Türkiye, Suriye’den Anadolu’ya ihraç edilmek istenen büyük terör kuşatmasıyla çok yönlü olarak mücadele ediyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya’nın desteğini alan PKK ve onun Suriye kolu PYD/YPG’nin ön cephesinde olduğu bu terör kuşatmasında irili ufaklı pek çok sol terör örgütü de rol alıyor. Bu örgütler Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) adı altında Kobani’de birleşti.
Birleşik Özgürlük Güçleri, Suriye İç Savaşı’nın yarattığı kaos ortamının ürettiği bir terör konsorsiyumu. PKK’nın Suriye uzantısı PYD/YPG’nin Kobani’de IŞİD ile savaşını bayraklaştıran bu örgüt, geniş tabanlı, büyük bir örgüt değil. Ancak DHKP-C, MLKP gibi şu sıralar PKK’nın taşeronluğunu yapan örgütler gibi Türkiye’yi hedef alan terör eylemleri düzenleyebiliyor.
Terör konsorsiyumu Birleşik Özgürlük Güçleri’nin adı son olarak Yeni Şafak ve Akit gazetelerine 11 Şubat 2016’da eş zamanlı olarak düzenlenen molotofkokteyli ve silahlı saldırıyla gündeme gelmişti. Birleşik Özgürlük Güçleri’nin kuruluşu HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın sokak çağrıları ile başlayan yaklaşık 50 kişinin hayatını kaybettiği 6-8 Ekim Kobani eylemlerine dayanıyor.
Kuruluşunu Kobani’de ilan eden konsorsiyum Türkiye’deki birçok sol terör yapılanmasını bünyesinde barındırıyor.
Birleşik Özgürlük Güçleri, Kobani’de tabur kuran şu örgütlerden oluşuyor: Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP-ML TİKKO), Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birlikleri (MLSPB).
Kobani savaşı, özellikle sol terör gruplarının propagandasıyla bir ‘ulusal kurtuluş mücadelesi’ olarak yansıtılmaya çalışıldı. Koalisyon güçlerinin hava desteğiyle IŞİD’e karşı savaşan PYD/YPG’nin uluslararası destekle ulusal kurtuluş mücadelesi yürütmüş olması ironik bir durum. BÖG başta olmak üzere Kobani’deki örgütler, Kobani Savaşı’nı Kızıl Ordu’nun İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler ordusuna karşı verdiği mücadeleden yola çıkarak Stalingrad Muharebesi’ne benzetiyor.
Birleşik Özgürlük Güçleri’nin komutanlığını Bedrettin Akdeniz (25 Mayıs 2015’de Kobani’de öldü), sözcülüğünü İlyas Hekimoğlu adlı teröristler yürütüyor. Birleşik Özgürlük Güçleri adlı terör konsorsiyumunun yapısı ve amacı Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 2015/1729 sayılı iddianamede detaylı biçimde açıklanıyor.
Suriye’de tabur kurdular
İddianamede Birleşik Özgürlük Güçleri’nin, PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG örgütü dışındaki terör yapılanmalarının birleşiminden oluştuğu belirtiliyor. İddianameye göre MLSPB, TKP-ML ile illegal faaliyetlerin yuvası konumundaki Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) ve diğer örgütlerin mensupları Kobani’de Birleşik Özgürlük Güçleri adı altında silahlı bir tabur oluşturdular.
İddianamede BÖG’ün hangi terör yapılanmalarından oluştuğu, PKK’dan kaçıp güvenlik güçlerine sığınan C. U.’nun terörle mücadele polisine verdiği bilgiler doğrultusunda şöyle açıklanmış:
“Birleşik Özgürlük Güçleri’nin Kobani’deki kamplarda silahlı eğitim aldıklarını, SDP içerisinde faaliyet yürüten şahısların TKKKÖ (Türkiye Kuzey Kürdistanı Kurtuluş Örgütü) adı altında silahlı eğitim aldıklarını, sayılarının yeterli olmamasından dolayı bütün sol örgütlerin BÖG çatısı altında toplanarak kendileri ile beraber MLKP karargâhının hemen yakınında bulunan evde kaldıklarını, kendileri ile aynı eğitimi aldıklarını, Suriye’nin Cizire kantonunda MLKP örgütünün karargâhının bulunduğunu, ayrıca Kobani bölgesinde TKP-ML TİKKO, MLKP, SDP, SYKP, MLSPB mensuplarının oluşturduğu Birleşik Özgürlük Güçleri adı altında karargâh tipi bir yapılanmanın mevcut olduğunu, buradaki şahıslara silahlı, bombalı ve askeri düzeyde ideolojik şehir yapılanması türü eğitim verildiğini, isimlerini belirttiği yapılanmalara mensup kişilerin Türkiye’de yapılacak devrime hazırlık amacıyla eğitim aldıklarını…”
‘Büyük şehirleri hedefliyorlar’
Terör konsorsiyumu Birleşik Özgürlük Güçleri’nin Suriye savaşını Türkiye’ye ihraç etmek için yaptığı planlar da yine C. U.’nun verdiği ifadeye dayanarak şöyle özetlenmiş:
“Kurtuluş TKKKÖ terör örgütü mensubu olup SDP legal yapılanması içerisinde faaliyet yürüten BÖG’ün sözcüsü İlyas Hekimoğlu, Aziz Güler, BÖG’ün Spartaküs timi komutanı olarak faaliyet yürüten Bedrettin Akdeniz ve Ali Okutan’ı ve BÖG içinde MLKP terör örgütü mensubu olarak faaliyet yürüten Taylan Kutlar’ı teşhis ederken ‘MLKP terör örgütünün Kobani sorumlusu olduğunu biliyorum, bu örgüt mensubunu 2014 yılı aralık ayı içerisinde Kobani’de birçok kez gördüm. Yüz yüze konuşma fırsatım oldu, bu konuşmalarımızda bana Kobani’de tabur düzeyinde PKK/KCK terör örgütünden ayrı bir silahlı birlik kurmak istediklerini söylemişti, ayrıca Cizire kantonunda da enternasyonel bir tabur kurmayı düşündüklerini, zaten burada mevcut bir taburlarının olduğunu ve ilerleyen süreçte de Kobani ve Cizire kantonunun da eğitim ve pratik savaş tecrübesi kazanmış silahlı örgüt elemanlarının Türkiye içerisinde özellikle büyük şehirler başta olmak üzere silahlı eylem yapacaklarını bizzat bana kendisi anlattı. Bu örgüt mensubu üç yıldan beri burada faaliyet yürütüyor. Burada kaldığı süre içinde savaş tecrübesi kazanmış bir örgüt mensubudur.
Kalaşnikof ve bildiğim kadarıyla İtalyan yapımı Milano füze kullanıyor’ şeklinde beyanlarda bulunmuştur.”
Kobani’de terör stajı
Terör konsorsiyumu Birleşik Özgürlük Güçleri’ni (BÖG) oluşturan örgütlerin Eylül-Ekim 2014’teki Kobani savaşı sırasında Suriye’de bir ‘terör stajı’ yaptığı söylenebilir. İddianamede BÖG’ün kendisine Suriye’de alan bulmasında PYD/YPG’nin IŞİD ile giriştiği Kobani savaşının etkisi olduğu tespiti yer alıyor. Temmuz 2015’den sonra PKK’nın Cizre ve Sur ilçeleri başta olmak üzere Türkiye’de başlattığı kent kalkışmalarının da Kobani savaşından ilham alan, ancak başarısızlığa uğrayan ayaklanma girişimleri olduğu da belirtilmiş. İddianamede Kobani bahanesiyle yapılan ayaklanma çağrıları şöyle özetlenmiş:
“Suriye’nin kuzeyinde PKK/KCK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD/YPG terör örgütünün kontrolünde bir Kürt bölgesinin oluştuğu, IŞİD terör örgütünün 13 Eylül 2014 tarihinde PYD/YPG terör örgütünün kontrolünde bulunan Kürt bölgesine saldırı başlatıp 3 Ekim 2014 tarihi itibariyle de Suriye’nin Ayn El Arap (Kobani) bölgesindeki birçok köyün ve şehrin kenar mahallerini kontrol altına aldığı, bunun üzerine PKK/KCK terör örgütüne müzahir yayın yapan firatnews.com adlı internet sitesinde, 6 Ekim 2014 tarihinde PKK/KCK terör örgütünün gençlik örgütlenmesinin çatı yapılanması Komalen Ciwan tarafından yapılan açıklamalar doğrultusunda yayınlanan ‘Komalen Ciwan gençleri ayaklanmaya çağırdı’ başlıklı haber içeriğinde ‘Kobani’nin kurtuluşu ancak Bakur’un ayaklanması ile mümkündür. Kobani’nin açık olan tek kapısı Pirsus’tur. Kürdistan gençliği gerekirse etten duvar örmeli ve çetelere, haramilere geçit vermemelidir.
Komalen Ciwan olarak Kobani için şehit Mawa ismiyle bir hamle başlatmış bulunmaktayız. Hamlemizin şiarı ise Kobani ile başladık, Kobani ile başaracağızdır. Yani Kobani ile başlayan devrim hamlesi Kobani’nin sömürgeci güçlerden ve çetelerden temizlenmesiyle başarıya ulaşacaktır. Bu temelde Kürt gençliği şehit Jiyan, şehit gerilla ve şehit militan yoldaşların ruhuyla zafere kadar Arin Mirkan (Ekim 2014’te IŞİD’e karşı canlı bomba saldırısı düzenleyen terörist) çizgisinde yürümeye çağırıyoruz. Kobani ile başlayan devrim dalgası tüm Kürdistan’a yayılmalı ve Kobani ile başarılmalıdır. Bu temelde Kürt gençliğinin ayaklanması çağrısında bulunuyoruz’ denildiği görülmüştür.”
‘Örgütleri Suriye iç savaşı hortlattı’
İddianamede 2011’den bu yana devam eden Suriye İç Savaşı’nın yarattığı kaos ortamının terör örgütleri için verimli bir ortam yarattığı ve irili ufaklı örgütlerin bu savaştan sonra aktifleşmeye başladığı belirtiliyor. Bu taşeron örgütlerin asıl amacı Suriye’deki kaos ve kargaşayı, terör yoluyla Türkiye’ye ihraç etmek. BÖG, Kurtuluş ve TKKKÖ başta olmak üzere bütün örgütler bu amaç için faaliyet gösteriyor. Ancak bugüne kadar amaçlarına ulaşabilmiş değiller. İddianamede Suriye İç Savaşı’nın terörü nasıl beslediği şu cümlelerle anlatılıyor:
“2011’de Suriye’de iç savaşın başlaması, savaşın yarattığı kaos ve kargaşa ortamında Suriye ve Irak coğrafyasında yeni egemen güçlerin oluşup bilahare bu güçlerin kendi aralarında silahlı çatışmalara girmesi, Kurtuluş, TKKKÖ terör örgütü mensuplarının da aralarında bulunduğu Türkiye’de faaliyet yürüten terör örgütü mensupları ile Suriye uzantılarının da bu silahla çatışmalara dahil olup, örgüt mensuplarının silahlı çatışma ortamında ve bu olayları protesto etmeye yönelik ülke çapında gerçekleştirilen eylemlerde edindikleri pratik ile daha önce ütopik olarak dile getirdikleri şiddet, kavga ve savaş söylemlerini somut olarak hayata geçirecek kabiliyet ve imkâna kavuşmaları, bu kabiliyet ve imkânlardan istifade ederek örgüt elemanlarının el yapımı patlayıcı maddeler hazırlayıp gerçekleştirdikleri eylemlerde patlayıcı madde kullanmaya başlamaları, yine şiddet aracı olarak kullanılmak üzere hazırladıkları havai fişek, maytap, bıçak, satır, kalkan, sapan, maske gibi şiddet materyallerini legal görünümleri olan siyasi parti temsilciliğinde ele geçirilmeleri karşısında zaten kuruluşu ve tarihi oluşumu itibari ile terör örgütü olarak kabul edilen Kurtuluş, TKKKÖ terör örgütü içerisinde şiddet eylemlerine de başvurularak bu terör örgütlerinin söylem ve eylemlerinin benimsenmesi silahlı terör örgütü mensubiyetliği olarak kabul edilmektedir.”
Suriye İç Savaşı’nın terör örgütleri için mümbit bir alan yarattığı aşikâr. Türkiye, bu mümbit alanın Anadolu’ya doğru yayılmasının önüne IŞİD’den PKK’ya, sol örgütlerden Paralel Yapılanma’ya kadar bütün örgütlerle etkin biçimde mücadele ederek set çekti. Ne var ki tehlike devam ediyor. Çünkü Türkiye’yi hedef alan terör konsorsiyumu Birleşik Özgürlük Güçleri adı altında birleşmiş marjinal sol gruplardan müteşekkil değil. Arkasında ABD, Rusya ve kimi Avrupa ülkelerinin bulunduğu büyük ve gizli bir koalisyon bu. Ve Türkiye, aslında irili ufaklı taşeron örgütlerle değil, arkasında istihbarat servislerinin bulunduğu bu büyük gizli koalisyonla mücadele ediyor.
Yeni Şafak’a saldıran örgüt
Yeni Şafak ve Akit gazetelerine 11 Şubat 2016’da eş zamanlı olarak düzenlenen molotofkokteyli ve silahlı saldırıda mahkemeye çıkartılan 5 zanlı ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ suçundan tutuklanmıştı. Saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) adı verilen bir terör yapılanmasının üyesi olduğu anlaşılmıştı. Zaten BÖG, saldırıdan hemen sonra terör eylemini üstlenmişti.
Tutuklanan BÖG militanları arasında Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) İl Başkanı Selim Polat ile Sultangazi sorumlusu Halil Sönmez de bulunuyordu. Tutuklanan diğer saldırganlar ise SDP MYK üyesi Ahmet Sebat, SDP Parti Üyeleri Yasin Aydın ve Vedat Türk idi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 1 Mart’ta Küçükçekmece ve Esenler başta olmak üzere 9 ilçede 20 adrese eş zamanlı baskın düzenlemiş ve 11 BÖG militanını gözaltına almıştı. Operasyonda SDP binalarında yapılan aramalarda 2 tabanca, 60 tabanca fişeği, 12 adet pompalı tüfek fişeği ve 2 satır ele geçirilmişti.
Zanlılardan beşi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcılığı tarafından ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’, ‘terör örgütü propagandası yapmak’, ‘mala zarar verme’, ‘kasten yangın çıkarma’ İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği’nce tutuklanmışlardı.