Diyarbakır’ın ortasına kazılan hendekler aslında şehri de ikiye ayırıyor. Çatışmaların bitmediği yerde eski mahalleler ve yoksullar, çatışmaların uğramadığı semtlerde yeni binalar ve onların getirdiği lükslere ayak uyduran insanlar.
Diyarbakır’ın kaderi hendeklerle değişti. 90’larda sınırlarına kadar gelen savaşın şimdi öznesi haline gelen tarihi şehir, mahallelerini kuşatan hendeklerin derinleştirdiği sorunlarla baş etmeye çalışıyor. İsyan eden esnaf, sokağa çıkma yasağının kaldırıldığı saatleri mahalleleri boşaltmak için kullanan insanlar, gecelerin kesilmek bilmeyen silah sesleri, normale dönme ihtimalinden uzak görünen gündelik hayat: Bu sıralar Sur, Bağlar, Silvan’ın rutini. Yüzyıllara direnip son altı ayda silahların hedefi olan ve içinde 27 sahabenin haziresi, Kurşunlu Cami, Dört Ayaklı Minare, Ulucami gibi şehrin maneviyatını besleyen eserler yanında Diyarbakır’ın nabzını tutan çarşıları, turistik mekanlarını da barındıran Sur en çok zarar gören yerlerden. Mali Müşavirler Odası’nın verilerine göre, 361 esnaf resmi olarak iş yerini kapatmak için, 56 esnaf başka semtlere taşınmak için başvuru yapmış. Şehrin otellerinin yoğun olarak bulunduğu mahalle yine tarihi değeri olan Dağkapı ve Sur bölgelerinde bulunuyor. Çatışmalardan bu yana hizmet veren otel bulmak zor. Geçen hafta ilk kez şehirde ezan okunmadı. Olayların başlamasından itibaren 200 bin insanın hendek kazılan bölgelerden taşındığı tahmin ediliyor. Yalnız Sur mahallesinde bile, sivil hayatın sonlanmak üzere olduğu gelen bir diğer bilgi. Evlerdeki hasarın tespiti henüz yapılamasa da hasar gören ev sayısının mahallenin yüzde 70’ini etkilediği biliniyor. Gerçek Hayat’ın konuştuğu Bağlar Mahallesi sakinlerinden biri, gündelik hayatın 4 aydır giderek artan şiddette sekteye uğradığını, bu konuda itiraz edenlerin ikaz ve şiddetle karşılaştığını, halkın yaşananlara tepkisi göstermekten çekindiğini ve tek yol olarak göç etmeyi gördüğünü anlatıyor: “90’larda yaşadığımız gerginliğinin mislini bugünlerde yaşıyoruz. Hendek siyaseti hem gündelik hayatımızı tamamen etkiledi, hem can güvenliği kaygısı içindeyiz. İş imkanının giderek azaldığı Diyarbakır’ı yakında terk edeceğiz.”
Şehrin bir yüzü yaprak döküyor. Ya diğer yerleri? Yıllar önce kentin ıssız yerlerine denk gelen bölgelerde 2000’lerle beraber yüzünü göstermeye başlayan lüks konutların hayatı Sur’la aynı şehirde olduğunu düşündürmeyen cinsten. Sakinlerinin anlatımlarına göre silah sesleri ve gazın kokusu buralara da ulaşsa da, hayatı durduran gerginlik buralara sirayet etmiyor. Peki buranın farkı ne? Kayakent’te oturan biri farkı şöyle özetliyor: “Burada kiralar daha pahalıdır. Lüks markaların bulunduğu dükkanlar buradadır. Şehrin daha gelişmiş bir yüzü vardır bu semtlerde. Olayların başından itibaren gündelik hayat sürdü. Son günlerde akşamın olmasıyla beraber çatışmalar buraya sıçrasa da, hendek kazılması, barikat kurulması hiç söz konusu olmadı.” Bu mahalleler hem lüks evleri hem diğer semtleri sollayan kiralarıyla edindiği ayrıcalıklı konum yüzünden hendek dışında kalıyor. Semtler zenginlerin tercihleri arasında. Bir zamanlar asıl şehir olan Sur ve civarı fakirleştikten sonra çatışmaların merkezi olup tarihi değerlerini kaybederken, sonradan yapılan ve şehre uzaktan bakan mahalleler için hayat bahar bahçe.