Latin Amerika’da solun sağlam kalan tek kalesi sallanıyor. Eski Cumhurbaşkanı Rafael Correa’nın ilk 6 yılında cumhurbaşkanlığı yardımcılığını üstlenen Lenin Moreno’nun bahar aylarında kazandığı seçim sonrası ülkede elitler arası kavga derinleşmeye başladı. Göreve başlayalı ancak 3 ay olan Cumhurbaşkanı Moreno, yardımcısı Jorge Glas’ın bütün yetki ve sorumluluklarını iptal eden bir kararname yayımladı. Buna göre Cumhurbaşkanı yardımcısının devlet uçağı dâhil hiçbir şeyden yararlanamayacağı, hiçbir resmi yetkisinin kalmadığı bir durum oluştu. Yani Jorge Glas artık Ekvador’da Cumhurbaşkanı yardımcısı ünvanı taşıyan sıradan bir vatandaştan öte bir şey değil. Peki, neden bu kriz çıktı?
2008 yılından beri iktidarda olan parti Alianza Pais, sol koalisyon denecek bir tabana sahip. Rafael Correa liderliğinde birçok dönüşümü başaran parti artık bir yol ayrımında. Correa, Jorge Glas ve parti içindeki diğer yetkililer Lenin Moreno’nun aday olmasını istemiyorlardı fakat anketlerde tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Moreno hep önde çıktı. Kerhen de olsa Moreno’yu aday göstermekten başka çare kalmamıştı. Seçim sonrası kıtadaki hemen herkese, hem iktidar hem de muhalefet partilerine rüşvet vererek ihaleler almış bulunan Brezilyalı Oberdect şirketinin Ekvador ayağıyla ilgili soruşturmalar başladı. Süreç doğrudan cumhurbaşkanı yardımcısı Jorge Glas’a uzanınca Cumhurbaşkanı Moreno yolsuzluğa karşı sert bir tutum almakta gecikmedi. Kıtadaki tüm sol iktidarlar yolsuzluk iddialarıyla yargılanırken Ekvador da kervana katılmış oldu. Moreno liderliğindeki hükümet, geriye dönük bir inceleme yapılmasını ve halkın önünde hesap verilmesi gerektiğini savunan bir siyaset takip etti. Bu, bir Moreno-Correa savaşı demekti. Nitekim öyle oldu. Correa zaten inceleme yapıldığını, bir daha yapılmasına gerek olmadığını söylerken; Moreno iddiaların ciddi olduğunu ve iktidarın kendisini temizlemesi gerektiğini öne sürdü. Glas’ın yetkileri tam da bu noktada alındı. Bu, aynı zamanda bir parti içi hesaplaşmaydı. Glas Moreno’ya karşı Correa’nın adamı olarak biliniyordu.
Bu krizin arkasında başka sebepler de var. Siyaseten Moreno, Correa’dan daha uzlaşmacı ve farklı bir siyaset tarzına sahip. Moreno ülkedeki ekonomik krizin etkileri konusunda muhalefet partileriyle istişarelerde bulunmaktan çekinmeyen esnek bir figür. Ülkeyi Batı karşıtı bir eksene, Çin eksenine yaklaştırma niyetini taşıyon Correa’ya nazaran Moreno batıya açılma siyasetinin temsilcisi. Daha doğrusu bir denge adamı, batı ve doğu arasında makul bir orta noktayı bulmanın peşinde. Oysa bu yaklaşım, Correa ve ekibi için ‘devrimi satmak’la, ihanetle aynı kapıya çıkıyor. Görevi sonrası Belçika’ya yerleşen Rafael Correa’nın amacı Glas’ı kullanarak ülkeyi dışardan yönetmeye devam etmekti fakat son kriz gösterdi ki, bu öyle kolay olmayacak. Anayasa gereği iki dönem sonrası ara vermek zorunda kalan Correa’nın niyeti 2021 yılında tekrar cumhurbaşkanlığına dönmekti. Fakat Moreno ile yaşanan kriz, önümüzdeki dört yılın kolay geçmeyeceğini gösteriyor.
Krizin derinleşmesi iktidar partisi Alianza Pais’in parçalanması hatta Lenin Moreno’nın yeni bir siyasi parti kurmasıyla da sonuçlanabilir. Şimdilik sadece değerlendirmeler söz konusu. Ama hiç belli olmaz. Bu tür gelişmeler Latin siyasetinin doğal akışına oldukça uygun. Orta Kolombiya örneği var. 2002-2010 arası cumhurbaşkanlığı yapan Alvaro Uribe, koltuğu Juan Manuel Santos’a kaptırınca kendisine yeni bir parti kurmuş, iktidardaki eski partisiyle yolları ayırmıştı.
Kıtadaki halef-selef ilişkileri Rusya örneğindeki Putin-Medvedev ilişkisine dönüşmeyi bir türlü başaramadı. Brezilya’daki Lula-Rousseff ikilisine baktığımızda Rousseff’in Lula’nın karizması altında ezildiğine tanık olmadayız. Kolombiya’da bahsi geçtiği gibi parti bölündü ve iktidar kendi içinden bir ana muhalefet partisi çıkardı. Venezuela’daki Chavez-Maduro örneğinde ise Chavez sonrası herşeyi eline yüzüne bulaştıran bir Maduro figürü göze çarpıyor.
Ekvador, Latin Amerika’da sol siyasetin en başarılı ülkelerinden birisi. 16 milyonluk nüfuslu ülkenin en büyük artısı, fiyatların tavan yaptığı dönemde petrol gelirlerini makul kullanan bir iktidara sahip olması. Altyapısından eğitime, sağlıktan diğer alanlara değin kaynaklarını çok iyi kullanan bir sol iktidar var orada. Ekonomi şu sıralar ciddi bir krizden geçse de en azından “Latin Amerika’nın fakir ülkesi” konumundan kısmen çıkmış durumda. Eski Cumhurbaşkanı Correa ile yeni Cumhurbaşkanı Moreno arasında gittikçe derinleşen fikir ayrılığı sadece ülkedeki sol iktidarın geleceğini belirlemeyecek, kıtadaki sol hareketin gidişatına da yön verecek. Ekvador zaten bıçak sırtı gibi kutuplaşmanın ülkeyi ikiye böldüğü bir ülke. Buna iktidar partisinin bölünmesi de eklenirse istikrarsızlık kaçınılmaz olabilir.