Uluslararası örgütler en gerekli olduğu zamanlarda en gereksiz kuruluşlara dönüşebiliyorlar. Dünyanın en fazla para harcayan ve çoğu zaman çalışanlarının bile aslında hiçbir şeye yaramadıklarını bildikleri bu kurumlar, bir tür kolay para kazanma yerleridir. Dünyada insanlık adına en kötü gelişmelerin yaşanması karşısında bile “X’nin Genel Sekterleri durumdan çok endişeli olduğunu söyledi” başlığıyla haberler okuruz. Fakat herkes bilir ki bu tür endişeler medyaya yapılan bir açıklamanın ötesinde hiçbir şey ifade etmemektedir.
Uluslararası kuruluşlar “söylemsel gücü” ellerinde tutup kamuoyunu etkilemek isterler. Bu söylemsel gücü oluştururken medya hep onların yanındadır. Kendilerini tarafsız, her şeyi en iyi bilen ve hatta diğer insanların ve milletlerin üstünde gören bir yaklaşımla sunarlar. Asıl acı olan, bunların bir algıdan ibaret olduğunu herkesin bilmesine rağmen, bu kuruluşlara bu kadar saygın bir kredi açmamızdır. Birleşmiş Milletler’in dünyanın en hantal, en gereksiz para harcayan ve en gereksiz bir şekilde ‘aktif’ rolü yapan bir kurumdan öte bir şey olmadığı herkesin malumudur. Fakat bir türlü güçlü bir şekilde “kral çıplak’ diyen çıkmamıştır. Fakirin ekmeği umut görmesi misali çoğu küçük devlet için hala sorunlarını BM’ye taşımak ve orada tartışmaktan başka bir çare yok.
Küresel sistemde uluslararası örgütler kadar bölgesel örgütler de etkisiz. Normal şartlarda bölgesel örgütlerin özellikle etki alanındaki gelişmelere karşı daha hassas olmaları gerekir çünkü herhangi bir kötü gidiş hepsini doğrudan etkiler. Ayrıca kendi bölgesindeki sorunlara karşı etkisiz olan örgütler zaten varlık amaçlarını tartışmaya açmışlardır.
Bu tartışmayı yapma ihtiyacı son dönemde tartışılan Venezuela meselesiyle tekrar baş gösterdi. Ciddi bir siyasi kriz yaşayan Venezuela’da şu ana kadar bir çıkış yolu bulunamadı. İktidar çeşitli anayasal ve siyasi hamlelerle iktidarda daha fazla kalmanın yolunu ararken, muhalefet iktidarın oyun dışı kaldığı bir opsiyon arıyor. Ekonomik anlamda oluşan yıkım ise her zamanki gibi en fazla halkı etkiliyor.
Latin Amerika’da birçok bölgesel örgütlenme var. Bu örgütlenmeler şu ana kadar Venezuela meselesinde son derece etkisiz kaldı çünkü hepsinin kendine göre bir sorunu var. Hiçbirisinin tabiri caizse olaya müdahil olmak için kredisi yok. Bu durum Venezuela’daki gelişmeleri tüm kıtanın izlemek ve sonuçlarına da katlanmaktan başka yapacak bir şey olmamasıyla sonuçlanıyor. Güney Amerika Devletler Birliği (UNASUR) ortak karar alma zorunluğu olduğundan en başta eleniyor. Üyelerin ortak hareket etme durumu yok. Latin Amerika ve Karayipler Birliği (CELAC) Chavez tarafından kurulan ve Maduro’ya yakın olduğu için hemen elenen bir diğer kuruluş. Muhalefete güven verecek bir saygınlığı ve kredisi yok. Luis Almagro tarafından liderlik edilen Amerikan Devletler Örgütü (OEA) özellikle kendisine Almagro’nun sert pozisyonu dolayısıyla bütün diyalog kapılarını kapatmış durumda. Amerika Birleşik Devletlerini devreye sokma çabası ise etkili olma şansını sıfıra indiriyor. Pasifik İşbirliği Örgütü çok liberal olduğu için ister istemez Maduro karşıtı bir pozisyona sahip. Karayipler Birliği’nin hiç bir siyasi ağırlığı yok. Güney Ortak Pazarı (MERCOSUR) özellikle kıtanın güney bölgesine yoğunlaştığı için sorundan uzak görülüyor.
Maduro karşıtı duruşundan ya da Maduro’ya açık desteğinden dolayı; maalesef kıtadaki hiçbir kuruluşun şu ana kadar kriz çözme açısından bir saygınlığı yok. Etkili ülkelere baktığımız zaman Venezuela’nın komşusu Kolombiya, Amerika Birleşik Devletlerine çok yakın gözüktüğünden, Bolivya ise özellikle Çin ve Rusya’ya yakın durmaya çalıştığından etkisiz aktörler. Brezilya kendi iç sorunlarıyla boğuştuğundan şu an için kıtadaki hiçbir sorunla ilgilenmeye ne vakti ne isteği ne de enerjisi var. İşte tüm bu resimde ortaya çıkan durum devletlerin ve örgütlerin kendi bölgesindeki sorunları çözmekte aciz kalmalarıdır.
Sadece Latin Amerika’da değil Afrika’da da durum çok farklı değil. Etkisiz ve anlamsız; sadece boş vaat ve umut veren bölgesel kuruluşlardan artık kurtulmanın zamanı gelmiştir. En azından bunları tartışmak yeni ufukların önünü açacaktır. Yoksa dünyanın neresinde bir sorun olursa çoğu insan boşuna umutlar beslemeye devam edip çözüm bekleyecek en sonunda da hayal kırıklığı yaşayacaktır.