Değişen birey, dönüşen toplum

Latin Amerika’da insanlar genellikle sıcak kanlı, hayatı seven ve yaşamaya çalışan mutlu insanlar olarak bilinir. Fakat derinlere inilince aslında kıtada çoğu hayat ya da hayatlar içeriden yıkılmış kaleler gibidir. O kaleleri tamir etmek, yeniden kurmak ve hatta bazen kapatmaya çalışmak birçok Latinin uğraş verdiği bir durumdur. Latinler aşklarının arkasından giderler. Aşık olmak ya ‘amor’ Latinler için her şeyi verebildikleri bir şeydir. Şarkıları, salsa ve tango dansları aslında derin aşk şarkıları üzerinden yürür. Bizde olduğu gibi klasikleşmiş aşk şarkıları ve şarkıcıları vardır. Toplumun hızlı değişmesine paralel olarak yaygınlaşan müzik türleri de değişir. Son yıllarda son derece müstehcen içeriği olan reggeaton son derece yaygınlaştı. Puerto Rico merkezli başlayan bu türün yeni merkezi Kolombiya’nın Medellin şehri.

Latin Amerika nesil ve ailenin değiştiğini bir kaç konu üzerinden görmek mümkün. Bunlardan bir tanesi artık öyle yeni bir nesil var ki evlenmek istemiyorlar. Latin Amerika’da evlilik artık kutsal bir şey değil, aksine bol sorun getiren bir kurum olarak görülüyor. Kadınlar tek başlarına çocuk sahibi olmak ya da bir köpek sahibi olarak hayatlarını sürdürmek istiyorlar. Özellikle profesyonel anlamda iş hayatında başarılı genç kadınlar bunu tercih ediyorlar. Bunun bir tezahürü olarak evlenmeden beraber yaşama artık sıradanlaşan bir şey.  Katolik evliliği denilen ve kilisenin evlendirdiği kuşak artık neredeyse üçüncü yaş grubuna giriyorlar. Ülkeler beraber yaşamanın yaygınlaşmasına paralel olarak hukuki düzenlemeler yapıyorlar. Örneğin iki kişi aynı adreste iki yıl birlikte yaşarsa hukuken onlar evli kabul ediliyorlar; yani bir gün ayrı yaşamaya karar verirlerse mal paylaşımı vb tüm konulara evli bir çifte yapılan muamelenin aynısı. Eğer beraber yaşarlarken birisi hayatını kaybederse diğeri aynen eşini kaybetmiş gibi diğerinden doğan haklara sahip olabiliyor.

Kıtada çok yaygın olan başka bir gelişme boşanma oranı. Belli bir süre evli kaldıktan ve hatta çocuk sahibi olduktan sonra boşanan insanların sayısı son derece fazla. Bu durumda farklı ilişkilerden farklı çocukları olan anne ya da babalarla karşılaşmak gayet normal. Çocuk sahibi olarak boşanmış kişiler kendi aralarında ya beraber yaşıyorlar ya da evleniyorlar. Her iki tarafın da önceki ilişkilerinden ya da evliklerinden çocuklarının olduğu bu yeni aile ilginç bir şekilde farklı katmanları olan bir yapıya dönüşüyor. ‘Matrimonios asemblada’ yani birbiri içine geçmiş ya da geçirilmiş evlilik denilen bu sosyal realite kıtada şu an en yaygın aile yapılanması. Bu durum sorun çözücü gözükse bile bir nevi sırf anne ya da babasının kendi ilişkisi yüzünden farklı geçmişe sahip çocukların ilişki kurmalarını zorluyor. Çoğu zaman da başarılı olmayan bu ilişkide aslında kazanan hiç kimse yok. Daha fazla sosyal sorun ortaya çıkarıyor; daha fazla kriz alanı oluşturuyor.

LGBT topluluğunun hızla artması kıtanın başka bir gerçeği. Özellikle gay oranlarında çok ciddi bir artıştan bahsediliyor. Bu durum erken-kadın oranının doğal olarak bozulmasına ve farklı sosyal sorunlara yol açıyor. Kıtadaki bazı ülkeler gay evliliklerini onayladı ve artık onlar da aile kurabiliyorlar. Eğer gay aileler bir çocuk evlat edinmek isterlerse nasıl olacağı halen tartışılıyor ama sürecin oraya gittiği son derece açık.

Tüm bu tartışmalar içerisinde kilise önemli bir aktör olarak her zaman yer aldı. Kiliseler aynı cinsiyetler arasındaki evliliğe karşılar ve hatta bazıları evlenmeden beraber yaşamaya bile karşılar. Birkaç yıl önce kilise içindeki çocuk tacizleri kıtada kilisenin manevi gücünü epeyi azalttı. Artık Hristiyanlık yavaş yavaş bir dinin ötesinde; genel olarak kültürel öğelerin ve ahlaki öğelerin bir parçasına dönüşüyor.

Bu sosyal dönüşümün sadece Latin Amerika kıtasına has olmadığı bir gerçek; genel olarak batılı ya da batılılaşmış toplumların en sonunda geldiği nokta bu. Burada asıl sorun devleti ve sosyal sözleşmeyi kuran ana yapıların artık bir bir tartışılıyor olması. Aile, hukuk düzeni, kilisenin rolü; ana toplumsal kurallar vb hepsinin bu sosyal değişim karşısında yeniden düşünülmesi gerekiyor. Bu dönüşüme karşı çıkan sert dini ve kültürel gruplar da hızla yükseliyor. Sosyal sözleşme üzerinden modern anlamda devlet kurma tecrübesini bütün dünyaya yayan batıda artık bu düzenin sosyal tabanı çöküyor. Doğudaki devlet kurma temellerinin ayrı sorunlara sahip olduğu bu dönemde; eğer batılı model çökerse dünyadaki toplumların nasıl ve hangi değerler üzerinden sosyal sözleşme yapacağı önümüzdeki dönemlerde ciddi tartışılması gereken bir konu olacak. Bunun doğal sonucu olarak uluslararası sistem, dünyanın geleceği ve küreselleşmenin sosyal yönelimi de tartışılacak. Dünya yavaş yavaş yeniden felsefi yaklaşımlar ve meta tartışmalara gebe.

Benzer konular