22 ülkede gerçekleştirilen operasyonlarda toplam 83 FETÖ üyesi ele geçirildi. Ele geçirilen örgüt üyelerinin arasında çok kritik isimler de bulunuyor. Nefes kesen operasyonların ne derece önemli olduğunu anlayan FETÖ lideri Fetullah Gülen, örgüt üyelerine ulu orta dolaşmamaları uyarısında bulundu. MİT’in gerçekleştirmiş olduğu operasyonlarda, yakalanan son isimlerden olan Yusuf İnan, terör örgütünde sosyal medya uzmanı olarak görev alıyordu.
FETÖ’ye yönelik yurtdışında gerçekleştirilen operasyonlar örgüt elebaşı Fetullah Gülen’i de korkuttu. Terörist başı Gülen, örgüt mensuplarına “bir yerde ulu orta dolaşmamanız lazımdır” şeklinde bir uyarıda bulundu. Terörist başı, Türk halkının canına kast ettiği gibi aynı zamanda Türk halkının güvenliğini sağlayan milli güvenlik personellerini, milli istihbarat teşkilatını 40 haramilere benzeterek onların her yerde bulunduklarını söyledi. Gülen, “derdest etmiş, götürmüşler ise onun için bir şey yapamazsınız” diyerek diğer FETÖ mensuplarına da saklanmalarını telkin etti.
TÜRK İSTİHBARATININ GÜCÜ
Gerçekleştirilen operasyonlarda 22 ülkeden 83 kişinin tutuklanması Milli İstihbarat Teşkilatı’nın gücünü de bir anlamda ortaya koyar nitelikte. Yüzbinlerce kilometrelik ve yüz milyonlarca insanın yaşadığı bir alandan bu 83 teröristi yakalamasının büyük bir başarı olduğunu söyleyen ASAM ve Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, operasyonları pirinçten taş ayıklamaya benzetiyor. “Bu başarı 15 Temmuz sonrasındaki MİT’in yeni yapılanmasına bağlı. Bu operasyonları dünyanın her istihbarat örgütü yapamaz. Operasyonlar, söylendiği gibi uluslararası istihbarat örgütleriyle beraber yürütülmüyor. “Eğer öyle bir şey olsaydı sızıntı olurdu ve terör örgütü üyeleri kaçardı. MİT kendi imkân ve kabiliyetiyle, yurt içinde ve yurt dışında bu teröristleri tespit ve takip ediyor. Daha sonra çok uygun bir pozisyona gelmelerini bekliyor. Geldiği zaman ise son aşamada, haber sızması gibi olaylar olmayacak şekilde, bulundukları ülkedeki istihbarat örgütleriyle bağlantı kurup, suçluların iadesi kanununu da öne sürüp teröristleri çat kapı alıyorlar. Ama bu ana kadar dünyada kimsenin haberi olmuyor. Yani asıl olarak bu işi MİT tek başına götürüyor. Bu ise Türk istihbaratının gücünü gösteriyor. İçerideki hainlerin temizlenmesi sonucu aynı şekilde PKK da 2 yılda son derece zayıflatıldı. Bunların hepsi birbirleriyle bağlantılı.”
ARTIK KANIMIZI EMEMİYORLAR
MİT’in çok önemli bir pozisyonda olduğunu ve terör örgütü üyelerinin de ve bunu bildikleri için kendilerini en yüksek seviyede korumaya çalıştıklarını anlatan Güçlüer, “Eskisi gibi şımarıkça hareketler yapamıyorlar. Artık öyle dünya kamuoyuna mesajlar vererek Türkiye aleyhine aleni çalışmalar yapabilme noktasının altındalar. Bakın en son Ukrayna’dan getirilen Yusuf İnan, sosyal medyanın çok çok önemli bir ayağıydı. Ve şimdi bir ayak çöküyor” diyor.
Güçlüer, FETÖ’yü kolları dünyayı sarmış bir ahtapota benzeterek, bu ahtapotun kollarının teker teker koparıldığını ve FETÖ liderinin de zamanla kolsuz bir ahtapot başı gibi kalacağını söylüyor. Güçlüer’e göre, FETÖ kullanılabilir bir örgüt olmaktan da uzaklaştığı için Gülen ya Türkiye’ye teslim edilecek ya da başka bir şekilde icabına bakılacak.
Güçlüer, “Emperyalizmin kuralı budur, bu kadar basittir emperyalizm, kullanabileceğini kullanır, kullanamayacağını anladığında yatırımını da desteğini de çeker. Türkiye artık eskisi gibi küresel oyuncuların diyalektik rekabetinden doğan boşluklara sığınan, buralarda politika üretmeye çalışan bir ülke değil. Artık Türkiye’nin aleyhine çalışabilecek diasporaların dünya üzerinde yeşerebilme ihtimali yüksek ölçüde sınırlandı. AB ve ABD dışında hiçbir ülkede bu teröristlerin yeşerebilme şansı kalmadı” diyor.
BUNALMIŞ DURUMDALAR
Türkiye’nin dünya üzerinde büyük bir baskısı olduğunu söyleyen Güçlüer, teröristlerin bu baskılardan bunaldıklarını da ifade ediyor. “AB’nin FETÖ’yü dünyanın farklı noktalarında da yapılanması için destekledi, ancak buna Türkiye izin vermedi. Türkiye, içindeki pislikleri temizlediği takdirde artık FETÖ örgütü ABD ve AB için kullanışsız olacak ve bu sebeple kenara atılacak. MİT güçlü olmasaydı, AB ülkelerinden yalnızca suçlu iadesi kanunlarıyla teröristleri teslim alamazdı. Yunanistan örneğinde olduğu gibi çeşitli bahaneleri öne sürerlerdi. Uluslararası alanda kanun da hukuk da yalnızca göstermeliktir. Arka planda ülkelerin milli hedefleri, milli çıkarları ve milli politikaları vardır. Her şeyi buna uydururlar.
Bu tür terör örgütlerinin, aparatların üretilmesinin asıl sebebi, dışarıda Türkiye ile savaşmayı göze alamayanların Türkiye’yi içeriden kemirip, çökertip kendilerine muhtaç hale getirmek istemeleridir. Artık bunlar olmuyor, Türk tarihinin en kirli en pis ve en sinsi şebekesine bile bu millet 15 Temmuz’da dersini vermeyi başardı. 30 yıldan fazladır büyümeyi sürdüren PKK canavarına diz çöktürüp gereken dersi verdi. Tıpkı Eren Bülbül’ün intikamının alınışı gibi; Artık yapan yaptığıyla kalmıyor. Aynı şey FETÖ için de geçerli. Örgüt ile ilgili en ince detaylar artık devletin ve istihbaratın elinde var. Yani artık bunların yakalanıp yakalanmaması sadece zamanlama meselesi. Göreceksiniz, kendi bulundukları ortamda Türkiye aleyhine diaspora oluşturayım derken o kadar çok sınırlandırılacaklar ki, bir süre sonra kullanılabilir bir araç olmaktan çıkacaklar. ”
HENÜZ ÜMİTLERİNİ KESMİŞ DEĞİLLER
Güçlüer, FETÖ’yü yaratıp Türkiye’nin başına bela edenlerin, topluma sızdıranların bu işe 1960 ihtilalinden sonra başladıklarını ve hala da ümitlerini kesmediklerini söylüyor: “50 yıldan fazla bir süre içerisinde bu hareket nasıl uzun süreli, sabırla Türkiye’ye karşı yönetilmişse, Türkiye’nin de bunu yok etmek için aynı şekilde, uzun vadeli, sabır ve kararlıkla çalışması gerekmektedir. Çünkü bunların yurtiçinde de yurtdışında da hala uyuyan hücreleri var. Bu noktada dışarıdakilerin direnci tam olarak kırılmış değil, ama eskiye göre moral ve prestij kaybına uğramış durumdalar, bunu da ifade etmek gerekir. Ve aslında hukuken açıkta kalan hiçbir şey yok. FETÖ’nün ne olduğuna dair belgeler, darbe teşebbüsü yaptığına dair dosyalar zaten iletildi. Ama konu siyasi, baştan beri siyasiydi. Çünkü zaten 1966 yılında Graham Fuller’in CIA’nın Türkiye masası şefi olarak atanması ile başlayan bir süreç bu.
Dolayısıyla elebaşının bize verilmesinin iki olanağı var: Birincisi, Türkiye’nin içini teröristlerden tamamen temizlemesi ve devlet sistemi içerisinde tamamen yok edilmesi. İkincisi hakkında konuşacak olursak, Türkiye’nin bölgede daha güçlü bir ülke olup, gerek ekonomik, gerek siyasi olarak güçlenerek bölgedeki sözü eline alması bu konudaki politikaları kendisine döndürecektir.”
PANİK İÇİNDELER
Gülen Örgütü, Ezoterik Bir Kült Cemaatin Radikalleşmesi kitabının yazarı Prof. Dr. Hilmi Demir yurtdışında FETÖ’ye yönelik gerçekleştiren operasyonların örgüt üyelerinde paniğe yol açtığını ifade ediyor. “Örgüt kendisini dünyanın hiçbir yerinde güvende hissetmiyor. Türkiye devleti bu operasyonlar ile örgüte nerede olursanız olun size ulaşabiliriz, mesajı vermiş oldu. Bu yüzden örgüt lideri MİT’in başarılı yurt dışı operasyonları sonrası yayınladığı videoda elemanlarına şöyle seslendi: ‘Derdest etmiş götürmüşler ise onun için bir şey yapamazsınız. İşlerini kolaylaştırma adına bir yerde ulu orta dolaşmamanız lazım. Her an kaçırılabilirsiniz.’ Bu da örgütün kendini güvende hissetmediğini ve panik havası içinde olduğunu gösteriyor.
Ayrıca örgüt mensuplarının motivasyonu da düştü. Bulundukları ülkelerde güvende olduklarını ve gündelik hayatlarını sürdürebileceklerini düşünüyorlardı. Bu operasyonlar sonrasında sokakta eskisi gibi güvende olmayacaklar. Her an yakalanma korkusuyla yaşamak zorunda kalacaklar. Bu da örgüt içinde ciddi bir güven bunalımına yol açacaktır. Örgüt elemanları yurt dışında dokunulmaz olacaklarını ve örgüt faaliyetlerini istedikleri gibi sürdürebileceklerini düşünüyorlardı. Bu yüzden de yurt dışındaki faaliyetlerde boy gösteriyor ve Türkiye’yi tehdit etmeye devam ediyorlardı. Şimdi aynı rahatlıkta olabileceklerini düşünmüyorum. Sürekli saklanmak zorunda kalacaklar. Bu da bir süre sonra daha fazla hata yapmalarına neden olacaktır. FETÖ ile mücadele aynı zamanda psikolojik bir mücadeledir. Örgüt elemanının dokunulmaz olduğu hissine kapılması onları daha fazla motive eder. Bu operasyonlar örgütün motivasyonuna yönelik ciddi bir darbe vuracaktır.”
MİLYONLARCA EURO ÖDEDİ
Hilmi Demir FETÖ mensuplarının bulundukları ülkede, diğer sığınmacılardan çok daha konforlu bir hayat sürdüğünü belirterek şunları ekliyor: “Örgüt elemanlarının sığındıkları ülkelerde diğer mültecilerden daha konforlu bir yaşama kavuştuklarını görüyoruz. Oturum izni alma ve ekonomik imkânlara erişme konusunda daha özel avantajlara sahipler. Bununla birlikte zaman uzadıkça bazı ülkelerden itiraz seslerinin yükseldiğini görüyoruz. Örneğin Almanya’da Alman Spiegel ve Report Mainz’in FETÖ belgeseli ciddi tartışmalara yol açtı. Belgeselde, Gülen yapılanması, askeri rejimlere kriz danışmanlığı yapan Burson-Marsteller şirketine milyonlarca euro ödediği geçiyor. Bu şirketin Gülen yapılanmasını eleştiren gazeteciler hakkında dosyalar oluşturup baskı uyguladığına yönelik iddialara yer verildi. Alman kamuoyunda FETÖ konusunda çatlak sesler çıkmaya başladı. Deutsche Welle ajansı, 15 Temmuz öncesi FETÖ dosyası hazırladı. Almanya’da kiliselerde bile FETÖ’cülere sempatik bakıldığı belirtilen haberlerde örgüt üyelerinin ‘demokratik’ gibi gözüküp basına sızdıkları belirtildi. Demek ki, zaman geçtikçe Batı kamuoylarında örgüt elemanlarına karşı algı da değişecektir. Muhtemelen örgüt elemanları yaşadıkları ülkelerde karar alma mekanizmalarına sızarak etkili olmaya çalışacaklardır. Bu da onlara karşı daha sıkı kontrollerin uygulanmasına yol açacaktır.
Türkiye hem MİT operasyonlarına devam etmeli hem de yurt dışında örgüte karşı diplomatik bir sıkı markaj uygulamalıdır. Güvenlik operasyonları kadar diplomasi yollarını kullanmak ve örgütün gerçek dünyasını ifşa edecek güçlü bir karşı propaganda yürütmek de oldukça önemlidir.”