Yolunu şaşıran pilotlar mı yoksa Putin mi

İngiltere Savunma Baka­nı Micheal Fallon, Eylül ayında Rusya’nın Ukray­na ve Kırım’daki “örtülü operasyon” taktiği ile Baltık ülkelerinde istikrarsızlık yaratmayı deneyebileceği uyarısında bulundu.

Rusya’nın “istikrarsız­laştırma operasyonlarının” ötesine geçerek doğrudan doğruya NATO topraklarını işgalini öngören bir senar­yo, birçok Batı başkentiden olduğu gibi İngiltere’nin başkenti Londra’da da artık daha sık gündeme geliyor. Rusya’nın Suriye’de açıktan başlattığı askeri harekat bu yöndeki kaygıları daha da büyütmüş durumda.

İngiltere semalarında Rus uçakları

Ancak Rusya İngilte­re’nin gündemine sadece NATO’nun doğu ve güney­doğu kanadındaki faaliye­tiyle girmiyor. İngiliz hava sahasına girmeyi deneyen Rus uçakları da ülkede si­nirleri geriyor. 20 Kasım’da Rusya’ya ait 2 Tu-160 uçağı, İngiliz savaş uçaklarınca Atlantik Okyanusu üzerin­de karşılandı ve bölgeden uzaklaştırıldı.

İngiliz hava sahasında buna benzer ihlal girişimle­ri son bir yıl içinde hemen her ay yaşandı. Ocak ayın­da İngiliz hava sahasına giren Rus bombardıman uçakları nedeniyle bir yolcu uçağı rotasını değiş­tirmek zorunda kalınca, Rusya’nın Londra Büyü­kelçisi dışişleri bakanlığına çağırılarak uyarılmıştı.

İngiliz pilotlara “vur” emri

Ekim ayında İngiliz gazetelerinde geniş yer alan bir habere göre İngiliz Hava Kuvvetleri, Irak ve Suriye hava sahalarındaki angaj­man kurallarını değiştirmiş, pilotlara Rus uçaklarını vur­ma emri vermişti. Bu defa Rusya Dışişleri Bakanlığı İn­giltere’nin Moskova Büyü­kelçisini çağırarak açıklama istedi. Büyükelçi, haberlerin “gerçeği tam olarak yansıt­madığını” ancak ülkesinin Rusya’nın Suriye’deki hava harekatıyla ilgili kaygıları olduğunu açıkladı.

İngiltere Başbakanı David Cameron, Dışişleri Bakanı Philip Hammond ve Savunma Bakanı Micheal Hammond’un ağzından Rusya’nın Suriye’de başlat­tığı hava operasyonlarının “zaten tehlikeli olan bir durumu daha da tehlikeli hale getirdiği” görüşünü birçok kez dile getirdi.

Önceki hafta İngiliz Par­lamentosu’nda kabul edi­len tezkereyle ülke, Irak’ta DAEŞ’e karşı sürdürdüğü hava operasyonlarını Suri­ye’yi de içine alacak şekilde genişletti. Böylece Suriye hava sahasında uçan ABD, Türk, Ürdün, Kanada ve Rus uçaklarına İngiliz jetle­ri de katılmaya başladı.

İngiliz basınında zaman zaman 3. Dünya Savaşını başlatma potansiyeli taşıdı­ğına dikkat çekilen Suriye krizi, kabul edilen tezke­reyle beraber, İngiltere ile Rusya arasında süren geri­lime yeni bir boyut olarak eklenmiş oldu.

SSCB’nin dağılmasını takiben şekille­nen yeni Rusya Federasyonu’nun ilginç ilişkiler geliştirdiği ülkelerin başında İngiltere bulunuyor. 1970’lerde birkaç yüz Rus’un yaşadığı Londra’ya “Londongrad” lakabı yakıştırılıyor.

Ruslar Londra’ya mil­yarlarca dolarla birlikte ülkelerindeki iktidar mü­cadelesini ve yeraltı dün­yası hesaplaşmalarını da getirdi. Suikastlar, şüpheli ölümler, diplomatik krizle­re yol açan davalar İngilte­re ve Rusya’nın ilişkilerine girift bir mahiyet veriyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2 önemli muhalifi, şüpheli ölümle­riyle yıllardır ülkenin gün­deminde: Eski KGB ajanı Alexander Litvinenko ve Putin’in siyasi kariyerinde de emeği bulunan süper zengin Boris Berezovsky.

Litvinenko, 2006’da Londra’da lüks bir otelde buluştuğu 2 Rus ajanın ça­yına karıştırdığı radyoaktif zehirle öldürüldü. Üze­rinden 10 yıl geçmesine karşın İngiltere’nin günde­minde yerini koruyan bu suikast, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin geril­mesine de yol açtı.

Litvinenko 20 günü aşkın kaldığı ölüm döşe­ğinde, kendisini zehirleye­nin Rus devleti ve Putin olduğunu beyan etti.

İngiliz makamları, Litvinenko’nun zehirlen­mesinde kullanılan Polo­nium 210 maddesinin izini Londra’da otellerden met­roya, uçaklardan Rusya’da­ki bir nükleer tesise kadar sürdü. Litvinenko’yu zehir­lediğinden şüphelenilen 2 Rus istihbarat ajanının İngiltere’ye iadesi istendi ancak bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Şüpheli­lerden Adrey Lugovoy, bir kaç yıl sonra milletvekili seçilerek Duma’ya girdi ve Putin’den de “anavatana hizmetlerinden” dolayı bir madalya aldı.

Litvinenko, Rusya’da 1998’de bir grup meslekta­şıyla birlikte düzenlediği basın toplantısıyla Rus istihbarat teşkilatındaki amirlerinin kendisine iş adamı Boris Berezovsky’yi öldürme talimatı verdiğini açıklamıştı. Emrin kaynağı olarak da dönemin başba­kanı Putin’i işaret etmişti. Litvinenko bu basın top­lantısının ardından bir yıl kadar hapis yattı. Ancak hakkındaki suçlamalar, Putin’in bütün baskılarına karşın mahkeme tarafın­dan doğrulanmadı.

Bombalar Putin için mi patladı

Litvinenko’nun bir diğer “tehlikeli” iddiası da 1999’da Moskova’da mey­dana gelen ve 224 kişinin hayatına mal olan patla­maların Putin’in emriyle, Rus gizli servisi tarafından gerçekleştirildiğiydi. Putin’in 2. Çeçenistan iş­gali için bir bahane olarak kullandığı patlamaların ülkenin yakın tarihinin en karanlık sayfalarından birini oluşturuyor. Rus liderin 2000’li yıllardaki önlenemez yükselişinin miladı olarak bu olay gös­teriliyor.

Rusya’da kendisinin ve ailesinin hayatlarının tehlikede olduğunu gören Litvinenko, 6 yaşındaki oğlu ve karısıyla 2003 yılında ülkeden kaçtı. İngiltere’ye iltica eden eski KGB ajanı, Putin idaresiyle ilgili ifşaatını bu ülkeden sürdürdü.

Bu arada, Rus gizli servisi poligonlarındaki hedef tahtalarında Litvi­nenko’nun fotoğraflarını kullanarak atış talimi yap­maya başlamıştı bile.

Putine darbe yapacaktı intihar etti

Putin’in en güçlü mu­haliflerinden Boris Berezo­vksy, servetini Boris Yelt­sin yönetimi döneminde kazanan yeni Rus iş adamı neslinin tipik temsilcilerin­den biriydi. Rusya’da Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter yardımcılığının da aralarında yer aldığı üst düzey devlet görevlerinde de bulunması nedeniyle, yönetici elit içinde kritik bağlantıları vardı.

Yeltsin, 20. asrın son gününde, 31 Aralık 1999’da istifa ederek görevini Vla­dimir Putin’e devretti. Bu, Yeltsin’in yakın çevresinde yer alan Berezovsky için de dönüm noktası oldu.

2003’te hakkında açı­lan soruşturmada ifade vermesi istenen Berezov­sky yurt dışındaydı ve bir daha Rusya’ya dönmedi. İngiltere’ye iltica eden iş adamı, 2013’te “intihar edene” kadar Putin’e sert muhalefetini sürdürdü.

Kendisini öldürme gö­revini yerine getirmeyen KGB ajanı Litvinenko’yu Londra’da güvenlik da­nışmanı olarak istihdam eden de Berezovsky ol­muştu.

Berezovsky, 2008’e The Guardian’a verdiği rö­portajda, Putin’in demok­ratik yollarla gitmeyeceği­nin artık ortaya çıktığını, Putin rejimini değiştirmek için güç kullanılmasının meşru olduğunu ilan etti. Berezovsky, Rusya içinde­ki bağlantılarını ve mali gücünü kullanarak Putin’e karşı bir darbe hazırlığına girdiğini de aynı röportaj­da duyurdu.

Ancak Berezovsky 2013 mart ayında evinde ölü bulundu. Görünüşe göre kendisini banyoya kapatıp asmıştı. İngiliz makamlarının ilk açıkla­maları intiharı doğrulama eğiliminde olsa da, ölü­mün üzerindeki şüphe kalkmış değil.

Bezerovsky’nin yakın çevresindeki 4 iş adamının da birer yıl arayla ya Lond­ra’da bir metro treninin altında kalarak ya da lüks bir binanın üst katından atlayarak “intihar” etmele­ri bu şüpheyi büyüttü.

 

Benzer konular