Bedri Gencer kimdir
Konya’da 8 Nisan 1968 tarihinde dünyaya gelen Bedri Gencer, İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladı. Evli ve iki çocuk babasıdır. Eğitim hayatında Mimar Sinan Üniversitesi’nden 1991 yılında Sosyoloji lisansı, Marmara Üniversitesi’nden 1993’de İktisat Tarihi yüksek lisansı, İstanbul Üniversitesi’nden Uluslararası İlişkiler doktora derecesini ise 1998’de tamamladı. 2004’de siyaset bilimi alanında doçent oldu. Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’ne 2009 yılında profesör olarak atandı. Sosyal ve siyasal teori alanında akademik çalışmalarına devam etmektedir. 2009 yılında çıkan İslam’da Modernleşme, 1839-1939 adlı eseri, Türkiye’de ses getirdi. Modernliğin Hikmetinden Sual, Hikmet Kavşağında, Edmund Burke ile Ahmed Cevdet, İslam’da Modernleşme (1839-1939) gibi yayınlanmış eserleri var.
Yakın zamanda ruh, gönül ve zihin dünyanızda müspet tesir icra eden bir kitap adı lütfeder misiniz?
Hüseyin Vassâf (2018)’ın Mevlid Şerhi Gülzâr-ı Aşk. Mustafa Tatçı, Musa Yıldız, Kaplan Üstüner (H. yay.)
Sizde bu tesiri var eden âmil nedir?
Bilhassa “Peygambersiz İslâm”, deizm dalgasının yükseldiği günümüzde İslâm ve Osmanlı geleneğinde Peygamber (s.a.v.)’in yerini ve sevgisini en güzel anlatan bir eser olarak beni cezb etti bu mübarek eser. Hüseyin Vassâf merhûm, gerçekten kıymeti bilinmeyen Osmanlı selef bakiyyesi münevverlerimizden.
Sizde fark var eden bir eseri “bu eseri mutlaka okumalısınız” diyerek etrafınıza tavsiye ediyor musunuz?
Evet, ederim.
Sizin için mânâlı kitapların ferdi okuma dışında cemiyet halinde okunmasını faydalı bulur musunuz?
Elbette. Ancak tabiî bunların Kınalızâde’nin Ahlâk-ı ‘Alâî’si, İsmail Hakkı Bursevî’nin Kitâbü’n-Netice’si gibi ilim ve irfan yoğunluğu olan eserler olması lazım. Cemaî okumanın iki faydası var: Bilenlerin müzakeresi, bilmeyenlerin öğrenmesi. Osmanlı’da olduğu anânevî insan, bilgiyi okuyarak değil, dinleyerek alırdı. Özellikle kış mevsimlerinde kıraathanelerde erkekler, evlerde yaşlı hanımlar toplanan mahalle sakinlerine Kara Davud, Envâru’l-Âşıkîn, Ahmediyye, Muhammediyye gibi klasik İslâmî kitaplar okur; insanlar can kulağıyla dinlerlerdi. Hatta bazen Farsça bilen birileri, Bostan, Gülistan, Şehnâme gibi Farsça eserleri tercüme ederek okurdu. Dahası okumanın ardından toplu zikir yapılır, ilahiler söylenirdi.
Kendi kimliğinizi bir kitap ya da müellifle adlandırıyor musunuz?
Evet, benim ilim ve dinde rehberim İmam-ı Gazâlî’dir. Kitap olarak da onun İhyâu Ulûmi’d-dîn adlı eseridir.
Kitap alırken dil çehresi sizi şekillendiriyor mu, yani tercihinizi etkiliyor mu?
Şüphesiz ki etkiler. Arapça, İngilizce, Türkçe olarak üç dilde kitap alır, okurum. Fıtrî alfabe, dil olduğu için Arapça okumanın yeri ve lezzeti ayrıdır.
Kitap alırken kitabın (isim, kapak, kâğıt gibi) şekli size tesir ediyor mu?
Elbette, zarf-mazruf, şekil-öz bütündür. Mazrufu, muhtevası çok önemli bile olsa zarfını (kapak, kâğıt, hurufat gibi) beğenmediğim bir kitabı almam, daha güzel baskısının çıkmasını beklerim.
Kitap neşreden yayınevi sizin için önemli mi?
Muhakkak ki önemli. Hatta bazen münferit kitap tavsiyesine üşendiğim zamanlarda soranlara belli yayınevlerinin kitaplarını okumayı tavsiye ederim. Mesela biri, sadece Türkiye Yazma Eserler Kurumu’nun neşr ettiği kitapları okusa allâme-i cihân olur!