Bojaya katliamı

2 Mayıs 2002’de Kolombiya’nın Choco eyaletine bağlı, nüfusu iki binden az olan Bojaya adlı kasabada insanlık adına utanç verici bir gelişme yaşandı. O dönemde bölgeyi tamamıyla kontrol altında tutan Kolombiya Devrimci Güçleri FARC için o bölgedeki Control Atrate nehrinin üzerinden her türlü uyuşturucu, silah vb. bütün ihtiyaçların karşılandığı tek yoldu. Atrate nehri dışında bölgeye karayolu ile giriş yok. FARC’in kontrolündeki bu bölgede o dönem devlet zaten yoktu. Devletin göz yumduğu sağcı paramiliter gruplar FARC ile çatışmak için bölgeye gittiler. Sayıları yaklaşık 250 civarında olan paramiliter gruplar bölgeye yerleşmeye başlayınca FARC önce onlara izin verdi; fakat asıl amaç onları tam bir şekilde kuşatacağı bir plan hazırlamaktı. Grubun yerleşmesinden yaklaşık iki hafta sonra FARC kapsamlı bir saldırı düzenledi; iki gün boyunca gece gündüz çatışmalar sürdü. O dönem Bojaya’da betondan yapılmış sadece bir tane bina vardı: Kilise.  Birer baraka olan evlerinde çatışmalardan korunamayacaklarını düşünen Bojayalılar kendilerini daha güvende hissettikleri kiliseye sığındılar. 90 metrekareden daha küçük olan kiliseye yaklaşık 300 kişi sığındı. Paramiliter gruplar güvenli olsun diye kilisenin arka tarafına cephe almışlardı, FARC ise kilisenin diğer tarafından saldırıyordu. Kilisedekiler birbirlerinin üstüne oturacak kadar sıkışık bir halde çatışmaların bitmesini beklediler. Fakat 2 Mayıs günü sabah saat 9 civarında FARC tarafından kilisenin arkasına gitsin diye atılan çok güçlü bir bomba kilisenin çatısına düştü. Bir anda kilisenin çatısı göçtü ve kilisenin içinde bulunan kasabalılardan yaklaşık 90 kişi hayatını kaybetti. Kilisenin içinde cesetler tamamıyla parçalanmıştı. Olayın tanıklarından birinin anlattığına göre, bombanın etkisiyle en az beş kişinin vücudu patladı. Kiliseden çıkan ve yaklaşık 50 metre ilerisindeki nehre doğru yürümeye başlayan bir kişinin yolda yürürken patladığını yine yerel halktan dinledim.

Tarihe Bojaya Katliamı olarak geçen bu olay bütün köyün kaderini değiştirdi. Köyde bir aileden sekiz, dokuz hatta on kişinin aynı olayda öldüğü biliniyor. Çoğunluğu çocuk olan kurbanlar için bugün şehir merkezinde küçük bir anıt var. Anıtta ilginç olan bazı kurbanların isimlerinin yarım olması. Çünkü zaten o dönemde devlet orada olmadığından kayıt edilmediği düşünülüyor.

Geçen hafta sonunu, eyaletin başkenti Quibdo’dan bot ile 3 saatlik bir yolculukla ulaşılan Bojaya’da geçirdim. Bojaya zengin kültürü, misafirperverlikleri ve doğal ortamıyla tam eko-turizmin yapılabileceği bir yer. Orada bulunduğumuz süre boyunca yağmur hiç durmadı ama hava asla soğuk değildi. Köyün girişinde yerel halktan çocuklar nehirde yüzerek bizi karşıladı. Yerel insanların yaşamını ilk defa bu kadar yakından gördüm. Belediye başkanının dediğine göre köydeki nüfusun yaklaşık %46’sı yerli halktan oluşuyor ve yine kendisinin ifadesine göre kendi aralarında evlilik yapıyorlar ve çok çocuğa sahipler. Ortalama çocuk oranı 8 ile 15 arasında. Yerli halk için en temel sorun artık Atrate nehrinde, bölgenin kuzeyindeki illegal madencilik ve kirlenmeden dolayı eskisi kadar balık olmaması. Dolayısıyla hayatlarını daha çok balıkçılıktan sağlayan yerli halk için hayat her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Okula yaptığımız ziyarette köydeki çocuk nüfusunun kalabalık olması hepimizin dikkatini çekti; hatta bu kadar nüfusun çevre yerlerden geldiğini tahmin etmiştim ilk başta. Fakat sonradan öyle olmadığını söylediler. Köyün girişinde tahtalarla yeni yapılmış otelin adı Hotel Dubai. Eski belediye başkanı olan otel sahibi tam bir Arap dünyası hayranı ve sırf o yüzden otelin adını Dubai koymuş.

Bizlerin köyü ve bölgeyi ziyaret amacımız ise İstanbul adlı bir sağlık ambulansını TİKA ve ülkemiz adına bölge halkının hizmetine sunmaktı. Şehre nehir üzerinden 3 saat uzaklıkta olan bölgede, hastalar için temel sağlık hizmeti en basit düzeyde. İstanbul, hasta insanları şehre taşıma ve gelen sağlık ekiplerinin yakın köylerdeki insanlara ulaşmasında kullanılacak. Barış süreci sonrası yeni bir Kolombiya’nın kurulduğu dönemde Kolombiya’nın en ücra köşelerinde Türkiye’nin izlerinin bulunması önemli. Zaten Türk dizileri sayesinde insanlar Türkiye’den haberdar ve çocuklarına dizilerin etkisiyle Türk isimleri veriyorlar. Bu tür küçük katkı ve jestler kalıcılığı pekiştirecek.

Bojaya kasabasına gitmek Kolombiyalıların çoğu için bir hayal. Bölgede hâlâ FARC’tan sonraki en büyük silahlı grup olan ELN etkin. Ekvador’da ELN ile barış görüşmeleri sürse de halen net bir sonuç alınmış değil. İşte bu sebeple İstanbul botunun yanında, askeriye bir BAF botuyla bize eşlik etti. Bir albayın da bizimle geldiği destek birliğinde yaklaşık 15 asker vardı. Bölgeye halen yabancılar giremiyor ve ELN’nin bir delilik yapmasından korktukları için güvenliğimizi sağlamak amacıyla bizi tek göndermediler.

Çatışma bölgelerinde çalışmak gerçekten zor ama dünyanın birçok yerinde Türkiye’nin izini bırakmanın verdiği hazzı da hiçbir şey vermiyor.

 

Benzer konular