New York Times geçenlerde uzun bir analiz yayımlayarak Trinidad ve Tobago’dan IŞİD’e katılanların profillerini, motivasyonlarını ve sebeplerini izah etmeye çalıştı. Normal şartlarda bu normal bir haber gibi gözükse de haberin tarzı ve stili sanki Latin Amerika’dan binlerce insan IŞİD’e katılmış gibi bir hava veriyordu. Latin Amerika’dan IŞİD’e katılımın son derece düşük olduğunu daha önceki bazı yazılarımda vurgulamıştım fakat bu haber sonrası bu meseleyi Latin Amerika ölçeğinde bir kez daha tartışmak gerektiği kanaatindeyim.
Normal şartlarda kıtadan IŞİD türü yapılanmalara ilgi son derece azdır. Fakat son dönemde konunun tekrar ısıtılıp sanki kıtada ciddi bir radikal İslam tehlikesi varmış gibi gösterilme çabası özellikle Amerikan sağının bakış açısını temsil etmektedir. Bu şekilde hem kıtadaki Müslümanlar üzerinde şüpheler uyandırılmakta hem de gereksiz bir şekilde kıtadaki devlet yöneticileri nezdinde Müslümanlar hakkında korku salınmaktadır.
Kıtada bazıları tarafından dillendirilse de Latin Amerika an itibariyle IŞİD tehlikesinin en az olduğu ve aynı zamanda en güvenli kıtadır. Her ne kadar Latin Müslümanlarının ana iletişim ve bilgi kaynağı internet ve sosyal medya olsa da şu ana kadar IŞİD bu kanallar üzerinden Latino Müslümanlarını safına çekme açısından başarılı olamamıştır.
Genellikle Ortadoğu denilince Los Turcos, Filistin, İsrail ve petrol olarak dört kelimede ifade edilebilecek bir algıya sahip olan Latinlerin dünyasına İslam dünyası ve terörizm arasındaki bağa yönelik algı 11 Eylül sonrasında girmeye başlamıştı. 11 Eylül’ün getirdiği havayla beraber, biraz da özellikle belli çevrelerin kışkırtmasıyla, Latin Amerika El -Kaide türü radikal örgütlerin kendisine alan bulabileceği bir yer olarak sunulmuştu. Yine aynı dönemde Hizbullah’ın kıtada bazı operasyonlar yapabileceği, bazı elemanlarını burada saklayabileceği gibi çok da gerçekçi olmayan bir algı oluşturulmaya çalışılmıştı. Elbette bunların hiçbirisi kalıcı olmadı fakat kısmen de olsa kıtadaki Arap Müslümanlara yönelik oluşan negatif algı kalıcı oldu. Tam bu algı derinleşmeden yavaş yavaş yok olmaya başlamışken tüm dünyada olduğu gibi kıtada da IŞİD meselesi konuşulmaya başlandı.
Kıtadan IŞİD’e yönelik desteğin Arap kökenli insanlardan gitme ihtimali çeşitli sosyal, siyasal ve ekonomik nedenlerden dolayı mümkün değil. Fakat asıl tehlike İslam’a yeni giren genç nesiller arasından IŞİD sempatizanlarının çıkabileceği meselesidir. Latin Amerika genç Latinlerin İslam’a ihtida ettiği bir bölge, özellikle 18-24 yaş arası bayanlar arasında ciddi bir İslam’a giriş var. Bu gençlerin en önemli bilgi ve iletişim kaynağı ise internet, facebook grupları ve özellikle Arap dünyasından edinilen arkadaşlıklar olmaktadır. Hem İspanyolca İslami literatür çok az olduğundan hem de modern dönemin tembelliği dolayısıyla internet forumları ve gruplar en temel sosyalleşme, iletişim kurma ve bilgi edinme yerine dönüşmektedir.
Latin Amerika’da İslam’a yeni giren Latinlerin en büyük avantajı ya da dezavantajı son derece apolitik olmalarıdır. O kadar ki İslam’a geçtikten sonra kendi siyasal ve sosyal gerçekliklerinden de kopma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilmektedirler. Bu apolitik duruşları IŞİD ve diğer radikal gruplara katılımın önündeki en büyük engeldir denilebilir. Dolayısıyla Latin Amerika’dan IŞİD’e katılımın son derece az olması sadece coğrafi uzaklık değil, apolitik duruşlarıyla açıklanabilir.
Latin Amerika’dan IŞİD’e katılım yukarıdaki sebepler dolayısıyla son derece az olmasına rağmen son dönemde hızla büyüyen ve sanki kıtada ciddi bir güvenlik tehlikesi varmış gibi gösterme çabalarına ciddi şekilde şüpheyle yaklaşmak gerekir.
Son dönemde kıtadaki bazı güvenlik üzerine çalışan uzmanların da konuya ilgi duymaya başlaması sonrası yavaş yavaş bir tür İspanyolca literatür de oluşmaya başlamıştır. Bunun bir süre sonra yansımalarını elbette Arapça ve Türkçe literatürde çoğu sadece çeviri olarak görmek şaşırtıcı olmayacaktır. İşte bunun gerçekliğinin kıtada olmadığını buradan ifade ederek konu ile ilgili araştırma yapan ya da yapacak olan araştırmacılara acizane tavsiyem reel karşılığı olmayan bir konuda kendilerine yormamalıdırlar.
Çünkü bu konuda yapılacak yazılar ve araştırmalar 1990’larda sanki savaş çıkacakmış gibi tartışılan Ortadoğu meselesini bana hatırlatmaktadır. Oluşan onlarca literatür, sayısızca yayın ve konu ilgili toplantı bugün için aslında ne kadar gereksiz bir tartışma yapıldığını ortaya koymaktadır.