Geçtiğimiz Cuma hava saldırısı ile şehit edilen İslam Ordusu komutanı Zehran Alluş’tan söz edeceksek konu ne babasıdır, ne geçmişte yattığı hapis cezası, ne de arkadaşları. Zehran Alluş bir Suriye kahramanlığıdır, devrimin ruhudur.
Suriye’de verilen mücadeleye dışarıdan bakan herkesin kafası karışabilir. Ne kadar temkinli olursanız olun, araya İngilizceden tercüme edilmiş bir kelimenin katılması bile gerçeği ters yüz edebiliyor ve hatalı iliklenen ilk düğme gibi arka arkaya (kasıtsız da olsa) hatalı tespitler yapılabiliyor. Zehran Alluş’tan söz edeceksek konu ne babasıdır, ne geçmişte yattığı hapis cezası ne de arkadaşlarıdır. Zehran Alluş bir Suriye kahramanlığıdır, devrimin ruhudur.
Anlatacaklarımın hepsi Zehran’la ilgili ama siz cümle içindeki isimleri değiştirip yerine başka devrimcileri yazsanız da bu yazının anlamı değişmez.
Suriye’ye bağlamında kopuk bakmayın
Dışarıdan bakma, yukarıdan bakma, kenarından bakma, başkasının gözünden bakma vesaire… yani öz bağlamından kopuk üvey bağlamlarla Suriye’yi okuma hastalığı en hafif ifadesiyle debelenmekten başka bir şey değildir. Suriye konusunda geçmişte debelendiğim dönemlerde Zehran Alluş’a bir soru sorarak başlamıştı bütün hikaye.
Sorduğum soru karşısında Alluş, tebessüm etti. Gerçekle hiç ilgisi olmayan bir zannı tespit gibi ortaya koyduğum, sonra alakasız ithamlarla tarifler yaptığım bu saçma sapan sorumu, Alluş nazikçe düzeltti. Suriye devrimine bakış açımı, Anadolu’ya bakış açımı ve son tahlilde kendimi koyduğum yeri nazikçe izah ederek düzeltti. Soru düzeldiğinde ortada bir soru da kalmamıştı sorun da.
Muhalif olan biz değiliz Baas
Soru şu şekildeydi; Çok fazla grup var Suriye’de. Muhalif grupların amacı, savaşa bakışı ve yöntemleri farklı. Aranızda bir çekişme olmuyor mu? Ve bu kadar parça parça olmak gücünüzü zayıflatmıyor mu? Bir arada daha koordineli ve daha güçlü olmak varken niye bu kadar gruplara ayrıldınız?
Zehran Alluş: Bir; Suriye’de çok fazla grup yok. Az grup var. Dua edelim Allah sayılarını artırsın inşallah. Bu duayı aklında tut sevgili kardeşim ve beni öyle dinle inşallah.
İki: Muhalif değil. Muhalif olan Baas. Biz Suriye’nin evlatlarıyız. Muhalefet etmiyoruz, yabancı düşmanlara karşı kurtuluş mücadelesi veriyoruz.
Üç: Kimsenin amacı farklı değil, yaralarımız bile aynı. Aynı amaca giderken gittiğimiz yollar farklı sadece. Ruslarla savaşan Erzurum Cephesi ile Yunanistan’la savaşan İzmir cephesini düşün kardeşim. Fransızları Düşün kardeşim. Osmanlı’ya hücum eden kafirlere karşı kendi köylerini savunan gençleri düşün kardeşim. Onlar ne kadar ayrıysa biz de o kadar ayrıyız. Kendi mahallelerimizde, Baas’ı destekleyen yabancı ülkelerin işgalci askerleriyle savaşıyoruz. Burada kimse ayrı değil. İstiklal Harbi’ni unuttuğunuz için göremiyorsunuz.
Bir arada olsaydık uçaklara hedef olurduk
Dört: Aramızda bir çekişme olmuyor çünkü niyetlerimizi de tabi olduğumuz kuralları da ve itibar ettiğimiz fikirleri de kendimiz uydurmadık. İslam ne diyorsa ona tabiyiz. Hepimiz Müslüman olduğumuz için birbirimizi tanısak da aynı şeylere üzülüyor, aynı şeylere seviniyoruz. Aynı haramdan kaçan ile aynı helale koşan insanlar arasında çekişme olur mu hiç?
Beş: Herkesin yerinde kalıp yerinde kalması bizim halk olduğumuzun, haklı olduğumuzun, yerli ve yerel olduğumuzun ispatıdır. Bu zayıflama değil güçlenmedir.
Altı: Dediğin gibi bir arada olsaydık düşmanın uçaklarına nereye hangi sırada saldırmaları gerektiğini tarif etmiş olurduk.
Şimdi aklında tuttuğun duaya amin der misin kardeşim?
Amin…
Duma alimlerin diyarı
Aslen Duma’lı olan bu kahraman adam Zehran Alluş şehit olduğunda Ceyşul İslam (İslam Ordusu)’nun komutanıydı. Suudi Arabistan’da yaşayan Suriye’li alimlerden Abdullah Muhammed Alluş’un oğludur.
2011 yılında herkes havayı koklayıp hesap yaparken, Zehran Alluş Emevi Camiinde ayağa kalkıp “Şam’ı Mecusilerden ve İran ajanlarından temizlemek zorundayız” diyerek yola çıkmış bir komutandır. Sidnaya cezaevinde kaldığı dönemde Hasan Abbud ve Ebu İsa ile birlikte Suriye devriminin şekillenmesinde büyük katkıları vardır.
Zehran Suriye’de her grup tarafından sevilen, kabul edilen, sözüne itimat edilen komutanlardandı aynı zamanda bir alimdi. Alluş’un memleketine de bakmak lazım diye düşünüyorum. Duma Zabadani, 2011’den bu yana en çok bombalanan yer. Alluş’un memleketi diye değil, Alluş gibi adamların en çok çıktığı yer diye bombalanıyor. Duma alimlerin diyarı gibidir.
Hama Katliamı’nı hatırlayın. Baas aslında bir alim yani fikir katliamı yapmak için İslam eğitimine önem veren bölgeleri başından beri hep öncelikli hedef yapmıştır. Binniş, Duma, Dera gibi yerlerin özellikle bombalanması hep bu sebeptendir işte. Diktatörler hürriyeti bombalarlar çünkü.
Suriyelilerin kanlarını satmayın
Mesela Hama… Suriye’nin “garip” şehri. Öyle güzeldir ki; Konya havası da vardır, biraz İstanbul sur içini de andırır. Baas oraya hiç yatırım götürmemiştir. Doğalgaz yoktu mesela. Hep baskı altındaydılar 50 senedir itiliyorlardı. Buralarda büyüdü işte Alluş. Sonra, sonrası herkesin bildiği hikayeler Suud’da üniversite, başka medreselerde eğitim ve derken sürgün, hapishane, ayağa kalkma, savaş, Liva El İslam tugayı, İslam Ordusu ve şehadet.
3 Ocak 2015 tarihinde Al Jazeera’ye ‘de yaptığı konuşmasından sonra DAEŞ, Hizbullah ve Esed aynı anda Zehran Alluş’u hedef haline getirmişlerdi. DAEŞ’e karşı en etkili mücadeleyi yürüten gruplardan olan Ceyşul İslam’ın (İslam Ordusu) komutanı Alluş hariçten gazel okuyan herkese şu çağırıyı yapmıştı.
“Suriyelilerin kanlarını satmayın”
Suriye halkını, gerçek anlamda, cephede savaşanların temsil ettiğini söyleyen Alluş, Cenevre’ye katılan kişilerin birçoğunu meydanı boş bulan fırsatçılar olarak nitelendirmiş: “Cenevre’ye gitmek isteyenlere ise ‘sakın ha sakın Suriyelilerin kanını satmayın’ diyoruz” demişti.
DAEŞ’le Rejim’in tek farkı sakalları
Alluş, Al Jazeera Türk’ten Can Hasasu’ya yaptığı açıklamada, “DAEŞ, Suriye rejiminin kullandığı bütün yöntemleri kullanmaya başladı, tek farkları maalesef sakalları. Yani rejimin yöntemleri ile İslami bir isim altında, halkımıza zulüm ve baskı yapıyorlar” demişti.
Alluş’un Suriye savaşına bakış açısını anlamak için, geçen senenin başında yaptığı bir konuşmayı iyi anlamamız lazım. Alluş, Suriye savaşı için diyor ki; “Bize kazanamazsınız diyorlar ya, eskiden gülüp geçiyordum. Aradan yıllar geçtikçe gördüm ki gerçekten cahil oldukları için böyle konuşuyorlar. Artık gülmüyorum, kahroluyorum. Müslümanların neticeden konuşması ne büyük bir zillet”
Suud Ajanı dediler ama Riyad’da yapılan toplantıyı ve alınan kararları ilk reddedenlerdi.
DAEŞ ile işbirliği yapıyorlar dediler ama, “Fitne, doğru ve yanlışın muallakta kalışıdır. DAEŞ’le mücadele fitne değildir” diyerek DAEŞ örgütüne karşı en etkili mücadeleyi verdi ve “DAEŞ ile Esed’in arasındaki tek fark sakalları” dedi.
Ebu Salih Taftanaz
Ahrar-ı Şam komutanlarından.
Adı Ebu Salih. Lakabı, Taftanaz. İblid Tarafında Taftanaz havalimanına yaptığı operasyonla bu lakabı aldı. Sayısız yaralar aldı. Eskiden Bass ordusunda subaydı. İlk isyan eden komutanlarından. 37 Yaşında. Aslen İdlip’li
Abdülmalik
DAEŞ’in en çok nefret ettiği komutanlardan. 40 yaşında. İdlip şehrinin Killi ilçesinden. Saha Komutanlarından biridir. Defalarca suikasta uğradı. DAEŞ Abdülmelik’e canlı bomba ve bomba yüklü kamyonla saldırı düzenledi. Bir suikast girişiminde bomba patladı ve ağır yaralı olarak kurtulmuştu.
1 Kasım seçim sonuçlarında “Suriye direnişi seviniyor, Esed yanlısı zalimler kahroluyor ” mesajı ile tanınmıştı. Özel olarak Suriye’deki PKK’ya karşı verdiği mücadeleyle tanınıyor.
Abu Yahya Hamavi
Ahrar Hareketinin Lideri.
Hamalı olduğu için Hamavi lakabı var. 35 yaşında. Asıl mesleği Mühendis.
Ebu Amr
45 Yaşında Arap Dili öğretim görevlisi. Şam Cephesinin lideri. Babül Selam Sınır kapısında, Halep’e kadar kuzey bölgesindeki bölgeyi kontrol ediyor. DAEŞ Azez’e bu grup yüzünden gelemiyor. Zaman zaman Rejim ve DAEŞ’e karşı aynı anda savaşıyorlar.