların bir parçası olan Papa, aynı cinsiyet evliliği dahil bir çok tartışmalı konuda radikal bir pozisyon almak yerine, “Bırakın insanlar istediğini yapsın ve tartışsın” şeklinde bir yaklaşımla, geçiştirmeyi tercih etti. Bu yumuşak pozisyonu Papa’yı özellikle gençler arasında popüler bir figür haline getirdi.
Papa daha önce Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı ziyarette olduğu gibi, 6-10 Eylül arasında yaptığı Kolombiya ziyaretinde de hem siyasi hem de dini mesajlar verdi. Ziyaretin bütün noktalarında barış sürecine desteğini ileterek affetmenin önemine atıf yaptı. Aslında herkesin beklediği gibi barış sürecini kutsamış oldu.
Daha önce Kolombiya’ya iki tane daha papa ziyaret yapmıştı. 1968 yılında Paulo IV ve 1986 yılında ise Juan Pablo II Kolombiya’yı ziyaret etti. Paulo IV, ziyaretini daha çok Bogota ile sınırlarken; Juan Pablo II 7 günlük ziyaretinde 10 şehri ziyaret etti. Bu ziyaret Kolombiya’nın en sıkıntılı dönemlerinden birine denk gelmişti. 1985 yılında Armero’da yaşanan volkan patlaması ve sel sonrası 25 binden fazla kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 50 bin nüfusa sahip olan Armero tamamen yıkılmış, geride kalanlar başka yere taşınmışlardı. Omaira Sanchez adlı 13 yaşındaki kızın bir türlü sıkıştığı yerden çıkarılamaması ve 3 gün boyunca süren hayatta kalma mücadelesi ile hatırladığı bu trajedi, bugün bile Kolombiyalıların hafızalarında tazeliğini koruyor.
Papa Juan Pablo II’nın ziyareti aynı zamanda devletin Pablo Escobar’la en sert şekilde mücadele ettiği yıllardı. Escobar’ın desteğiyle Anayasa Mahkemesi’ni işgal eden ve oradaki hakimleri öldüren illegal gruplarla mücadele o dönemin en önemli gündemiydi. Anayasa Mahkemesi’ni geri almak için devletin başlattığı operasyon sırasında çok sayıda insan ölmüştü.
Papa Francisco’nun ziyareti diğer papaların ziyaretleri ile karşılaştırılınca Kolombiya için pozitif bir sayfanın açıldığı bir dönemde gerçekleşiyor. Devlet sadece FARC ile değil, diğer güçlü sol örgüt olan ELN ile de ateşkes ilan etti. FARC’tan boşalan yeri doldurmaya çalışan illegal gruplardan olan Clan Usuga yine aynı dönemde devlete teslim olacağını ilan etti. Dolayısıyla yarım yüzyıldan beri savaş, iç çatışma, insan kaçırma ve insani trajedinin yaşandığı Kolombiya’da artık halk acı görmek istemiyor. Papa’nın tam bu dönemdeki ziyareti aynı zamanda insanlara yeni bir ümit vermeyi de amaçlıyor. Onun için Papa, ilk açıklamasında “Mutluluğunuzu ve umudunuzu kimsenin çalmasına izin vermeyin” diyerek söze başladı. Kolombiya’da en çok konuşulan konulardan birisi oldu bu söz.
Papa’nın Latin siyasetinde aktif rol oynamak istediğini yazının başında vurgulamıştım. 2017 yılının başında Venezuela krizini çözmek için bir heyet gönderen Papa, Venezuela’da muhalefet ile iktidar arasından arabuluculuk yapmaya çalıştı, fakat işlemedi. Kolombiya’ya gelirken uçağı tam da Venezuela toprağına girince, Venezuelalılara ‘sorunları barış yoluyla çözmeleri ve ülkedeki sorunların çözülmesi için’ dua eden bir mesaj yayımladı. Ziyareti sırasında en sembolik olaylardan birisi ise Kolombiya Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na yaptığı ziyaretteki törende hasta bir Venezuelalı çocuğun kendisine verdiği Venezuela bayrağına özellikle sahip çıkmasıydı. Tüm Latin dünyasının ya katıldığı ya da 24 saat televizyonlardan izlediği ziyaret, Vatikan’ın siyasi ve dini olarak kıtadaki varlık ve etkinliğinin artmasıyla sonuçlandı. Papa ile görüşmek isteyen FARC yöneticilerine randevu verilmedi, ayrıca barış sürecine karşı çıkan eski cumhurbaşkanı ve muhalefet lideri Alvaro Uribe’nin Papa ile görüşme talebi de geri çevrildi. Aslında bu ret etmelerin barış sürecine Papa’nın açık ve net desteği olarak yorumlandı. Önümüzdeki yıl barış sürecinin oylanacağı bir seçim yaşayacak Kolombiya. Mayıs 2018’deki seçim Papa tarafından kutsanmış bir barış anlaşmasının nasıl işleyeceğini hepimize gösterecek.