Latin Amerika Jeopolitiği

Latin Amerika’nın tek başına siyasi ve ekonomik olarak varlık gösterip gösteremeyeceği ve kabul edilip edilmeyeceği her zaman tartışılagelmiştir. Kıtadaki ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmalarından beri birlik sağlama çabaları hep olmuş fakat bahsedeceğimiz nedenlerden dolayı hiçbir zaman sağlanamamıştır. Aslında bu anlamda diğer kıtalara göre Latin Amerika’nın hayli avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. Kıtada ciddi bir dil birliğinden bahsedilebilir. Portekizce konuşulan Brezilya ve kuzey batı kıyılarındaki Guyana ve Fransız Guyanası gibi küçük ülkelerin dışında hemen hemen bütün ülkelerde baskın bir şekilde İspanyolca konuşulmaktadır. Dolayısıyla bilgi akışı, aynı dil üzerinden duygu ortaklığı ve hatta müzik, sinema ve tiyatro gibi sanatlar üzerinden ortak bir kültürel öğeler hazinesini bile oluşturmanın göreceli olarak kolay olması beklenir. Fakat bu hiçbir zaman böyle olmadı.

Simon Bolivar’in hayalini kurduğu büyük Kolombiya onun çok büyük çabalarına rağmen kalıcı olmadı. Venezuela, Ekvador ve Kolombiya’yı birleştirmeyi amaçlayan Bolivar bu ülkeleri bağımsızlığa taşımış büyük bir siyasi figürdü. Fakat kurmak istediği birliğin özellikle coğrafi şartlar nedeniyle gerçekleşemediği çoğu araştırmacının ortak kanısıdır. Kıtanın güney bölgesindeki Brezilya, coğrafi konumu ve nüfusunun büyüklüğünden olsa gerek, kıtada her zaman kendisini tek başına bir ‘birlik’ olarak gördü. Kıtaya her zaman kendisini diğer ülkelerden ayırarak baktı. Bugün bile bunun kısmen devam ettiğini söylemek gerekir. Diğer ülkelere bakınca Ekvador-Peru-Bolivya-Şili arasındaki sınır sorunları ve bunun yer yer yol açtığı savaş bu küçük ülkeler arasındaki birlik ruhunun oluşmamasına yol açmıştır. Dolayısıyla kıta jeopolitiği açısından bakılınca birlik için bazı kolaylaştırıcı öğelerin varlığına rağmen bu konudaki bütün çabalar hayali olarak görülmüştür.

Bu çerçevede bir kaç noktaya ayrıca değinmek gerekir. Kıtada özellikle sömürgecilere karşı savunması kolay şehirler kurma adına çoğu şehir bir nevi dağların üstüne kurulmuştur. Bogota, Quito, La Paz ve diğer çoğu şehirler özellikle 2500 metreden daha yüksek yerlere kurulmuş ve ciddi şekilde bir doğal savunma alanı oluşurmuştur. Ulaşım kıta arasında karayolu anlamında And dağlarının yüksekliği ve diğer coğrafi şartlar nedeniyle gerçekten çok zor olmaktadır. Havayolu ise  çok pahalı olduğundan ancak son dönemlerde gelişmeye başlamıştır. Örneğin, uçakla 70 dk civarında olan Bogota-Quito arası yada 160 dakika olan Bogota-Lima arasındaki uçuşun maliyetleri yer yer 9,5 saatlik olan Bogota-Madrid arasındaki uçuş fiyatıyla aynı olmaktadır. Dolayısıyla bütün teknolojik gelişmelere rağmen kıta içi iletişim adına birçok görünmeyen engel hala varlığını sürdürmektedir.

Siyasi jeopolitik açısından kıtaya baktığımızda her ülkenin bugün için çok farklı vizyonları ve önceliklerinin olduğunu söylemek mümkündür. Siyasal anlamda sağ ve sol diye siyasetin keskin bir şekilde bölünmüş olması, geçmiş tecrübelerden gelen ve ülkeler arası birbirlerine yönelik konuşulmayan ama herkesin bildiği bakış açıları, aslında siyasi işbirliğinin imkan ve sınırlarını belirlemektedir. Ülkeler arasındaki ekonomik kalkınma  seviyesi farkı yapısal anlamda ülkeler arasındaki ticareti azaltmaktadır.

Kıtada ülkeler arası ekonomik anlamda karşılıklı bir bağımlılık yoktur. Ülkelerin ticaret rakamlarına bakılınca Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkeleri kıta ülkelerinin en çok ticaret yaptığı ülkelerin başında gelmektedir. Ayrıca kahve ve kakao vb gibi kıtadaki tarımsal üretim ülkeler arasında ayrı bir rekabet alanı ortaya çıkarmakta olup yer yer kendi kendileriyle yarışmaktadırlar. Her ülkenin kıta dışındaki angajman kurduğu ülke farklıdır. Brezilya daha çok İtalya ve İngiltere’ye bakarken; Kolombiya Amerika’ya bakmaktadır. Venezuela İran, Rusya ve Çin’e bakarken; Ekvador daha çok Çin’e yönelmiştir. Şili Avrupa ülkelerine bakarken; Arjantin ve Paraguay İtalya ve Almanya’ya bakmaktadır. Bu tür farklı tercih ve öncelikler kıtanın ortak hareket etmesinin önündeki yazılı olmayan sorunlar olarak durmaktadır.

Pasifik İşbirliği, ALBA ve MERCASUR gibi bir çok siyasi ve ekonomik işbirliği örgütlenmesi kıtadaki iç birlikteliği sağlamak için kurulmuş olsa da bunların çoğu bir ülkenin meşruiyet alanını genişletmek için kurduğu bir yapılanma olmaktan ileri gidememektedir. Ya da örgütün kurgulanması en başından beri isimsel bir birlikten öteye geçememektedir. Örneğin çoğu analiste göre Pasifik İşbirliği’nin tek ortak noktası ‘Pasifik’e komşu olmalarıdır. Meksika, Kolombiya ve Peru’nun oluşturduğu bu işbirliği örgütünü kuran ülkeler arasında işbirliği son derece zayıftır ve hatta ciddi bir rekabet vardır. Arjantin ve Şili’nin dışarıda kaldığı bir işbirliğinin Pasifik’te başarılı olması sadece isim üzerinde kalır. Aynı şey Chavez’in kendi ajandasını kurmak için oluşturduğu ALBA için de söylenebilir.

Dolayısıyla işin özü kıtada uzun yıllardan beri jeopolitik anlamda Latin Amerika’nın tek başına aktörlüğü ve varlığıyla alakalı bir çok çalışma ve yapılanma olmasına rağmen bu durum bugün için hayalden öteye geçememiştir.

 

Benzer konular