Latin Amerika’da gelir dağılımın ne kadar bozuk olduğu bilinen bir gerçek. Bu durumun sürmesini sağlayan bazı etkenler hala varlığını sürdürüyor. Latin Amerika’da doğduğunuz yer büyük oranda kaderinizi şekillendiriyor. Sosyal sınıflar arasında geçişkenlik son derece az. Her ne kadar son dönemde yükselen bir orta sınıftan bahsedilse de bu sınıf hala çekingen, ürkek ve geleneksel hegemonyaya karşı çıkacak cesarette değil. Kendilerini özellikle eski elitlerin hakim olduğu başkentlerde rahat hissetmiyorlar, onlardan uzak durmaya özen gösteriyorlar; fakat bu sınıfın bireyselci yönü çok öne çıktığı için örgütsel anlamda yeni bir sosyal alan kuramıyorlar.
Ailenizin sosyal sınıfı o kadar belirleyici ki, opsiyonlarınız bununla doğrudan bağlantılı. Kıtada eğitim çok pahalı olduğu için eğer mütevazı bir geçmişten geliyorsanız iyi bir üniversiteye gitme şansınız son derece zayıf. Şans bulup belirli üniversitelerin dışında bir üniversitede eğitim alsanız bile bu size pozitif değil, negatif dönüyor; çünkü o etiketi hayat boyu taşımak zorundasınız. İşte sırf bu yüzden Latinlerin çoğu için en iyi çıkış yolu yurtdışına gitmek. Bunu yapabilmek için ya bir şekilde burs bulmaya ya da çeşitli değişim programlarıyla kendilerine kapı aralamaya çalışıyorlar. Bunları yapamayanlar ise tanıştığı yabancılardan birisiyle evlenip kendisini kurtarma derdine düşüyor.
Bunları yakından görünce kıtada ciddi bir psikolojik sınır harbi olduğunu fark ediyorsunuz. Yıllardır süren bir durumun kırılması yakın zamanda da olacak gözükmüyor. Diğer yandan ülkelerdeki hakim sosyal sınıflar bunun farkında bile değil. Çünkü onlar tamamıyla başka bir dünyada yaşıyorlar. Onlar için iktidara gelmek, çeşitli pozisyonlarda görev yapmak o kadar sıradan bir şey ki; verilen opsiyonlar arasından kendileri seçiyorlar. Etkin elit aynı zamanda dünyanın güç merkezleriyle de çok yakından bağlantılı. Ya Londra, Miami ve New York gibi yerlerde mülkleri var ya da zaten ailelerinin bir bölümü buralarda yaşıyor.
Peki bu çıkmaz sokaktan nasıl kurtulabilinir? Aslında küreselleşme yükselmek isteyen sosyal sınıfa çok ciddi imkanlar sunuyor. Özellikle tarım alanına eğilinse bu nesil farklı bir şekilde yeni sosyal dönüşüme yol açabilir. Fakat bu olmuyor. Kıtada tarımla uğraşanların çoğu ya zaten hakim elitlerin elinde ya da kendi bölgesi dışında hiç bir perspektifi olmayanların. Dolayısıyla bu konuda köklü bir değişim oluşmuyor.
Konunun bir başka boyutu ise sömürgeciliğin insanların zihnine tamamıyla işlemiş olması. Latinlerin çoğu alternatif bir sosyal alan düşün(e)müyor. Ne entelektüel ne sosyal ne de yaşamsal olarak alternatif kurmayı düşünmeyen insanlardan büyük bir dönüşüm beklemek abes olacaktır. İşin ilginç tarafı kıtadaki bütün ülkelerde sol muhalif hareketlerin bile temel yaklaşım felsefesi devleti ele geçirip sonrasında değişim/dönüşüm üstten yapmaktı. Son 15 yıllık tecrübeyle görüldü ki sosyal alanı kontrol etmeyen bir muhalefet, iktidar olsa bile sistemi sallamaktan başka bir şey yapamaz. Hele hele sistemde köklü değişiklikleri hiç yapamaz. Kolombiya’daki FARC’tan başlayarak kıtada ömrünü tamamlamış bütün muhalif sol örgütlenmeleri bu gözle okumak gerekir.
Kıtaya geleli beri nereden ve nasıl bir alternatif çıkabilir diye hep düşünmüşümdür. Şehirde yaşayan çevreden gelenler modernizmin metodolojik golünü yemiş ve bütün derdi bir elitin sahip olduğu anlamsız şeylere sahip olmak iken; kırsal kesimde yaşayanların derdi genellikle ayakta kalmaktan ibaret. Sosyal anlamda sınıf atlayanların çoğu ise ilginç bir şekilde geçmişinden gurur duymak yerine ondan uzaklaşan bir tavır sergileyebiliyor. Yurtdışına gidenlerin ise geri dönmek istemediği gerçeği düşünülünce kıtada nasıl bir alternatif çıkar gerçekten tahmin etmek zor.
Aslında kıtada gerçekten “farklı” bakabilen Latin Müslümanlar var, fakat bunların sayısı son derece az. Acaba bu damar zamanla bir tür mayalanmaya yol açar mı öngörmek zor ama üzerine yoğunlaşılırsa en azından farklı bir karışım katacağı kesin. Elbette bu durumu zaman gösterecek.
Latin Amerika deyince Türkiye’de insanların aklına hemen sol hareketler ve dünya sistemine baş kaldıran alternatif siyasal ve sosyal hareketler gelir. Biraz yakından inceleyince bunun aslında Türkiye’deki romantik solun Müslümanlara attığı bir golden başka bir şey olmadığını görmek gerekir. İşin özü, Latin Amerika’da çoğu inanın “umduğu” ve “beklediği” türden bir değişim çok yakında olmayacak. Latin tecrübesini yakından takip edelim ama boş söylemlerin kurbanı olmayalım.