Trump Venezuela’ya devlet başkanı atadı

İkinci Cihan harbinden sonra dünyanın jandarmalığına soyunan ABD, arsızlık konusunda kendisiyle yarışıyor. Yıllar yılı Gladio marifetiyle darbeler yapan, sonra da “bizim çocuklar başardı” diyerek üzerine tüy diken ABD, şimdi de kendisine boyun eğmeyen coğrafyalara eyalet valisi tayin eder gibi devlet başkanı atamaya yelteniyor.
Askeri darbe denemelerinden netice alamayınca ipini elinde tuttuğu Lima ülkelerini öne sürüp Maduro’nun meşruiyetini sorgulama yoluna giden ABD, devşirdiği bir genci “devlet başkanı” olarak tanıdığını ilan etti. AB’nin bu kirli oyuna verdiği destek ise hayli manidar.
15 Temmuz sonrası küresel çeteye karşı verdiği savaşta Türkiye’nin yanında saf tutan Venezuela Devlet Başkanı Maduro’ya en açık destek dost ülke Türkiye’den geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ABD ve AB’ye karşı Venezuela’nın yanında durduğunu ilan etti. Türkiye’nin yanısıra Rusya, Meksika ve Bolivya’da Maduro’ya desteğini açıkladı.

DÜNYANIN EN ÖNEMLİ PETROL HAVZASI

OPEC 1960 yılında kurulduğu vakit dünyanın en büyük petrol üreticisinin Venezuela olduğunu kim biliyor? Günlük 2,8 milyon varil petrol üreten ülke, en yakın takipçisi Kuveyt’e 1 milyondan fazla fark atıyordu. Şu anda ilk üçte 10 milyon limitini aşan ABD, Rusya ve Suudi Arabistan yer alırken Venezuela 1,5 milyon varili ancak bulan üretimiyle 12. sıraya gerilemiş durumda. Oysa Venezuela 300 milyar varil kanıtlanmış rezerviyle hala dünyanın en büyük petrol ülkesi konumunda. İkinci sıradaysa 267 milyar varille Suudi Arabistan yer alıyor.

STRATEJİK MADENLERİN ÜLKESİ

Venezuela sadece petrol zengini bir ülke değil, aynı zamanda dünyanın en büyük dördüncü altın madeni rezervlerine sahip. Türkiye ile altın konusunda yakın işbirliği yaptığı biliniyor. Ayrıca bir de mavi altını var. Nedir bu mavi altın? Dünyada yıllık üretimi 2,5 milyon tona ulaşan ve tonu yaklaşık 190 bin dolara satılan koltandan bahsediyoruz. Ülkede bilinen koltan rezervinin maddi karşılığı 100 milyar dolar civarında. Koltan hayli pahalı. Niçin? Rafine edilmiş koltandan tantal isimli yüksek kaliteli bir metal elde ediliyor. Bu metal, günümüz teknolojisinin adeta can damarı. Elimizden düşmeyen akıllı telefonlarda enerjiyi depolayan kapasitörler tantaldan imal ediliyor. Tantal çürümeye ve aşırı sıcağa dayanıklı oluşu nedeniyle silah endüstrisinin de vazgeçilmezi.
ABD tarafından üretilen tüm yeni silahlar; güdüm kontrol sistemleri, robotik cihazlar, insansız hava araçları, antitanklar ve daha birçok yüksek teknoloji tantal olmadan bir hiç durumunda. Ve de tahmin edeceğiniz gibi ABD bir tantal üreticisi değil. Satın almak zorunda.

BİR MEYDAN OKUMA HİKÂYESİ

Hugo Chavez 1999 yılında iktidara geldiğinde günlük petrol üretimi bugünkünün iki katından fazlaydı. Günde 3,5 milyon varili bulan petrol üretimi 14 yıllık Chavez iktidarında sürekli olarak geriledi. Maduro döneminde ise neredeyse dibe vurdu. Peki, sebebi neydi? 2001 yılında ülkedeki rezerv arama, petrol üretimi ve satış işlemleri küresel şirketlerden alınarak hükümete bağlandı. Bu hamleye karşılık gecikmedi.
Küresel petrol şirketlerinin yerli işbirlikçileri genel greve gitti. Grevle birlikte Kasım 2002’de 3,3 milyon varillik üretim iki ay içerisinde 700 bin varile dek geriledi. Ekonomisi büyük oranda petrole bağımlı Venezuela, küresel sisteme itirazın ilk ağır darbesini aldı ve ülke ekonomisi resmen çökertilmiş oldu. Chavez’in öfkesi büyüktü. Greve giden Venezuela Petrol Şirketi’nden 19 bin çalışanı kovdu. Şirketin özerk statüsünü kaldırıp doğrudan Enerji ve Petrol bakanlığına bağladı. Petrol gelirleri için de “Fonden” isimli özel bir fon kurdu.

SOSYALİST POPÜLİZM FELAKETİ

Bir doğru, bir yanlış ile heba edildi. Venezuela kendi petrolünü küresel sisteme yedirmemekte kararlıydı ancak kaliteli üretim yerine sosyalist popülizmi tercih etmesi petrolden gelen milyarlarca doların suyunu çekmesine neden oldu. Fakir halkı eğitip meslek sahibi, üreten insanlar haline getirmek en doğrusu olacaktı. Fakat bunun yerine karşılıksız sosyal yardım politikası benimsendi. Fonden’de biriken petrol gelirleri ıssız bir çöle doğru akıp neticede buhar olan ırmağa dönüştü.
Petrol fiyatlarında yaşanan büyük dalgalanmalar Venezuela’yı vurduğunda Fonden’deki paralar çoktan buhar olmuştu. Hikâyenin sonrasını biliyorsunuz. Bugün Venezuela’da asgari ücretle ancak iki fincan kahve içebiliyorsunuz. 2015 yılında yıllık yüzde 110 olan enflasyon rakamı 2018 sonu itibariyle yüzde 1 milyonu aşmış durumda.

ABD’YE GÜN DOĞDU

Son olarak Brezilya’da Bolsonaro’nun iktidara gelmesiyle dört yandan kuşatılmış bir kale gibi ortada kalan Venezuela’da işlerin daha kötüye gideceği zaten tahmin ediliyordu. ABD’nin başını çektiği kapitalist sistem tarafından dışarıdan yalıtılan Maduro’nun içeride ekonomik başarı göstermeden ayakta kalabilmesi çok kolay değil. Nitekim fırsat kollayan ABD hamlesini yaptı. 2017 yılında Maduro tarafından lağvedilen parlamentonun apar topar başına getirilen genç bir muhalifi, 35 yaşındaki Juan Guaido’yu “Geçici devlet başkanı” olarak destekleme kararı aldı.

DEMOKRATİK DARBE Mİ, O DA NE?

Trump’ın Guaido’ya destek için yaptığı açıklama ise tam anlamıyla ibretlik. Ne diyor Trump? “Bugün ben parlamento başkanı Juan Guaido’yu Venezuela’nın geçici başkanı olarak tanıyorum. Venezuela halkı tarafından seçilen yegâne meşru yönetim organı olan parlamento, anayasaya atıf yaparak Maduro’yu gayrimeşru ilan etmiştir. Bu nedenle ülkedeki başkanlık makamı boştur. Venezuela halkı cesur bir şekilde Maduro ve rejimi aleyhinde sesini yükseltmiş, özgürlük ve kanun düzenini talep etmiştir.”
Hikâye şu: Ülkenin başkanı tarafından feshedilen parlamento, adı sanı bilinmeyen bir genci talimatla başa getiriyor. Çiçeği burnunda lider ABD’nin George Washington Üniversitesi’nde tez yapmış birisi çıkıyor. İlk yaptığı icraat ise oturduğu yerden kendisini devlet başkanı ilan etmek oluyor. En güçlü destek mesajı, bakıyorsun Washington’da oturan zattan geliyor. Üstelik tüm bunlar yaşanırken verilen mesajlar hep demokrasiye atıf yapılarak sunuluyor. “Demokratik darbe” böyle bir şey olsa gerek.

UYANIĞA BAK SEN!

Trump, yaptığı açıklamada Juan Guaido’dan şöyle bir alıntı yapmayı ihmal etmiyor. “Şiddet, iktidara zorla el koyanların silahıdır. Oysa bizim yegane hareket tarzımız: Bir olmak, özgür ve demokratik bir Venezuela için sağlam durmak olacak.”
Sam Amca’yı arkana alarak kanunları çiğnemekte tereddüt etmeyecek, yasadışı olarak yönetime el koyduğunu açıklayacaksın. Ülkenin emniyet güçleri kanun gereği seni adaletin önüne çıkarmak, yaptığının hesabını sormak için içeri tıktığında ise bunun adı şiddet olacak. Yani sen darbe yaparken bile demokrat sayılacaksın. Kanun gereği görevini yapanların adı zorbaya çıkacak, öyle mi? Uyanığa bak sen!…

SAM AMCA HEP DENEYECEK

Chavez’in kansere yakalandığı zaman yaptığı açıklamayı çoğumuz hatırlıyoruz. Ne demişti? “Sol görüşlü Latin Amerikalı liderlerin peşpeşe kansere yakalanıyor oluşu gerçekten tuhaf. Arjantinli Fernandez, Paraguaylı Lugo, Brezilyalı Rousseff ile Lula da Silva. Son olarak ben.”
Dediğine göre Küba lideri Castro “Chavez, bu adamlar yüksek teknolojiye sahip. Sen dağınık bir adamsın. Yediğine, içtiğine dikkat etmelisin. Küçük bir şırıngayla başına ne belalar açarlar bilemezsin” diyerek kendisini hep uyarırmış.
Öyle ya da böyle, Chavez’in kansere yenik düşmesiyle ABD’nin bir beladan kurtulduğu muhakkak. Sam Amca’nın, hoşuna gitmeyen yönetimlere karşı her türlü denemeyi yaptığına millet olarak biz şahidiz. 15 Temmuz darbe girişiminden geriye doğru baktığımızda 12 Eylül’ü, 12 Mart’ı, 27 Mayıs’ı görmüyor muyuz?

MADURO DA HAMLE YAPMALI
ABD satranç tahtasına yeni bir piyon sürmek suretiyle hamlesini yaptı ve şah çekti. Bu hamle belki tutar, belki daha önce yapılan birçok hamle gibi tutmaz. Fakat petrolü, altını, tantalı ve diğer doğal kaynaklarıyla dünyanın önde gelen zengin ülkelerinden olması gerekirken diplerde gezinen Venezuela artık silkinip kendine gelmeli. Aksi takdirde bu tür girişimlerin başarı oranı her geçen gün daha da yükselecek. Maduro’nun bu gerçeği görmesi gerek. Maduro da artık hamle yapmalı. Sosyal devlet olmakla saçma sapan bir sosyalist popülizmi uygulamak arasında dağlar kadar fark olduğunu görebilmeli. Petrolden gelen para doğru yatırımlara yönlendirilmeli. Halkın kaliteli, katma değeri yüksek üretim sürecine katılımı teşvik edilmeli. Bu noktada Türkiye’nin dost elini yanında bulacağına şüphesi olmasın.

Benzer konular