Kayseri Hatuniye Medresesi, bir ilan sitesinde kiralık olarak yayınlanmasıyla dikkatleri çekti. Yaklaşık 590 yıllık tarihi olan Hatuniye Medresesinin kiraya çıkartılmasına sosyal medyadan tepkiler gecikmedi. “Dulkadiroğulları’ndan kiralık Kayseri Hatuniye Medresesi” diyerek bu durumu mizahi bir üslupla eleştirenler de oldu, “Tarihe ihanet, ecdada saygısızlık” diyerek tepki gösterenler de. Fakat kamuoyunda tartışılan en önemli soru, bu tür tarihi yapıların kiralanıp kiralanamayacağı meselesiydi.
Memluk Hükümdarı Çakmak’ın kızı Mısri Hatun ile Dulkadir Beyi Nasuriddin Mehmet Bey’in yaklaşık 6 asır önce Kayseri’de inşa ettirdiği Hatuniye Medresesi, bir ilan sitesinde kiralık olarak yayınlandı. Sosyal medyadan tarihi bir medresenin alınıp satılabilir bir emlak haline gelmesine tepki gösterildi. Eleştirilerin ardından ilan yayından kaldırıldı. Konunun uzmanları, medresenin özel mülkiyete ait olması nedeniyle kiralanmasını normal karşılıyor. Medresenin, ilana çıkmadan önce bir tuhafiye tarafından depo olarak kullanıldığı biliniyor.
Hatuniye Medresesi kişiye ait olan tek tarihi yapı değil. Sultan 2. Murad döneminde yaptırılan Kayıhan Hamamı da bir diğer örnek. Bursalı bir aileye ait olan Kayıhan Hamamı, 2013 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edildi. Tarihi hamamın sahibi aile, belediyenin restorasyon için harcadığı para bedelince kiraladı. Onarılan hamam, esnafın da talebi doğrultusunda belediye tarafından lokanta olarak işletiliyor.
SATIN ALINIP RESTORE ETTİRİLDİ
Hatuniye Medresesi’nin şu an sahibi olan Mustafa Kemal Tatar, 1979 yılında babası Hacı Mustafa Tatar ile medreseyi satın alarak restore ettirdiklerini söylüyor. Mustafa Kemal Tatar, babasının, medresenin içinde hayvan bulundurulmasından rahatsızlık duyarak binayı satın aldığını söylüyor. Yıpranan yapıyı aslına uygun olarak restore ettiren baba oğul, bir süre sonra medreseye girip zarar verilmesin diye binayı tuhafiye işletmecisi bir kişiye depo olarak kiralamış. Tatar, restorasyon döneminde yapıdan çok sayıda hayvan pisliği çıkarıldığını ve kendilerinin de daha sonra burada bir dönem esnaflık yaptığını söylüyor.
MEDRESE ÖZEL MÜLK
Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı, kervansaraylar gibi yapılar hayrat olmayıp tarihi olarak nitelendirildiği için herhangi bir sıkıntı olmadan kiraya verilebileceklerini ifade ediyor. Ertem, “Medrese, mektep, tekke, dergâh gibi yerler hayrat olduğu için kiraya verilmez. Hatuniye medresesi zamanında satılmış ve özel mülk haline gelerek alan kişi tarafından kiraya verilmiş. Mülk sahibi istediği gibi tasarruf ediyor. Geçmişte bir şekilde satılan bu medreseyi kişi kendi gayretiyle özel mülkiyet haline getirmedi. Zaten yapının tapu kaydında satış yazıyor. Medresenin satışı yapılmış ve kişiler tarafından alınmış. Devlet elindeki malı satmış, satışa çıkınca da şahıslar almış ve özel mülk olmuş. Sonra el değiştirmiş. Şu an o medrese özel mülk. Kişi para verip aldığı yeri kiraya veriyor. Çözümü, devletin burayı kamulaştırması. Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak bizim ya da devletin eliyle buranın kamulaşması lazım. Kamulaştırabilmek için de bir kaynak oluşturulması lazım. Gelecekte o medresenin kamunun eline geçeceğini düşünüyorum. Medrese olarak olmasa bile aslına uygun olarak hayır amaçlı kullanılacağını düşünüyorum” yorumunu yaptı.
TAHVİL EDİLEREK KULLANILABİLİR
Sanat tarihçisi Doç. Dr. Sedat Bornovalı ise, tarihi binaların sayısının umulabileceğinden çok daha az olması nedeniyle satış ve kiralama gibi haberleri genelde garipsediklerini ifade ediyor. “Sadece tarihi niteliği, kiralanması açısından bir sorun oluşturmaz. Aksine, eğer bir tarihi bina işlevsiz kalıp bakımsızlığa düşecekse onun yerine yeni bir işleve tahvil ederek, kullanacak kişiye kiralanması iyi bir çözümdür.”
Yapıların, inşa edildiği amaçtan farklı olarak kullanılabileceğini söyleyen Bornovalı, “Ülkemizdeki tarihi yapıların önemli bir kısmı vakıflara ait. Bu açıdan bakıldığında ise belirli amaçlarla vakfedilmiş yapıların sıradan gelir kapıları haline gelmesini olumlu bir iş olarak gözlemlemek mümkün değil. Diğer yandan vakfın amacıyla doğrudan bağlantılı olmayan ve sadece akar getirsin diye oluşturulmuş yapıların kiraya verilerek gelir getirmesi ve vakıf amaçları doğrultusunda yararlı olması mümkün. Yapının, genel anlamda niteliklerini muhafaza etmeyi engellemiyorsa, tarihi unsurlar zarar görmüyorsa, bugün ihtiyaç duyulmayan, dolayısıyla da muhtemelen kullanılmayarak zamanın tahribine maruz kalabilir. Yapının bir hamam olarak kalıp kaderine terk edilmesindense, nitelikli ve yapıya saygılı bir lokanta olmasında bir sakınca görmem. Bu gibi işlev değişikliklerinde sağduyu ve özenle çok verimli sonuçlar alınabiliyor” diyor.
KAMULAŞMASI LAZIM
Her yapıyı özelinde incelemek gerektiğini söyleyen Bornovalı özel mülk olan tarihi yapılardan da bahsediyor. “Örneğin medreseler eğitim yapıları. Eğitim bir tercih değil, sürekli bir ihtiyaç. Bu nedenle yine de eğitim amaçlı kullanılması en doğrusu olur düşüncesindeyim. Diğer yandan bir bina vakıf malı olarak yaptırıldıysa mülkün sahibi olan vakıf, ihtiyaç nedeniyle zamanında satışa çıkarmış da olabiliyor alan da işlev kararını kendi veriyor. Çok farklı olarak İstiklal Caddesi veya Eminönü’ndeki hanları gözümüzün önüne getirelim; onlar da tarihi eser ve baştan itibaren özel mülkler. Bazı durumlarda ise bir arazinin satışı yapılır ve içerisinde tarihi bir yapı vardır. Otomatik olarak bu tarihi eser de şahıs mülkü haline gelir. Kendi ailemin de bu şekilde satın aldığı ve içerisinde 6. yüzyılda yapılmış bir Bizans sarnıcı bulunmaktaydı. Yapı neredeyse bin 500 yıllık ve 10 bin metrekare alana yayılıyor; hem de İstanbul’un göbeği olan Bakırköy’de. Şu anda Belediyenin mülkü durumunda.”
Tarihi özelliği olan yapıların bir şekilde özel mülke geçmesi veya kiraya çıkarılması yeni bir durum değil. Binaların, işlevine uygun olarak kullanılması herkes tarafından istense de, şahıslara ait olan bu ve benzeri binaların korunması, tarihimiz ve gelecek nesiller için daha önemli bir konu.