25 Eylül 2018’de piyasaya çıkan bir kitap var. Adı Oil and World Politics / Petrol ve Dünya Siyaseti. Yazarı John Foster Ortadoğu’da uzun yıllar bulunmuş bir gazeteci. Kitabın muhtevası daha kapağa bakınca kendini ele veriyor. Zira kitabın adının hemen altında aynen şöyle yazıyor: “Bugünün çatışma alanlarının gerçek hikayesi: Irak, Afganistan, Venezuela, Ukrayna ve daha nicesi…”
Kitabın kapağında Suriye’nin adı geçmiyor olabilir. Fakat kitabın 59. sayfasından başlayıp 84. sayfasına değin devam eden 3. bölümü “Suriye – İki boru hattının hikayesi” adını taşıyor. Bu bölümün en can alıcı sayfası ise 62. Bu sayfada bahsi geçen iki boru hattının güzergahı bir harita üzerinde verilmiş. Haritanın açıklama kısmında ise şu cümleler yazılı: “2009 yılında Katar bir doğal gaz boru hattı teklifi yaptı. Hat Suudi Arabistan, Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanıyordu. 2011’de ise İran’dan rakip bir hat teklifi geldi. Rakip hat Irak ve Suriye üzerinden Türkiye’yi by-pass ederek Avrupa’ya ulaşıyordu. Her iki teklif de İran Körfezi’ndeki dünyanın en geniş gaz rezervlerini konu ediniyordu.”
Suriye krizini kim çıkardı?
Ve geldik meselenin bam teline… Harita ve açıklamanın hemen altında yazılanlar ise şu şekilde: “Türkiye’nin hareketlerinden rahatsızlık duyan Suriye Devlet Başkanı Esed, Katar’ın teklifini geri çevirdi ve İran’dan gelen rakip boru hattı teklifine yöneldi. 2011 yılının ilk aylarında duyurulan rakip boru hattı Irak ve Suriye üzerinden geçiyor, Lübnan ihtimalini de içinde barındırıyordu. Daha sonra Akdeniz’e açılarak Yunanistan’a varıyor, oradan da Avrupa içlerine doğru ilerliyordu. Hat, Türkiye’yi tamamen devre dışı bırakıyordu. 2011 yılının Temmuz ayında İran, Irak ve Suriye petrol bakanları boru hattının inşası için bir araya geldiler. Fakat o sıralar Suriye’deki isyan kontrolden çıktı.”
Görüldüğü gibi sekiz yıldır devam eden Suriye trajedisinden İran sorumlu. Hatırlayalım, o günlerde Türkiye-Suriye ilişkileri ortak kabine toplantısı yapacak seviyeye gelmiş, iki ülke ilişkileri ekonomik olduğu kadar siyasi boyutuyla da dikkat çeker olmuştu. Baba Esed’den bu yana Suriye’ye büyük yatırım yapan İran bu durumdan felaket rahatsızdı. Hele işin içine doğal gaz hattı girince artık dönülmez bir yolda olduğunu anladı ve ortalığı bulandırmak için elinden geleni ardına koymadı. Yani Suriye muhalefetini provoke ederek sokaklara çeken ve ülkenin hala içinden çıkamadığı büyük bir türbülansa girmesine sebep olan şeyin ardında bildiğiniz enerji güzergahı kavgası yatıyor.
Bu bir güç oyunu, piyonlar kaybeder
Enerji güzergahları dünya siyasetinde ülkelerin geleceğini belirleyen önemli parametreler sunar. Bu, tam olarak bir güç oyunudur. Doğru zamanda, doğru yerde durmayı beceremeyen ülkelerin durumuna en iyi örneği Suriye teşkil eder. “Made in Iran” damgalı provokasyona gelen Esed yönetimi, ülkesini karanlık bir tünele soktu, oradan da bir türlü çıkaramadı. Bırakın çıkarmayı, bugün itibariyle Rusya ve İran’ın himmetiyle ayakta kalan, halkının büyük bölümü tarafından nefretle anılan bir duruma düştü. İran’a piyon olmayı tercih etmeyip Türkiye tarafından tavsiye edilen reformları hayata geçirmiş olsaydı bugün başka şeyleri konuşuyor olurduk, orası kesin.
Bir başarı hikayesi
Birileri aleyhte istediği tezgahı dokusun, Avrasya hattında en elverişli enerji güzergahına sahip ülke Türkiye. Nitekim ortada bir başarı hikayesi var. Türkiye “Enerjinin İpek Yolu” TANAP (Trans Anadolu Boru Hattı) üzerinden Azerbaycan gazını Avrupa kıtasıyla buluşturdu. İlk gazı İpsala’dan veren isim Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Erdoğan “Bu proje bölgesel barışın sembolüdür. Biz üstümüze düşeni yaparak Avrupa’ya ilk gazı veriyoruz. Artık sorumluluk sınırın öbür tarafında” dedi.
Azerbaycan’ın Şah Deniz Sahası’nda üretilen doğalgazı Avrupa’ya taşıyan TANAP, ülkemize Gürcistan üzerinden Ardahan iline bağlı Posof ilçesi vasıtasıyla giriş yapıyor. Yirmi ilimiz boyunca ilerleyip Yunanistan sınırında bulunan Edirne’ye bağlı İpsala tarikiyle Avrupa kıtasına geçiş yaparak TAP (Trans Adriyatik Boru Hattı) projesiyle bütünleşiyor.
Şu aşamada 16 milyar metreküp kapasiteye sahip TANAP, bunun 10 milyar metreküpünü Avrupa’ya ulaştırırken 6 milyar metreküp Türkiye’nin kullanımı için ayrılıyor. TANAP’ın kapasitesi aşamalı olarak önce 24 milyar metreküpe, ardından 31 milyar metreküpe çıkarılacak.
Şii hilali Türkiye’yi durduramaz
İran’ın Şii hilali projesinin ardında enerji geçiş güzergahını kontrol hırsının yattığı artık deşifre oldu. Yıllardır acı çekmeye devam eden Suriye ve Irak işte bu hırsa kurban gitti. Önü kesilmeye çalışılan Türkiye TANAP ile yoluna devam ederken İran’ın Şii hilali bugün kendi başına bela olmaya başladı. İran sokaklarından yükselen “Ne Gazze, ne Lübnan – Canım sana feda ey İran” ve Irak sokaklarından yükselen “İran ülkemden defol” çığlıkları gongların artık İran için çaldığını gösteriyor.