Bildiğimiz tüm o suç skalası içinde vicdanımızı en çok yaralayan, öfkemizi en çok kabartan, bizi umutsuzluk ve kedere en fazla sevk eden suç nedir diye sorsalar, şüphesiz “çocuk istismarı” deriz. Çünkü bir suçun kurbanı ne kadar savunmasızsa toplumun suçluluk duygusu o kadar artıyor.
Türkiye, son yıllarda bu suçluluk duygusuyla çok yüzleşti. Ülkenin dört bir yanından çocuklara yönelik şiddet, taciz, tecavüz haberleriyle karşılaştık. Yaşanan olaylar ne kadar acıysa, bu olayların faillerinin bir bölümünün neredeyse ceza almadan yeniden topluma karışması da o derece sarsıcıydı. Özellikle bazı davalarda suçu sabit olan sanığın “iyi hâl indirimi” alması insanların öfkesini dizginlenemez boyutlara çıkardı.
Bu ağır, sapıkça ve kirli suçun yarattığı toplumsal durumun yeterince tartışılmamasının bazı sebepleri var. Muhafazakâr kitlelerin “kötülüğün yayılmaması için ondan bahsetmeme” davranışı, kimi sosyal grupların “bu duyulursa itibarımız kirlenir” düşüncesiyle suçu örtbas etmesi o sebeplerin başını çekiyor. Ancak günümüz iletişim imkânları içerisinde herhangi bir meselenin gizli kalması neredeyse imkânsız hâle geldi. Bunun sonucu olarak da toplum, insanlık dışı manzaralarla ne kadar sık karşılaştığını gördü ve buna karşı yoğun tepkiler uyanmaya başladı.
O tepkiler iki başlıkta toplandı: Bir, neden bu çocukları koruyamıyoruz ve iki, neden bu aşağılık suça karışanlar öylesine cezalarla paçayı kurtarabiliyor? Dünyanın birçok ülkesinde kimyasal hadımdan idama kadar en ağız cezalar uygulanırken Türkiye’nin bu meseleyi konuşmak için dahi bu kadar geç kalması kim bilir kaç çocuğun hayatının kararmasına sebep oldu.
Son dönemde yaşanan bazı vahim hadiseler, çocuk istismarı tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Umarız bu defa sadece lafta kalan öfkeli beyanlarla yetinilmez ve bu konuda ciddi, gerçek adımlar atılır. Çocuklarımıza karşı bundan daha büyük bir vazifemiz olamaz.
***
Cezalar yeterli, mahkemeler yetersiz
Pınar Kandemir Hacıbektaşoğlu
Cinsel suçların önlenmesi ve bu konuda tedbirler noktasında 2016 yılında bir yönetmelikle bu konu çok gündeme geldi; yönetmeliğin çıkma nedeni ceza infaz kanununda yapılan bir düzenlemeydi. Ceza infaz kanununda aynı zamanda bu suçlar kapsamında cezaevinde tutuklu olanlar veya tahliye olanların aynı paralellikte tedavisini öngören bir yasal düzenleme yapıldı. İnfaz kanunundaki bu düzenlemenin aynı zamanda nasıl bir yöntemle uygulanacağı konusu da bir yönetmeliğe bağlandı. Ama daha sonra bu yönetmelik yanılmıyorsam 9 Eylül Üniversitesine bağlı bir psikiyatr derneği tarafından Danıştay’a götürüldü. Danıştay da bu yönetmeliği iptal etti. İptal gerekçesinin nedeni olarak da vücut bütünlüğü ve bu dokunulmazlığın ihlali olarak görüldü. Çünkü yönetmelikte ve ceza infaz kanunundaki düzenleme bir tedaviydi. Daha doğrusu bir tedavi olarak öngörülmüştü. Tedavinin bir tedbir veya bir caydırıcı unsur olarak yasada herhangi bir tanımı olmadığı için bunu Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti.
Şimdi yapılacak olan şey, tedavinin bu suçlarla ilgili mücadelede bir tedbir olarak ortaya koyulmasıdır. Evet, hadım veya kimyasal kastrasyon dediğimiz, cinsel suçlar noktasında fail olanların toplum içine tekrar döndükleri zaman bir tehlike arz etmemesi konusunda bir tedbir ve bir önleyici unsur. Bunun dünyada pek çok örnekleri de var. Yapılacak şey yeniden bir yasal düzenlemeye gidilmesi, çünkü anayasanın hak olarak gördüğü vücut dokunulmazlığını ihlali olarak gördüğü bir konuyu yönetmelikle düzenleyemeyiz. Yönetmelikle düzenlediğiniz şey anayasaya aykırı hale geliyor demişti Danıştay. Yapılacak düzenlemenin bir üst norm olarak kanun olarak düzenlenmesi halinde elbette bu hem suçların önlenmesi hem bu suçların önlenmesi noktasında da faillerin ve suçluların tedavisini de öngörecek bir düzenleme olacağını görüyoruz.
Bu suçların ‘iyi hal’i olmaz
Genelde toplum nezdinde infial yaratan olaylar günlük haber olarak ekranlara veya önümüze düştüğü zaman hemen cezaların yetersizliği konusunda bir kanaatle birlikte geliyor bu. Aslında cezalar şu an Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerinde son derece yüksek. Bu konuda öngörülen hapis cezaları konusunda bir eksiklik olduğunu söyleyemeyiz. Bu noktada aslında cezaların caydırıcılığı, cezaların artırılmasından ziyade, bunların mahkemeler tarafından etkili şekilde bir an önce sonuçlandırılması, davalarda araştırmaların hızlıca yapılması ve bu konuda mağdur olan çocuğun bir kez daha mağdur edilmemesi öncelenmeli.
Toplumun vicdanını yaralayan bu gibi suçlarda, kadına yönelik şiddet olsun çocuğa yönelik şiddet ve istismar olsun iyi hal indiriminin kesinlikle düşünülmemesi gerektiğini defalarca dile getirdik. Çünkü iyi hal indirimi o sanık için avantaj sağlayabilir. Ama toplumun bu kadar topyekûn vicdanını yaralayan ve korunma noktasında en korunaksız gibi duran çocukların ve kadının korunmasında suçun önlenmesi ve suçla mücadelede bir zafiyet yaratıyor.
***
Kız çocuğuna kadın muamelesi yapan kapitalizm
Nurhayat Kızılkan
Toplumları düşünceler kurar. Yapısal sorunlar yaratıyor düşünceler. Yani bu dinde olabilir, ideolojide olabilir. Kültürel olarak siz istismara açık bir hale gelebiliyorsunuz. Bir de biyolojik olan kısmı var. Tamam, istismarın altında hem çocuğa istismar var hem kadına, erkek ve kız çocuklarına. Bunların hepsine vaka bazında tanım koymak lazım. Eskiden kadılar da fıkıhçılar da vaka bazında konuşuyorlardı. Şu an kapitalist sistem “küçük” kız çocuğunun yaşını düşürdükçe düşürdü. Tom Cruise’un kızını bir gördük ayağında topuklu ayakkabı var. Ve onlara uygun küçük makyaj malzemeleri satar boyuta getirdiler. Sen öyle olunca o çocuğa büyümüş de küçülmüş bir kadına bakan bir kategorik sapma yaratır durumdasın artık. Öyle olunca her toplum ve her yüzyılda yeni bir yapı daha yaratıyor o düşünceler.
Herkes aileye yakın, ulaşabilitesi çok yüksek çocuğa, genç kıza. Etrafımızdaki insanlar oluyor, sorun da bu. O kadar yakın oluyor ki bu kişi sen onu dışlayarak yeni bir hayat kurmaya kalkıştığında bu çok daha büyük problemlere yol açacağı için üstü kapatılıyor. Bu sefer üstünü kapatarak varlığını sürdürme yoluna gitmeye çalışıyor. Başına geleni bir başkasını aynı şeye uğratarak intikam alma gibi saçma bir şey de var. Sosyolojik olarak baktığım için toplumsal olarak bir yapı yarattığında bir toplum, bunları artırabilir de azaltabilir de. Diyelim ki siz erkek çocuklarını sürekli yurtlara gönderen bir toplum yarattınız. İngiltere’de erkek çocukları genç yaştan itibaren erkek yurtlarına gönderilir. Türkiye’de Galatasaray Lisesinde bir olay patlak vermişti ama üstünü kapattılar. İngiltere’de de seçkin sınıflar oğlan çocuklarını yolluyorlar o yurtlara. Erkekler arasında hiyerarşi yaratıp, o hiyerarşi içinde daha küçük çocukları istismar edebilir daha büyük sınıflardaki çocuklar, bunu yapıyorlar da.
Galatasaray mezunları her şeyi gizledi
Şöyle de olabiliyor; diyelim bir çocuğun başında bir büyük yoksa, annesi babası yoksa, yani onu koruyan sistemin dışına çıktıysa, başka bir şehre göç ettiyse daha çok istismara uğrar. Yani diyelim Suriyeliler geldi, onların çocuklarının başına gelen istismar burada yerleşik olan çocukların başına gelen istismar oranından daha yüksektir.
Toplumun yapısını ideolojiler ya da dinler değiştiriyor. İşte Hristiyanlık dini toplumun önde geleni olarak ruhbanı kurgularken erkeğin evlenmemesi gerektiği, bu sayede bu toplumun önde geleni olacağı gibi bir düşünceyle evliliği yasakladı. Yasaklayınca malum sınıf oluştu. O sınıf oluşunca bir sürü Katolik kilisesinde bir sürü olay patlak verdi. Almanya’nın en önemli lisesinde patlak verdi bu olaylar. İngiltere’de de bu sadece din değil, kültür. Bizde de Galatasaray Lisesi, herkes çocuğunu gönderiyor yatılı okula, çocuk Beyoğlu’nun o ortamında, gücü yeten yetene. Her şeyi öğreniyorlar. Üst sınıflar alt sınıflardakilere böyle bir şey uyguluyorlar ve bu hemen kapatılıyor. Bunu kapatanların hepsi de Galatasaray mezunu; Fatih Altaylılar vs.
***
Çözüm mercileri ideolojinin kölesi
Levent Eraslan
Türkiye’de STK’lar hâlâ ideolojilerinin emrinde, yani kamusal fayda gözetmek yerine hâlâ kendi ideolojik sınırları içerisinde hareket ediyorlar. Psikiyatri derneği psikoloji derneğiyle, çocuk vakfı çocuk vakfıyla asla bir araya gelmiyor. Hâlbuki çocuk gibi masum bir olay var, her durumda bir araya gelmeleri gerekir çünkü ideolojiler üstü bir durum bu. Bazı angajmanları var ve bunu atamamış durumdalar. Bu yüzden de reel politik hiçbir şey yapmıyorlar. Etkisizler. Kafaları hâlâ eski Türkiye’de. Devlet mekanizmaları da problemli, bugüne kadar niye bekledik yani? Bu kastrasyonu konuşmak için, cezaları artırmak için… Çok yüksek derecede istismar vakaları görünüyor Türkiye’de. STK’lar hükümete dönük gündem yaratma, hükümeti çocuk politikalarını izleme ve buna dönük alternatif sunma gibi temel görevleri yapmadılar.
Psikiyatrik bir durum bu aslında, hastalık biliyorsunuz. Amerikan Psikoloji Derneği bunu hastalık olarak kabul ediyor. Özellikle pedofili bağlamında konuşuyorum. Dünyanın birçok ülkesinde ağır cezalar uygulanıyor. Kimyasal kastrasyon var, cerrahi kastrasyon var, bunları daha yeni konuşuyoruz. Tabi ki cezaların bir caydırıcılığı vardır. Ama bunların sosyolojik arka planına bakmak lazım. Evdeki anne bunu yapıyor. Yani annenin erkek çocuğunu yetiştiriş tarzında bile biz bunları görüyoruz ne yazık ki. Sosyolojik bir vaka var ortada, bu yüzden de Aile Bakanlığının, Milli Eğitim Bakanlığının, Gençlik ve Spor Bakanlığının bir şekilde girmesi lazım. Kamu da yapmıyor, işbirliğinde problem var.
Çocuk eğitiminde berbat durumdayız
Ben beden mahremiyeti adında dersler veriyorum. Hayır diyebiliyorum, beden mahremiyeti, iyi dokunma kötü dokunma bu suçluları elbette cezai yöntemlerle engellemeye çalışırken elbette okul ve aile içerisinde çocuk eğitimine çok önem vermemiz lazım. Çocuk Danışmanı ve Rehberlik Anabilim dalındayım, okulumuzda bu dersi veren hoca yok! Derse giren hocanın da bunlardan haberi yok. Çocuk istismarı diye bir ders var ama bu ders birçok okulun programında bile yok. Bazen vaka üzerinden konuşuyoruz, öncesine bakmıyoruz. Üniversitelerde buna dönük olarak çok ciddi derslerin açılması ve uzmanların yetişmesi gerekiyor.
***
Dünyada bu suçun cezası ne?
Türkiye: Yapılan düzenlemelerle cinsel içerikli sözlerin de cinsel taciz olarak tanımlandığı Türkiye’de cinsel suçun cezalandırılması için tacize uğrayan kişinin şikayetçi olması gerekiyor. Cinsel taciz 2 yıla kadar hapis cezası öngörürken, fiziksel temasın gerçekleştiği cinsel saldırı suçları da 2 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Saldırganın cezalandırılması için saldırının cinsel ilişkiyle sonuçlanması gerekmiyor. Örneğin tecavüze teşebbüs ya da elle sarkıntılık, cinsel saldırı olarak kabul ediliyor. Tecavüz ise ayrı bir kategoride yer alıyor ve cezası 7 yıldan 12 yıla kadar hapis.
Hayır, hayır demektir
Almanya: Almanya’da 14 yaşın altındakiler çocuk, 14-18 yaş genç, 18-21 ise genç yetişkin olarak sayılıyor. Yasa 14, 16 ve 18 yaş altı için farklı hükümler getirirken, cezalar 6 ay ila 10 yıl arasında değişiyor. Ülkede, failin yaşı ve pozisyonuna göre de farklı hükümler veriliyor. Ülkede yakın zamanda cinsel suçlara ilişkin cezalar sertleştirildi. Buna göre “Hayır, hayır demektir” ilkesi geçerli hale geldi. Kabul edilen yeni yasal düzenlemeye göre kurbanın kendini aktif şekilde koruyamadığı tüm cinsel şiddet vakaları, tecavüz kapsamında cezalandırılacak. Yeni düzenlemeye göre kurbanın mimik ve sözlü ifadeyle cinsel eylemi istemediğini belirtmesi de ceza kapsamına girecek.
Fransa: Fransa’da cinsel suçlara ilişkin Almanya’da yeni kabul edilen yasaya benzer bir düzenleme var. Fransa’daki yasada da tecavüzün kapsamı geniş tutuluyor. Tehdit ya da ani eylemlerle cinselliğe zorlayıcı davranışlar tecavüz kapsamına giriyor. Cezası ise 20 yıl hapse kadar çıkabiliyor. Sözle tekrarlanan cinsel tacizler için de yüksek para cezaları ve 2 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
Fransa 15 yaşı sınır kabul etse de 15 yaşından büyük çocuklara yönelik cinsel davranışları da istismar kapsamına alarak hapis ve para cezası öngörüyor. Çocuğa tecavüz on beş yıl, cinsel davranışta bulunmak beş yıl hapis ve para cezası getiriyor. Ancak suçun mağdur üzerinde otorite ve güven sahibi biri tarafından işlenmesi gibi bazı haller, hapis cezasını 10 yıla çıkarıyor. Bu güven ilişkisi, aile üyelerinden öğretmen ve psikologlara failin birçok statüsünü kapsıyor.
İtalya: İtalya’da cinsel suçlarla ilgili sertleştirilmiş yasanın yürürlüğe girmesinin üzerinden hayli zaman geçti. 1996’daki yasal düzenleme yürürlüğe girinceye kadar evlilikte cinsel saldırılara göz yumuluyordu. Ancak 20 yıldır evlilik içindeki zorlayıcı cinsel eylemler de 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılıyor.
Psikolojik baskı zorlayıcı sebep
İsviçre: İsviçre’de ancak cinsel ilişki durumunda tecavüz tanımı kullanılıyor. Bunun dışındaki istenmeyen cinsel davranışlar “cinsel zorlama” olarak adlandırılıyor. Ancak öngörülen cezalar aynı: 10 yıla kadar hapis. Her iki eylemin gerçekleştiğini söylemek için de kurbanın savunma halinde, failin de kurbanın direnişine bilinçli olarak karşı gelmesinin tespit edilmesi gerekiyor. Psikolojik baskı da zorlayıcı eylemler arasında sayılıyor. İsviçre’de de 2004 yılından beri evlilik dâhilinde gerçekleşen tecavüzler cezaya tabi. İsviçreli seçmen, çocuk istismarcılarına cezayı katılaştıran yasa teklifini yüzde 63 oy oranıyla kabul etti. Taslağa göre çocuk istismarından hüküm giymiş suçlular, çocuklarla yakından temasta olmayı gerektiren mesleklerden ömür boyu men edilecek.
İsveç: İsveç Ceza Yasasında vücudun çıplak bırakılması 2 yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Korunmasız durumdaki bir kişiden faydalanmak, söz konusu kişi uykuda ya da uyuşturucunun etkisi altında olsa bile tecavüz olarak tanımlanıyor. 2013 yılında değiştirilen yasal düzenlemeyle korkudan kendini koruyamayan ya da uyumu bozmama baskısı ile karşı karşıya olan kişilere yönelik cinsel eylemler de artık tecavüz olarak sınıflandırılıyor.
Eyaletten eyalete farklı ceza
ABD: ABD’de cinsel suçlara ilişkin düzenlemeler eyaletlere göre farklılık gösteriyor. Ancak eyaletler arasındaki fark büyük. Bazı eyaletlerdeki yasalar oldukça liberal özellikler taşırken, bazıları da hayli tutucu. Kaliforniya’da 2014 yılında beri yürürlükte olan yasada “Evet, evet demektir” kuralı geçerli. Buna göre her iki eşin de cinsel eylem öncesi “evet” demesi, en azından mimikleriyle onay vermesi gerekli. Ancak bu kural herkes için geçerli değil, sadece devlet üniversitesinde eğitim görenleri kapsıyor. Çünkü ABD’de özellikle üniversitelerde cinsel suçların oranı dikkat çekici oranda yüksek. ABD Başkanı Barack Obama da bizzat bu konuda girişimde bulunmuştu. Beyaz Saray, 2014 yılının sonunda, okul arkadaşları tarafından cinsel zorlama ile karşı karşıya kalanların sessiz kalmaması çağrısı yapmıştı.
ABD’de rıza yaşı 16-18 arasında, eyaletlere göre değişiyor. Ancak, yaşları arasında küçük farklar olanların cinsel ilişkide rıza aranmasıyla ilgili bazı istisnalar kabul ediliyor. Bunun amacı da taraflardan birinin reşit olmaya yakın bir yaşta olması durumunda karşı tarafın “cinsel suçlu” olarak etiketlenmesini engellemek. Bazı istisnalar dışında çocuğa istismar suçlarında yerel otoriteler eyaletlerin kendi yasaları kapsamında 15 ila 30 yıl arasında hapis cezası veriyor. Suçlunun kaçırarak ya da tehdit, ağır şiddet ve ölüme varan sonuçlarla çocuğu istismara zorladığı durumlarda ceza daha da ağır. Çocuğun rıza yaşı ise 16 ve 18 arasında değişiyor.
Arabistan idam ediyor
Suudi Arabistan: Suudi Arabistan’da cinsel suçlara ağır cezalar öngörüyor. Tecavüz suçunun cezası idam. Ancak cezanın boyutu, tecavüz failinin evli mi yoksa bekâr mı olduğuna göre değişiyor. Evli erkekler sert cezalar alıyor. Ancak Suudi Arabistan’da eğer tecavüz sırasında aktif durumda olduğu tanımlanırsa kurbanın kendisi de ceza alabiliyor. Başka bir adamla buluştuğu sırada tecavüz gerçekleştiyse kadın da hapse gönderilebilir ya da kırbaç cezası alabilir. Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ya da Lübnan gibi diğer Arap ülkelerinde ise tecavüzcü, kurbanıyla evliyse de ceza alabiliyor.
İngiltere: İngiltere’de cinsel rıza yaşı 16 ama 13 yaş altı çocuklar için “cinsel ilişkiye hiçbir zaman rıza gösteremeyeceklerini beyan eden ek yasa” tartışması yürürlükte. Almanya ve Portekiz gibi bazı Avrupa ülkelerinde cinsel rıza yaşı da 14 olarak belirlenmiş. Türkiye’de ise Türk Ceza Kanununda verilen hükümlere göre cinsel rıza yaşı 18.
İngiltere’de, 16 yaşından küçük çocuğa tecavüzle suçlanan birinin çocuğun rızası olduğunu savunması mümkün değil. İlgili kanun, 13 yaşın altındaki bir çocukla herhangi bir cinsel ilişkiyi tecavüz olarak değerlendiriyor ve ömür boyu hapis cezası öngörüyor. Ayrıca 16 yaşından küçük çocuklara yönelik, fiziksel temas olduğu ve olmadığı durumları kapsayan cinsel eylemler suç olarak sayılıyor. Çocuk ve gençlerin de diğer çocuklara cinsel suçta bulunduğu düşünülerek, yasa 18 yaşın altındaki failleri de kapsıyor.
***
Sinir uçlarımızla oynanan vakalar
23 Ocak 2014
Samsun’da 4 yıl önce iki çocuğa cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla yargılandığı mahkemece 25 yıl hapse çarptırılan Cihan Yavuz’un itirazı üzerine Yargıtay, çocuklara Adli Tıp Kurumundan rapor alınmadığı gerekçesiyle kararı bozdu. Alınan raporda çocukların ruh sağlığının bozuk olmadığı “tespit edilince” sanığın cezası 5 yıla indirilip tahliye edildi.
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden alınan raporda iki küçük çocuğun olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunun tespit edildiğinin belirtilmesi üzerine mahkeme heyeti, 2012 yılı Mart ayında, sanığa cinsel istismar suçundan 25 yıl hapis cezası verdi.
Sanığın avukatının itirazı üzerine dosya Yargıtay’a gönderildi. Yapılan değerlendirme Yargıtay, çocuklara olayın üzerinden 6 ay geçtikten sonra rapor alınması gerektiğini ve raporun da İstanbul Adli tıp Kurumu’ndan alınmasını gerektiğini belirterek dosyayı yerel mahkemeye gönderdi.
Yargıtay’ın talebi üzerine Ağır Ceza Mahkemesi de küçük çocukları muayene için İstanbul Adli tıp Kurumu’na gönderdi. Kurul da iki çocuğun ruh sağlığının bozulmadığı yönünde rapor hazırladı. Bugün Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir kez daha hâkim karşısına çıkan Cihan Yavuz’a, mahkeme heyeti 5 yıl hapis cezası verdi; ardından da Yavuz’u tahliye etti.
09 Mart 2015
Diyarbakır’da 2011 yılında, 9 yaşındaki erkek çocuğu D.T.’ye cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla yargılanan 24 yaşındaki Y.D. hakkında 3. Ağır Ceza Mahkemesi beraat kararı verdi. Mahkeme Başkanı, olayın tanık ifadesiyle doğrulandığını belirterek karara muhalefet şerhi koydu. Karar, iki hâkimin oy çokluğuyla verildi. Mahkeme heyeti, sanık Y.D.’nin yüklenen suçları işlediğinin sabit olmaması nedeniyle oy çokluğuyla beraatına karar verdi.
16 Aralık 2016
İstinaf Mahkemesi, üvey çocuklarına cinsel istismarda bulunan B.Ö. hakkında verilen beraat kararını ortadan kaldırarak sanığa 25 yıl ceza verdi. Kadıköy, Hasanpaşa’da oturan B.Ö. (41) Aralık 2015 ve Ocak 2016 tarihleri arasında eşi N.Ö.’nün önceki evliliğinden olan 9 ve 10 yaşlarındaki kızları İ.A.K. ve G.A.K.’ye cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle hakkında yürütülen soruşturma sonucunda İstanbul Anadolu 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “Çocuğa cinsel istismar” suçundan yargılanıp beraat etti.
22 Mart 2017
İzmir’in Bornova ilçesinde, torununun arkadaşı 9 yaşındaki Yağmur K.’yi taciz ettiği suçlamasıyla hakkında “çocuğa cinsel istismarda bulunmak”tan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan tutuklu sanık T.Ç., üçüncü duruşmada tahliye oldu. Mahkeme heyeti 1’e karşı 2 oyla sanık T.Ç.’yi, “kaçma ve delilleri karartma şüphesinin olmaması nedeniyle” tahliye etti. Bu olayın ardından küçük Yağmur, kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
07 Eylül 2017
Diyarbakır’da geçen şubat ayında 13 yaşındaki erkek çocuğa cinsel istismarda bulunmak isteyen, ancak çocuğun babasının şikayeti üzerine yakalanıp tutuklanan güvenlik görevlisi 33 yaşındaki M.A., 59 gün tutuklu kaldıktan sonra 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılarak tahliye edildi. Diyarbakır’da yaşayan 35 yaşındaki S.Ö., oğlu B.Ö.’nün sosyal medya hesaplarını incelerken, güvenlik görevlisi M.A. ile cinsel içerikli mesajlaştığını gördü. M.A.’nın, oğluyla buluşmak istediğini gören baba S.Ö., çocuğunun hesabından yazışmaya devam etti. M.A. ile oğluymuş gibi yazışan baba S.Ö., bankalara zırhlı araç hizmeti veren bir şirkette güvenlik görevlisi olan M.A. ile buluşmak için sözleşti. Çocukla buluşacağını düşünen M.A., buluşma günü 3 kez yer değiştirirken, küçük çocuğun yerine babasının geldiğini görünce, para taşıma işinde kullanılan zırhlı araçla kaçtı.
05 Ekim 2017
Bolu’da 13 yaşındaki çocuğa cinsel istismar davasında sanıklara iyi hal indirimi uygulandı. Sanıklardan öğretmen İsmail S.’ye iki suçtan iyi hal indirimi uygulanarak 14 yıl 4 ay hapis cezası verilirken, mahkeme diğer sanık Emre G.’ye 12 yıl 6 ay hapis cezası verdi, fakat “duruşmalardaki samimi söylemleri, iyi hali ve tutuklu kaldığı süreyi göz önünde bulundurarak” tahliye etti.
11 Aralık 2017
Antalya’da 10 yaşındaki çocuğa cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla 90 yıla kadar hapis talebiyle yargılanan A.Ö., adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Çocuğun müzisyen annesi F.Y., adli tıp raporunun cinsel saldırıyı doğruladığını belirterek karara tepki gösterdi.
30 Kasım 2017
Diyarbakır’da 6 öğrencisine cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen öğretmenin 72 yıl hapsi isteniyordu fakat beraat etti. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde geçen yıl 13 yaşındaki 6 öğrenciye cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan ve hakkında 72 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan öğretmen F.Ö., somut kanıt bulunmaması nedeniyle tüm suçlardan beraat etti.