29 Kasımdaki zirveye, yani vize serbesti ve geri kabul anlaşmasına neden ihtiyaç duyuldu? Amacı neydi bu anlaşmanın?
Türkiye’den çok sayıda mültecinin Avrupa sınırlarına dayanmış olması, AB’nin bu meseleyi Türkiye’yle ortak çözelim noktasına getirdi. İmza süreci başlamasının altında yatan en büyük etken buydu. Kaldı ki Türkiye, AB’yi çıta olarak gören bir ülke. Bu nedenle 2005 yılından beri çok ciddi reformlar yaptı. Ne var ki bazı tasarılar, çeşitli AB ülkelerinden özellikle Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Fransa’nın engellemeleriyle karşı karşıya kaldı. Dolayısıyla Türkiye, mülteciler meselesinin bir göç meselesi olmadığı, Türkiye-AB ilişkileri çerçevesinde ancak çözülebileceği hususunda Avrupa’yı ikna etti. Avrupa’ya kalsaydı sadece “Mülteci meselesini konuşalım, 3 milyar euro Türkiye’ye yardım edelim, bu mesele çözülsün” diyecekti ama Türkiye, meseleye daha geniş bir perspektiften baktı. Bu çözümün ana parçalarından bir tanesi de Türkiye’nin AB üyesi olmasıydı. Mülteci krizinin yanı sıra bu çözüm önerilerinin temelinde Suriye meselesi var elbet. Türkiye’ye göre Suriye meselesi çözülmedikçe mülteci meselesi de çözülemeyecekti.
Zirveyle beraber bu meseleler netlik kazandı mı?
Kasımdaki zirvenin temel amacı, birinci derecede mülteci krizini çözmek, Avrupa’ya olan riskleri olabildiğince minimize etmek şeklinde okunabilir. Bu mesele, Türkiye’ye belirli katkılar değil de daha geniş bir çerçevede siyasal ve ekonomik bütünlük katkı ve AB’ye daha da yakınlaşma sağlayacak. AB bunu gördü ve bu anlamda Türkiye’nin taleplerini kabullenmiş oldu. Bu sebeple 29 Kasım’daki zirveye ihtiyaç duyuldu. Böyle bir antlaşma olmasaydı AB daha da zor durumda kalacaktı. AB’nin geleceği bugün tartışma konusu haline gelmeye başladı. Hiç olmazsa “Bu riskleri biraz daha azaltabilir miyiz?” noktasında Türkiye’nin yardımına ihtiyaç duydular. Zirve bu nedenle gerçekleşti.
Zirvede alınan kararlar ne anlama geliyor? Türkiye ve AB bu antlaşmadan ne elde etti?
Türkiye açısından Türkiye-AB ilişkileri çok önemli bir noktaya geldi. Türkiye-AB ilişkilerinde son yıllarda ilerleme kaydedilmiyordu. Bu anlaşma şimdi Türkiye için hem bazı fasılların açılmasını hem de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının önümüzdeki aylarda vizesiz bir şekilde Avrupa’da serbest dolaşım imkânını sağladı. Bu önemli bir gelişme, zira şimdiye kadar AB aday olan tüm ülkelere bu imkânı sağlıyordu, ancak Türkiye’ye sağlanmıyordu.
Türkiye’nin eli güçlenecek
Bu kararların mültecileri ilgilendiren kısmı ne peki?
Alınan kararların bir anlamı da mültecilerle ilgili kısmı: Şimdiye kadar gidenler gitmiştir ve bununla alakalı herhangi bir değişim ve gelişim söz konusu olmayacaktır. Bundan sonra eğer Suriyeli mülteciler, yasa dışı yollarla giderse bu gidenler Türkiye’ye iade edilecek. Ancak Türkiye’deki sayının çok fazla olması, Avrupa’nın bu sorumluluğu biraz da olsa kabul etmesinden dolayı Türkiye’de yasal olarak bulunan mülteciler, hiçbir suça karışmamış mülteci statüsüne sahip olacak kişiler, aynı oranda AB’ye verilecek. Dolayısıyla Türkiye’nin kaybettiği hiçbir şey yok. Avrupa’nın ne kazandığına gelirsek, göç-mülteci meselesini daha kontrollü bir şekilde yönetmiş olacak. Yani sınırları tamamen açıp illegal yoldan gelenlerin istediği yerleri gitmelerini engellemiş olacak.
AB’nin geri adım atma ihtimali söz konusu olabilir mi? Ülkeler arasında bu anlaşmayı onaylamayan var mı?
Şu anda AB içinde 28 ülke var ve 28 ülkenin hepsi esasen 29 Kasım’daki zirvede yapılan anlaşmayı onaylamıyor. Hatta çok ciddi eleştirilerde bulunanlar da var. Türkiye’nin elinin çok güçlendirildiği, “AB’nin geleceğinin Erdoğan’ın eline teslim edildiği” gibi eleştiriler var. Fakat AB’yi şekillendiren güçlü ülkeler şunu gördü; eğer Türkiye ile işbirliği içine girmezsek AB’nin geleceği tehlikede. Avrupa Birliği’nin selameti açısından Türkiye ile ilişkileri iyi tutmanın elzem olduğunu her Avrupalı politikacı biliyor. Bu açıdan AB’nin geri adım atma ihtimali söz konusu olamaz.
Türklere vize muafiyetinin olması Avrupa’da nasıl karşılanıyor? Bir endişe taşıyorlar mı?
Avrupa’da şöyle bir endişe var: Türkiye ile AB arasında vizeler kalkarsa, sanki Türkiye’nin her yerinden akın edilecek gibi bir algı yayılıyor. En çok Avrupa’da yabancı göçmen karşıtlığı üzerinden siyaset yapanlar bunu dile getiriyor, ama durumun öyle olmadığını onlar da görecekler. Türkiye ekonomisi dünyanın 17’inci, Avrupa’nın 6’ıncı en büyük ekonomisi. Türkiye’nin büyüme hızıyla AB ülkelerinin büyüme hızlarına baktığımızda Türkiye’nin hızının, AB ülkelerinden daha hızlı olduğunu görürüz. Orada doğan büyüyen Türkler, dönmek istiyor artık. Türkiye bir çekim merkezi haline geldi, küçük görülen, hor görülen bir ülke olmaktan çıktı. Gerek Türkiye’deki gerek yabancı yatırımcıların teveccühüne, gerekse siyasi istikrara baktığınızda insanlar Türkiye’ye geliyor. Ayrıca Avrupa’da yükselen ırkçılık da bunun bir diğer nedeni. 60’lı 70’li yıllarda vizesiz Avrupa’ya gitmek söz konusu olsaydı Türkiye’den çok vatandaş gidebilirdi o zamanlar, ama günümüzde böyle bir şey söz konusu değil.
AB üyeliği artık cazip değil
Avrupa halkının Türkiye’deki Türklerle ilgili algısı nasıl?
Avrupalılar her ne kadar bizden zengin de olsa, ne kadar eğitimli gibi görünseler de orada şöyle bir zihniyet var: Dışa kapalı olduklarından hala Türkiye’de insanlar şalvar mı giyiyor, fes mi takıyor bunu ayırt edemiyorlar. Vizelerin kalkmasıyla beraber Türkleri daha yakından tanıma fırsatı bularak böyle bir yaşantının da olmadığını görecekler.
Türk halkı AB’nin bu anlaşmaya uyacağına inanıyor mu?
1990 ve 2000’li yılların başında yapılan araştırmalarda Türk halkının yüzde 80’i AB’ye üye olmak istiyordu. Ancak 2010’lu yıllara geldiğimizde bu rakam yüzde 50’lere kadar düştü. Günümüzde de “AB’ye üye olsun mu olmasın mı?” tartışmaları başladı. Bunun nedeni AB’nin bu zamana kadar yürüttüğü ikiyüzlü politika ve çifte standart. Dolayısıyla Türk halkı samimi görürse bununla ilgili kararı verecek ama siyaseten Almanya’da Merkel, Türkiye’yi AB’ye biraz daha yaklaştırıyor. Şu anki İngiliz hükümeti Türkiye’nin AB’ye girmesini istiyor ama hükümetler değiştiği zaman işler değişebilir.
AB için Türkiye ne anlam ifade ediyor sizce?
Aşırı sağcılar, milliyetçiler, İslam karşıtları için Türkiye “öteki, başka, Avrupa’ya ait bir ülke değil”. Türk halkı da Avrupa halklarıyla yakınlık kurabilecek bir millet değil, iki ayrı kimlikleri olan halklar bunlar. Ama siyasi açıdan Türkiye vazgeçilmez bir coğrafyaya sahip. NATO’ya üye olması nedeniyle bu daha da önemli hale geliyor çünkü Avrupa’nın güvenliği açısından Türkiye vazgeçilmez bir ülke.