Müftülere resmi nikâh kıyma yetkisiyle ilgili kanun tasarısının meclise sunulmasıyla birlikte yeni bir tartışmanın alevi tutuşturuldu. Tasarı meclisten geçerse Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 22. maddesindeki “evlendirme yetkisi bulunan görevliler” arasına il ve ilçe müftüleri de eklenecek. Bu maddenin gerekçesinde, “Vatandaşlarımızın evlenme işlemlerini kolaylaştırmak, daha kolay ve seri bir şekilde hizmet almalarını sağlamak amacıyla il ve ilçe müftülüklerine de evlendirme memurluğu yetkisi verilmektedir” denildi. Bu tasarı, evlenme ehliyeti ve evlenme engellerini değiştirmediği halde, kadın hakları örgütleri ve muhalif kesim tarafından kadın haklarına aykırı bir durummuş gibi lanse edilmeye çalışılıyor. Küçük yaşta evlilikten tutun da, birden fazla evliliğe izin verileceğine, toplumun laik-laik değil şeklinde ikiye bölüneceğine dair farklı spekülasyonlara kapı aralanıyor.
Müftü de yasal şartlara uyacak
Evlilik, insanlık tarihinin en eski kurumlarından biri olduğu için, çok eski çağlardan itibaren toplum içerisinde kabul görecek şekilde düzenlenmiş. Nikâhın özü itibariyle, iki kişinin evliliğe rızası, bunu topluma duyurması ve kayıt altına alınması olduğu herkesin kabulü. Bunun bir imam huzurunda veya bir başka kişi huzurunda yapılmasının dini olarak önemi yok. Osmanlı zamanında mahkemeler veya mahkemelerin izin kâğıdıyla imamlar nikâh kıyarken, izinsiz kıyılan nikâhların geçersiz olacağına dair şeyhülislam fetvaları var. Şimdiki halde insanlar öncelikle resmi nikâh kıydırıp, ardından imam nikâhı kıydırabiliyor. Dini nikâh, kayıt altına alınmadığı için, miras gibi nikâhtan doğan hakları sağlamaktan uzak. Yapılacak olan düzenlemede durum değişmiyor. Çiftler ancak yasal olarak geçerli tüm şartları yerine getirdikten sonra, müftünün önüne gidip nikâh kıydırabilecek. Evli olmak veya evlilik yaşına uymamak gibi hallerde nikâh memuru gibi müftü de nikâhlarını kesinlikle kıyamayacak.
Sağlık sorunu ne alaka
Bütün bunlar bilindiği halde küçük kız çocuklarının evliliği ve çoklu evlilikler üzerinden tartışması yürütülen yasa tasarısı, aslında birçok insana kolaylık getiriyor. Resmi nikâh kıydırdıktan sonra dini nikâh kıydıran kişiler, artık iki iş yapmak zorunda değil. Müftünün duasıyla örfi olarak devam ettirilen dini nikâh seremonisi de yerine getirilmiş olacak. Öte yandan özellikle doğu kesimlerinde sadece dini nikâhla evliliklerini yürüten kişiler, zorunlu olarak resmi nikâh kıydıracak. Cami imamı da kimsenin baskısı altında kalmadan, nikâh yetkisinin müftülüklerde olduğunu söyleyebilecek. Gel gelelim bazı kadın hakları savunucusu kesim, her zamanki gibi olayı laiklik hassasiyetine bağlayıp üzüm yeme yerine bağcıyı dövme derdinde. Meseleyi “Evde doğum neticesi ve doğum sonrası gerekli sağlık hizmetlerini alamayacak binlerce kadın ve kız çocuğunun maruz kalacağı onlarca sağlık sorunu”na bağlamayı başaran Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu örneği var ortada.
Evlilik yaşı ve şartları değişmiyor
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, müftülerin nikâh kıymasıyla ilgili kanun tasarısına yönelik eleştirilere Twitter’da verdiği cevapla, evlenme ehliyeti ve evlenme engellerinin değişmeyeceğini, evlendirme memuru tanımının da aynı kalacağını, sadece evlendirme yetkisi ve görevi verilecekler arasına il ve ilçe müftülüklerinin ekleneceğini açıkladı. Hatta resmi nikâhı teşvik ederek kadınların hakkını daha fazla korumaya vesile olacağını da söyledi. “Düzenleme, küçük yaşta evlilikleri teşvik etmez; küçük yaşta evliliklerin önünü açmaz. Çünkü evlilik yaşı/evlenme şartları değişmemektedir. Toplum, belediye başkanına nikâh kıydıran/kıydırmayan diye ikiye ayrılmamışsa, müftüye nikâh kıydıran/kıydırmayan diye de ikiye ayrılmaz. Dün başörtüsü için de aynı şeyi söylüyorlardı, şimdi başörtüsü serbest, toplum bölünmedi” diyen Bozdağ, endişelere birinci ağızdan açıklık getirdi.
Kadının haklarını sağlamlaştırıyor
KADEM Başkanı Sare Aydın, müftülere nikâh yetkisi verilmesinde kadın haklarına aykırı bir durum olmadığını, bilakis kadının hakkını koruyucu olduğu için düzenlemenin savunucularından olduğunu söyleyerek şu açıklamalarda bulundu: “Türkiye gerçekliğine baktığımız zaman, insanlarımız her ne kadar medeni kanunda tanınan haklarla resmi nikâhlarını kıydırsalar da, dini nikâh da yaptırıyorlar. Dini nikâh kıydırmak için de müftüye ya da bir caminin imamına gidiliyor. Örfi hukukun içerisinde de böyle. Devlet bu yetkiyi müftülere vererek, ‘iki nikâh kıydırmana gerek yok, bir seferde nikâh akdini gerçekleştirebilirsin’ diyor. Bu vatandaşa hizmettir. Bunun neresine karşı çıkacağız?
Müftü de devletin memuru, Müftülük de devletin kurumu. Müftü de tıpkı nikâh memuru gibi nikâh kıymadan önce, evlenecek kişilerin bütün yasal prosedürleri tamamlamış olmasını bekleyecek. Yasal prosedürü tamamlamamış bir kişi nikâh kıydırmak için müftüye veya imama gidip nikâhını kıydırırsa, kıyan kişi suçlu durumuna düşecek, yasa bu suçun da cezai müeyyidesini ortaya koyuyor. Bu zamana kadar resmi nikâhı olmadığı halde imam nikâhı kıydığı için kimseye cezai müeyyide uygulanmıyordu. Müftülere verilecek yetki, kadının haklarını sağlamlaştıran, kadının haklarını yasal arşivin içine sokan bir durumu da ortaya koyuyor.
Çoğul evlilikleri kontrol edecek
Dini nikâhla ikinci evliliklerini yapmak isteyenler, müftüye ve imama başvurduğu takdirde onlardan başvuru evrakı istenecek. Yasal süreç tamamlanamazsa nikâh olmayacak. Çünkü tek evliliği savunan bir anayasaya sahibiz. Biz de KADEM olarak bunu sonuna kadar savunuyor, bunun herhangi bir ihlali noktasında gereken mücadeleyi ortaya koyuyoruz. Açıkçası bu düzenlemede çoğul evliliklere kapı aralayan herhangi bir durum da yok. Bilakis onları kontrol altına alan, onların önüne geçen bir düzenleme.
Bunların ötesinde bir de sosyal devlet olduğumuzu iddia ediyoruz. Sosyal devlet vatandaşa hizmeti en iyi götüren devlet demektir. Bu şekilde devlet belediye başkanıyla, belediyede çalışan memuruyla, müftüsüyle, müftülüklerde çalışan memurlarıyla bu yetkiyi genişletmiş ve vatandaşa hizmette erişimi kolaylaştırmış oluyor. Zorla müftüye gideceksin diye bir durum da yok ortada. İsteyen müftüye, isteyen evlenme memuruna gittiğinde dindar-dinsiz gibi bir ayrımcılığın oluşacağını da sanmıyorum. Bunu konuşanlar toplumun gerçeklerinden uzak insanlar. İstanbul’un dışına çıkıp Türkiye’nin genelini kucaklayacak bir resme baktığınızda, insanların böyle bir derdi de yok. Hangisi kendisine daha kolay geliyorsa onu yapıyor. Dağ köylerinde yaşayan bir köylü, köyündeki muhtar varken ilçesinde ya da ilindeki müftüye gitme gereği duymaz. İnsanlarımız ekonomik açıdan ve ulaşılabilirlik açısından kendisine kolay olanı tercih eder. Hastanelerde ve okullarda da buna bakmıyor mu vatandaş?”
İki nikâh doğru değil
Müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesi gerektiğini 2006’dan bu yana toplu sözleşmelerde sunduklarını söyleyen Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, bunun amacını şu ifadelerle açıklıyor: “Bütün dinlerde nikâh diye bir olay var. Cumhuriyet’ten sonra özellikle Müslüman kesimi medeni nikâh, dini nikâh diye ikilemde bıraktılar. Elbette bütün evlilikleri devlet kayıt altına almalı. Asıl olan nikâh da budur. Bizim itiraz ettiğimiz resmi nikâh ve dini nikâh diye iki ayrı nikâhın olması. Bu milletin, bu devleti idare edenlerin, kadın örgütlerinin bunu kabullenmesi lazım. İmam nikâhı diye kıyılan nikâh asli nikâh değildir, bir duadır. Nikâhın aslı icab ve kabul olduğu gibi devlet otoritesi tarafından kaydedilmesidir. Esas nikâh budur.
İmam nikâhına ağır cezalar gelmeli
Bu yasa değişikliği ile evlilik kanununda bir değişiklik olmayacak, sadece nikâh kıymaya yetkili kimselerin içine müftü eklenecek. İsteyen müftülüklere gidecek, yine devlet kaydı olacak, bir daha imam nikâhı yaptırmaya da gerek kalmayacak. Eğer resmi nikâh yetkisi müftülere verilirse, erken yaştaki evliliklerin de önüne geçilmiş olacak. Din görevlisi arkadaşlar da bu işin gerçeği budur diyebilecek ve nikâhsız hiç kimse kalmayacak. İkircikli davranış ortadan kalkacak, biz de bütün din görevlilerine ‘kesinlikle imam nikâhı diye bir nikâh yoktur’ diyeceğiz. Çocuk yaşta evlenmek isteyenler veya ikinci evlilik niyeti taşıyanlar hocanın karşısına gidince nikâhları kıyılmayacak. Bundan sonra imam nikâhı diye nikâh yapacaklara ağır cezalar da getirilmeli.
Camide kıyılması şartı yok
Müftüye nikâh kıydırmak isteyen illaki camiye gelecek diye bir durum yok kanunda. İsteyen istediği yerde nikâhını kıyabilecek. Müftü veya görevlendirdiği kişi oraya gidecek. Karadenizli düğününde kemençe çalmazsa, o düğünü düğün saymaz. Doğudaki vatandaşım halay çekmezse onun için düğün düğün değildir. Caminin neresinde yapacaksınız bunları? Benim dinim bir düğün modeli dayatmıyor, Hıristiyanlıkta ruhbanlar illa kilisede olacak diye dayatıyor. Nüfus idaresine tescili yapıldıktan sonra istediği yerde nikâhını kıyabilir. Bundan öteye bir dayatma getirilirse bunu da kabul etmeyiz. Bazı dernekler bu yasayı geçirmeyeceklerini söylüyor. Bu milletin değerleriyle kavga etmesinler. Başörtüsü için de aynı kavgayı yaptılar. Başörtüsü yasağı kalktı, bir sıkıntı yok, kardeşçe geçiniyor herkes. Bu millet birbirini severek yaşıyor. Buna itiraz edenlerin çoğu, bu milletin birbirini sevmesini, birlikteliğini istemiyor.”
Alt yapı hazırlanmadan nikâh olmaz
Devlet kayıtlarına o kişiler evli olarak geçecekse, müftülere nikâh yetkisinin verilmesinde bir sakınca görmediğini söyleyen hukukçu Cahit Günel, medeni hukuk bakımından durumu şu şekilde özetliyor: “Mevcut durumda belediyelerde yetkili evlendirme memuru, köylerde muhtarlar, açık denizlerde belli yetkileri olan gemi kaptanları, yurt dışında da büyük elçilik yetkili mensupları nikâh kıyabiliyor. Medeni kanuna göre evlendirmenin şartları var, tarafların gerekli başvuruları yapması, evlenme engellerinin bulunmaması, sağlık raporları vs. olması gerekiyor, ondan sonra kendilerine alt yapının hazır olduğuna dair bir belge veriliyor. Bu belgeden sonra müftüler de nikâh kıyabilir, sonuçta müftüler de bir devlet memuru, bunda bir sıkıntı yok.
İkinci evlilik kapısını aralar gibi tedirginlikler çok gerçekçi değil. Bizim ülkemizde ikinci evlilik bir evlenme engelidir. Evliliği olan bir kişi ha belediyenin yetkili memuruna evlenme için başvurmuş, ha müftüye başvurmuş, fark etmez. Sonuç olarak kadını alıp müftüye gidip ‘ben evleniyorum, beni hemen ever’ diyemeyecek. Normal memur evlenmeyi red edebileceği gibi müftü de evlendirme belgesi olmazsa, evlendirme yapamayacak.
Kiliseye var da bize yok mu
Bazı Avrupa ülkelerinde kiliseye vergi verenler, kilisede resmi nikâhlarını kıydırabiliyorlar. Aslına bakarsanız evlendirme memurunun kıydığı nikâh da dini anlamda geçerli. Fakat örfi olarak toplumda böyle bir ihtiyaç var, çünkü çoğu insan resmi nikâhtan sonra dini nikâh da kıydırıyor. Bu ikilemi gidermek açısından çıkartılan bir yasa. Sonuç olarak şu anki sistemde imam nikâhı kıyılarak birçok kadın aldatılıyor. İmam nikâhıyla evlenen kadın yirmi-otuz yıl o adamla kendisini evli zannediyor, ama adam ölünce ne miras hakkından yararlanıyor, ne sosyal güvencesinden yararlanıyor. Ama resmi nikâh işlemi bir müftü eliyle yapılırsa, hem o dini ihtiyaç sağlanır, hem yasal dayanağı olur, hem de kamu düzeni içinde bu kişiler evli sayılır. Kadının hakkını daha fazla koruyan bir durumdur bu.
Papazların nikâhı da resmi olsun
Bu düzenlemede gayrı Müslimlerin de papaz nikâhını aynı alt yapıya uydurup, onlar tarafından kıydırılan nikâhın da resmi nikâh sayılması kabul edilebilir. Küçük yaşta evlenmeyi teşvik eder diyorlar. Öyle bir şey yok, medeni kanunda evlenme yaşı kesin olarak tespit edilmiş. Burada ‘15 yaşında müftü kanalıyla evlenebilirsin’ diye bir şey yok. Mevcut evlilik bakımından da ikinci veya üçüncü evlilik sakıncası yok bu düzenlemenin. Resmi nikâhın şartları neyse onu yerine getirmiş olmaları lazım. Arkasından müftü dini duasını yapar, böylece insanların dini nikâh ihtiyacı da görülmüş olur. Bu sistem kabul edilirse kadın bakımından daha güvenli bir durum ortaya çıkıyor. İmamlar da dini nikâh kıyma konusunda toplumsal baskı altında kalarak daha rahat davranamazlar, nikâhınızı müftüye kıydırın diyebilirler. Bütün bunlara rağmen kadın ve erkek yetkisi olmayan bir imama gidip, sadece dini nikâh kıyarak yasal olmayan bir evlilik yapacaklarsa da, sonuçlarına katlanacaklar.”