Latin Amerika ülkelerinin çoğu dünyada gelir dağılımı konusunda son sıralarda yer alıyor. Gelir dağılımı uzun yıllar o kadar bozuk kalmış ki, bu durum bir tür sınıflaşma oluşturduğu için, artık insanlar gelir dağılımının adaletsizliğini konuşmuyor, aksine doğal bir kabullenmişlik şeklinde sistemsel sorgulama yapmadan kendi başına ayakta kalmaya başlıyor.
Yıllardır kıtada hemen hemen her ülkede sayılı aileler ülkenin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatına yön verdiler. Askeriden bürokrasiye; siyasetten üniversitelere hep belli soy isimler taşıyanlar şekil verdi. Latin Amerika soyadı aynen Arap dünyasında olduğu gibi tek başına çok büyük avantajlar getirebilir. Sırf köklü ve etkin bir ailenin soyadını taşımak, kişi ne kadar niteliksiz olsa bile bir çok kapıyı açabilir.
1999 sonrası başlayan kıtadaki sol dalga var olan bu hiyerarşik sistemi kırmak için popülist bir cevaptı. Şu an için sol iktidarlar tek tek giderken, sistem hala kendisini sağlam bir şekilde koruyor. Fakat bu sistemi orta ve uzun vadede değişime zorlayacak farklı bir sosyal dinamik şu an kıtada kendisini gösteriyor: yeni ve yükselen orta sınıf.
Yükselen orta sınıf hep tehlikelidir. Sessizdir, hesapçıdır, yer yer çok kapitalist görüntüsü vardır; ama belli bir doyumdan sonra daha fazla şey ister. Bu istek kendisini siyasi talep olarak gösterir. Arap Baharı’nın 1990’larda değil de 2010’da ortaya çıkmasının tek cevabı, soğuk savaş sonrasında Arap dünyasında başlayan neo-liberal açılımların yarattığı orta sınıfın kendisini konsolide etmiş olmasıdır. Arap diktatörler neo-liberal politikalarla aslında kendilerinin meşruiyetini artıracak ve sosyal tabanlarını genişletecek yeni bir sınıf ortaya çıkarmayı amaçlamışlardı. Fakat oluşan bu yeni sınıf rejimlerin bir numaralı düşmanı haline geldi.
Latin Amerika’da da benzer bir süreç yaşanıyor. Sol siyasi dalgayı yaşayan ülkelerde yeni bir zengin sınıf oluşmuş olsa da bu doğal bir zenginlik olmadığı için kalıcı etki bırakmayacak. Orta sınıfı orta sınıf yapan şey, bu sınıfa mensup kişilerin bir nevi tırnaklarını kazıyarak belli bir kazanım elde etmeleridir. Zorlukları çekmişler, sınıfsal yükselmenin kolay olmadığını ve yapısal sorunlarını yakından görmüşlerdir. İşin ilginç tarafı, orta sınıfın daha iyi gelişmesi ve genişlemesinin önündeki tek engelin aslında siyasal sistem ya da elitleri olduğunu sindire sindire hissetmişlerdir. Dolayısıyla Latin Amerika’daki yeni orta sınıfı konuşurken sol dalganın zenginleştirdiği, fason turu zengin üretimine atıf yapmıyorum. Fakat sol iktidarların açtığı alan sayesinde çok mütevazı şartlardan gelip yükselmeye çalışan bir sınıftan bahsediyorum.
Latin yeni orta sınıf hala ürkek ve çekingen. Çoğu elitlerin domine ettiği büyük şehirlerde kendilerini yabancı ve ezilmiş hissediyor. Çünkü elitizm Latin Amerika’da başkentlerde kimsenin üstesinden gelemeyeceği kadar baskın ve dominant bir şey. Hangi arabaya bindiğinizden nasıl giyindiğinize kadar ilk görüntünüz çok şeyi belirliyor. Latin Amerika’da para sahibi olmak iyi insan olmaya denk bir şeydir. Bir şeylere sahip olmak her zaman amiyane tabirle adam olmaktan çok daha evla ve önemlidir. Bu elit kültürü yüzeysel, sığ ve derinliksizdir. Çok kötü bir batı kopyasıdır, ama bir taraftan da kendisine bakmadan batıyla yarışmaya bakar. Ama batıyla yarışma niyeti bile derin bir ezikliğin yansımasıdır.
İşte sırf bu sosyal ortamdan dolayı yeni orta sınıf kısmen derinlikli ve anlamlı şeyler aramaktadır. Şu ana kadar bu arayışlarından sağlıklı bir şey çıkaran bir orta sınıf yok. Çünkü bazıları kraldan daha kralcı olacak şekilde eski elitlerin gözüne girmeye çalışmakta ve her türlü şaklabanlığı yapmaktadır. Kimisi ise kendisini izole ederek kaybolmamaya çalışmaktadır.
Dolayısıyla kıtada ciddi bir psikolojik gerilimden bahsetmek mümkün. Latin kızlarının eğer imkan elde etseler yabancılarla evlenmeye çok sıcak bakmaları, yeni orta sınıfın asıl niyetinin ülkeyi terk edip başka bir yerde bir dünya kurma isteği ve her geçen gün açılan elit-içi ve elitler arası ayrışmalar bu gerilimin ortaya çıkardığı fay hatlarıdır.
İleride bu orta sınıf siyaseten bir türbülans yaratır mı bilinmez ama önümüzdeki 10-20 yılda kıtadaki sosyolojik yapıya ciddi bir renklilik katacağı bir gerçek. Ne kadar renklilik katacağı ya da neleri değiştireceği de büyük oranda yeni orta sınıfın kendisini sırtlayıp toparlayacak bir lider çıkarmasına bağlı. Eğer orta vadede bir ülkede geleneksel adaylar dışında popülist ya da sıra dışı adaylar çıkarsa, kıtadaki orta sınıfın geleceğini onların performansı üzerinden de takip etmek mümkün.