Temeli attık, şimdi evi döşeme zamanı

Navigasyon doğrultusunda Balat sokaklarını dört dönerken kendimi bir anda bambaşka bir yerde buluyorum. Duvarlarda “Çukur” yazıyor, insanlar seyreliyor, iftar saati yaklaşıyor. Çukur namıyla bilinen dizinin mahallesinde kurulmuş bir iftar sofrası peşindeyim. O sofraya kıl payı vardığımda, gerçekten dizide gördüğüm bütün karakterler bir sofra başında oturup iftar bekliyor sanki. AK Parti Milletvekili Adayı Ayşe Böhürler’le seçim kampanyası peşinde geçirdiğim ilginç ziyaretlerin ilki bu.

Nisan ayının sonunda Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçim takvimi açıklandı: 24 Haziran. Mayıs ayının sonundaysa, aday listeleri. Bu tarihler neden önemli? Bütün bir seçim çalışması neredeyse 1 aylık sürede üstelik Ramazan ayında yapılacağı için.

Adaylar böyle bir atmosfer içinde çalışmaya başladı. Sınırlı günlere Ramazan ayının getirdiği zorluklar ve bereket de eklenince ortaya ilginç bir seçim kampanyası çıktı.

AK Parti İstanbul 2. Bölge Adayı Ayşe Böhürler’in seçim kampanyası da bu ilginçliklerden nasibini alanlardan. İstanbul 2. Bölge demek Bayrampaşa, Beşiktaş, Beyoğlu, Esenler, Eyüp, Fatih, Gaziosmanpaşa, Kağıthane, Sarıyer, Sultangazi, Şişli, Zeytinburnu demek. Yani şehrin neredeyse bir ucundan diğer ucuna uzanan geniş, kalabalık bir bölge.

Bu kadar seçmene, böyle çok katmanlı bir yapıya 20 günde nasıl ulaşılır? Tabii ki Ramazan ayının bereketiyle. Kimi zaman, iftar ve sahurlarda bir milletvekili adayı 500-600 kişiyle görüşebiliyor, mukabeleler sayesinde kadınlarla, gençlerle bir araya gelebiliyor, sorunlarını birebir dinleme fırsatı buluyor. Ev ziyaretleri, sivil toplum kuruluşlarını ziyaret, kahveler, kreşler, fabrikalar derken, ortalama ulaşılan insan sayısı 30 bini geçmiş. Bu da günde ortalama 1500 insanla görüşmek demek.

Çukur evimiz, Erdoğan babamız

Balat’ın sırtlarından kıvrılarak iftar yapılacak yeri bulmaya çalışıyorum. Her geçtiğim sokak biraz daha seyreliyor ve nihayet duvarların yazılarla dolduğu bir yere varıyorum: Çukur evimiz, Erdoğan babamız.

Arkamdan iki kadın gelip, “Çukur burası mı?” diyor, boş bakışlarım karşısında uzaklaşıyorlar.

Meğer Molla Aşki Parkı’nda düzenlenen iftarın hemen alt sokakları bu sezonun dizilerinden Çukur’un çekildiği mekânlardanmış. Dizinin sloganı da, “Çukur evimiz, İdris babamız”mış. Bütün bu detaylara vakıf olunca, siyasetin popüler kültürle nasıl hemhal olduğunu görüyorum.

Neden böyle?

Dönüşte yol sorduğum mahallenin bakkalı İsmail Kaya’ya göre, şundan:

“Burada televizyon sadece müzik dinlemek için açılır, biz haber dinlemeyiz. Dolar düşüyormuş, düşsün. Dolarım yok ki harcayayım? Rusya kızmış, Sovyet mi kaldı, kızmasının önemi olsun? Biz burada üç şeye bakarız, iş, aş, döş. Dolayısıyla sosyal yardım nasıl, hastaneye gittiğimde bana kim bakıyor, çocuğumu okula kim yazıyor, evimde ne yanıyor, bana bunlar lazım. Ak Parti iyi mi kötü mü şimdi bana sorsan, iyi derim. Niyesini de şöyle açıklarım, hastanede hastama bakılıyor, evimde ocağım tütüyor, fakirsen bile bir hükmü var. Biz buranın iyi durumda olan ailelerindeniz, bu vatandaşın eskiden kimi zaman sade yağ kaynatacak ocağı olmazdı, sefalet derken öyle bir sefalet vardı. Şimdi de yoksul var ama el uzatan da var.”

İftara katılanlar da İsmail Beyle hem fikir. Bu parkta iftar sofrası Ramazan ayının 30 günü boyunca kuruluyor. Tamamen mahallenin girişimiyle başlayan, sonrasında gelenek haline gelen bu olayın nedeni, kimi zaman sofrasında iftar yapacak aş bulamayanlar. Böyle böyle başlayan ve yardım etmek isteyen hayır sahiplerinin katkısıyla inkıtaa uğramadan süren âdetin bedeli, kişi başına 5 lira.

Ayşe Böhürler’in altını çizdiği bir meselenin fotoğrafını o park iftarında görmek mümkün, “evlerden evlere, insanlardan insanlara uzanan bir yardım eli”. Sosyal dayanışmanın can verdiği alanların küçük bir örneği Molla Aşki Parkı iftarı.

Eğitim… Eğitim… Eğitim

Kim ağzını açsa önce “Eğitim” diyor, bir de “çocuğumun geleceği”. “Bizim çocuğun okulu”, “çocuğun sınavı”, “çocuğun kitabı”, “TEOG’un sistemi”.

Seçmenin derdi kederi eğitim ve madde bağımlılığı kaygısı desek, yalan olmaz, en azından benim gördüklerimin derdi buydu. Ayşe Böhürler de, “Eğitimin niteliğine ilişkin talepler geliyor” diyor.

Buna karşın, gidilen yerlerdeki gençlerin eğitim durumu ne olursa olsun, AK Parti’yle bir şekilde karşılaşmış ama kızgınlıkla ama iyilikle buluştuğu bir noktası olmuş. Bunun nedeni biraz da 16 yıllık iktidarda doğup büyüyen nesiller. Yaşı biraz büyük olanlar eskiyle kıyaslama yaparken bunu gözetiyor, gençler, zaten doğdukları bu düzen içindeki eksikliklerin fotoğrafını daha net çekiyorlar.

Tüm milletvekili adayları ilçelerin tamamına en az bir kez gitmiş, bu rakam üçe dörde de ulaşmış. Ev ziyaretleri, esnaf ziyaretleri, kahvehane buluşmaları bu buluşmaların ortak noktası. AK Parti adaylarının işi, diğer partilere göre daha zor. Yapılan icraatlar üzerinden hesap soranlar, yeni icraat beklentileri, küskünler, tedirginler, “Oy vermeyeceğim ama takdir ediyorum size gerçekten” diyenler. Renkli bir seçmen kitlesiyle karşılaşıyorlar.

Bayrampaşa’da küçük bir atölye gibi görünen bir üretim merkezine gidiyoruz. DAL Havacılık Savunma ve Makine Sanayi, görüntüsünün aksine, Aselsan ve Boing’e üretime yapan bir firma. 2 milyon dolarlık bir cirosu var, yüzde 40 kapasiteyle çalışıyorlar. Son yıllarda savunma sanayine yapılan yatırımla yükselen bir ivme söz konusu. Üretim kapasitesi her geçen gün artıyor. TAİ’nin alt yüklenicilerinden. 16 cns tezgâhıyla havacılık ürünü üretiyor, 25 kişilik bir kadrodan oluşuyor. Firma ustalarından Cemil Bey “Oyunuz kime” sorusunu şöyle cevaplıyor:

“Şu an burada milli projelere üretim yapıyoruz. Bundan 20 yıl önce kendi uçağımızı, füzemizi yapacağımız kimsenin aklına gelmezdi. Allah razı olsun, biz artık kendi işimizi kendi topraklarımızda hallediyoruz. Bakın burada gece gündüz çalışıyoruz, kendimiz için değil. Oruçlu bu işleri yapıyorsak, millet için de vatan için de, vatan hainlere gitmesin diye de yapıyoruz.”

Muhalefetin ev ziyareti yok

Böhürler seçim kampanyasının özünü “ev ziyaretleri” olarak tanımlıyor. Başka partilerde ev ziyareti olmadığını belirterek. Bunun nedeni, il ve ilçe teşkilatlarının Ak Parti teşkilatları kadar mahalle içinde çalışma yapmaması, halktan kopuk oluşu. Mahalle teşkilatlarının kilit noktalarında da kadınların durduğunu vurguluyor:

“Diğer partilerde bu kadar bağ yok. Bizim mahalle teşkilatları çok güçlü. Mahalleyi kadınlar kontrol ediyor. Gittiğimiz her evde en az 15-20 kişi daha geliyor. Kim varsa, mahalleden toplanıyorlar, hepsi bir araya gelip, bizimle tanışıyor, sorularını doğrudan soruyorlar.”

Her kesimden insana ulaşılmış ve bunun artı yanları kadar eksi yanları da olmuş:

“Her kesimden insanla görüştük. HDP’lilerle de, CHP’lilerle de. 30 bin kişiye ulaştık, belki biraz daha fazla olabilir Ramazan ayının etkisiyle. Yaklaşık 20 günlük süreçte ulaşılan rakam bu. Ramazan ayının pozitif etkisi oldu, iftar ve sahurlarda çok fazla insana ulaştık, gün içinde yemek yemekle vakit kaybetmedik. Susuzluk ve zaman zaman enerji düşüklüğü oldu ama 12’de başlayıp sahura kadar çalışıyoruz. Çok hayır duası aldık, o da Ramazan ayının bereketi. Çok farklı yerlerde çalışma fırsatımız oldu. Çok farklı mahallelere gittik. Her yerde ev var, aile var, biz de o eve ve aileye girmeye çalıştık.”

Halkın gündeminin medyanın gündemi olmadığını da anlatan Böhürler, muhalefetin alanda olmadığını da ekliyor:

“Medyanın gündemi onların gündemi değil. Kızıyorlarsa neye kızıyorlar, seviyorlarsa neyi seviyorlar ona baktık. CHP’nin kemik bir muhalefeti var, orada bir dil kuramıyoruz. HDP’nin de kemik bir kitlesi var Kürt milliyetçisi. MHP’nin var ama bence sahada İYİ Parti yok. Bir karşılık bulamamış sahada.”

Suriyeliler üzerinden antipropaganda

Suriyeliler üzerinden yürütülen bir antipropaganda olduğunu, gidilen yerlerde gelen eleştirilerden anlaşılıyor. İnsanlar Suriyelilerin kendi sosyal haklarını almasından, işsiz kalmalarına neden olmasından kaygılı.

Çaycı Adem Arslan kendine broşür verenlere ilk bu soruyu soruyor: Suriyeliler gidecek mi?

Böhürler bunu muhalefetin dezenformasyonun işe yaraması olarak yorumluyor. Birçok yerde sahte açıklamalarla halkın kafasında soru işaretleri uyandırılmış:

“Suriyelilere ilişkin tepki büyük. Sahada karşılaştığımız en büyük tepkilerden bir tanesi Suriyeliler meselesi. Onların sosyal devletin imkânını kullandığını düşünüyorlar, onlar nedeniyle iş bulamadıklarını düşünüyorlar. Bütün bunların ötesinde mahallelerde kültürel uyuşmazlık var. Bazı yerlerde özellikle HDP’nin kışkırttığını düşünüyorum, Suriyelilere yönelik tepki var ama bir taraftan çok sağduyulu bizim halkımız. Apartmanda üç kişi böyle diyorsa, iki kişi de olur mu onlar bizim misafirimiz diyor. Buna bir propagandanın yapıldığını söylemlerin benzerliğinden anlıyoruz. Bu dezenformasyon.”

Peki şimdi meclise giden milletvekilleri yanlarında hangi talepleri götürecek?

“Her tarafa gittik, HDP’nin de CHP’nin de olduğu yerlere gittik. Özellikle gençlere ve kadınlara ulaşmaya çalıştık. Kadınlar memnun, gençlerin kafaları zaman zaman karışık ama birçok genç de birçok imkândan faydalanmış, burs almışlar, kurslara gitmişler, spor faaliyetlerine katılmışlar. Memnun olan da var, daha iyi olsun diyen de var. 16 yıl içinde altyapısı olan, sürdürülebilir, sağlam bir sosyal devlet yapılmış. Şimdi artık üstyapı talepleri geliyor. Bir ev yapılmış, o evin içini döşeme zamanı şimdi. Eğitimin niteliğine ilişkin talepler geliyor. Seçmen emeklilik, sosyal iyileştirme istiyor ama genel olarak uyuşturucuyla mücadele geliyor. Terörle mücadeleye destek büyük, onun sürmesini bekliyorlar AK Parti çok aile partisi olmuş. Bir ailenin ferdi. Çocuğu, yaşlısı, babası, annesi. Kadınlar da Ak Parti’nin taşıyıcı unsurları. Teşkilatlarımızda çok kadın var. Halk da kadınlarla çok muhatap oluyor. Özellikle mütedeyyin muhafazakâr kitle kadınla siyasetin yapılabileceğini kabullenmiş durumda.”

Benzer konular