Venezuela’da yaşanan siyasal ve ekonomik sorunların her geçen gün daha da derinleştiğini artık tartışmaya gerek yok. Fakat bu sorunun bölgedeki etkileri, yankıları ve bırakacağı iz daha uzun süre konuşulmaya devam edeceğe benziyor.
Şu ana kadar görünen en büyük etki mülteciler meselesi. Kriz nedeniyle birçok Venezuelalı ülkesini terk etmiş durumda. Arjantin, Kolombiya, Brezilya, Ekvador, Peru ve diğer birçok ülkeye giden çok sayıda Venezuelalı artık kendisine yeni bir hayat kurmanın peşinde. Venezuelalı yetkililere göre ise aslında sorun yok ve bu sıradan normal bir hareketlilik.
En fazla Venezuelalının geldiği ülke Kolombiya. Özellikle Maicao ve Cucuta sınır kapısından Kolombiya’ya giriş yapan Venezuelalılar buradan önce başkent Bogota’ya sonrasında ise ya güneye Ekvador’a ya da mümkünse kuzeyde Panama üzerinden farklı ülkelere; özellikle de Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmeye çalışıyorlar. Elbette herkes gidebilenler kadar şanslı değil. Özellikle durumu kötü olanlar için tek çare hayatta kalma çabası.
İşte bu fenomeni yerinde incelemek ve bir dizi konferans vermek için Kolombiya’nın Cucuta şehrine geçtim. Daha önce de geldiğim bu şehirde Venezuelalı sayısı artık ihmal edilemeyecek kadar artmış. Herkes onların negatif etkilerinden bahsediyor. Konuştuğumuz kişiler, özellikle bir çoğu eğitimli olan Venezuelalıların kötü şartlar altında hayatta kalma mücadelesi verdiğini belirtiyor ve merkezi hükümetin bir inisiyatif almasını bekliyor. Çünkü sorunun yönetilmesi yerel hükümetin hem maddi hem de kapasite imkanlarının çok çok üstünde.
Üniversite tarafından davetli olarak geldiğim Cucuta’da Türkiye’nin Suriyelilere yönelik politikasını anlattığım bir kaç toplantı yaptık. İnsanların çoğu elbette Türkiye’nin Suriyeli mültecilere yönelik politikasından habersiz. Türkiye’de 3 milyondan fazla Suriyeli var deyince insanlar hem ürperiyor hem de sonradan bu süreci kaç yıldır nasıl idare ettiğimizi anlatınca rahatlıyorlar, çünkü sorunu yönetebileceklerine dair bir umut görüyorlar.
Kolombiya’da şu ana kadar ne kadar Venezuelalı olduğuyla alakalı net ve resmi bir rakam yok. Verilen rakam kiminle konuştuğunuza göre değişiyor. Kimisine göre bu sayı 1 milyondan fazla. Konuştuğumuz resmi kaynaklar ise bu rakamın yaklaşık 500 bin civarında olduğunu düşünüyor. Sınırda artık bir kayıt sistemi devreye sokulmuş durumda ve insanlar sistemden başvurarak giriş-çıkış yapabilecekleri bir karta hemen sahip olabiliyor. Gözlemlediğim en büyük sorun hala etkin bir kayıt sisteminin olmaması. Öncesine göre bu konuda ciddi bir ilerleme olmasına rağmen, hala bu konuda adımlar atılması gerekiyor. Kolombiyalı yetkililer bu konuda çalışmalarını sürdürüyor.
Kolombiya-Venezuela sınırına Türkiye tecrübesini anlatmak için geldiğimi söylemiştim. Aslında bu son dönemde Kolombiya medyasında da tartışılan konu Türkiye’nin Suriyelilere yönelik politikasıyla doğrudan bağlantılı. Bir süre önce Kolombiya’dan üst düzey bir heyet Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı’nın (TIKA) desteği ve öncülüğünde Türkiye’yi ziyaret etti. Bu ziyarette heyet özellikle Suriyelilerin sınırdan girişinden her türlü sorunlarının çözümüne kadar bütün süreci yerinde inceledi, yetkililerle görüşmeler yaptı. Özellikle Venezuela’dan güçlü bir göç dalgası olması durumunda devletin nelere hazır olması gerektiğiyle alakalı tecrübeleri yerinde incelediler. İşte bu incelemeler neticesinde Kolombiya ciddi bir şekilde gelen göçmenlere yönelik bir politika üretme çabalarını artırmış durumda. Böylece Türkiye’nin başarılı politika tecrübesi başka ülkeler için örneklik teşkil ediyor.
Kolombiya’da son dönemde akademik anlamda da Türkiye’nin Suriyelilere yönelik politikasına ilgi artmış durumda. Fakat mesafenin uzaklığı ve bilgi eksikliği ciddi bir engel. Kolombiya gibi örnekler Türkiye’nin kendi başarılı politikalarını dünyaya anlatması için çok iyi fırsatlar. Bu konuda Türkiye’den akademisyenlere de büyük görev düşüyor. Artık karşılaştırmalı çalışmalar yapmak akademinin küresel çıtasını ve kalitesini artıran bir etken.
Yeni bir döneme girdiğimiz Türk siyasetinde son yıllarda yaşanan krizin bıraktığı izleri silmenin en iyi yolu tekrar pozitif ve yapıcı bir şekilde katkı veren bir aktör olarak kendimize dünya siyasetinde yer açmaktır. Bölgemizdeki sorunların kısa sürede net çözüme kavuşmayacağı dikkate alınınca, dünyanın düğer bölgelerinde küçük ama etkili dokunuşlarla çok daha fazla iz bırakabiliriz. TIKA, YTB ve diğer kurumların ön açtığı Latin Amerika gibi bölgelerde biraz daha sistemli ve planlı çalışma zaten oluşan etkiyi çarpan etkisiyle büyütecektir.